Selahattin Demirtaş’ın, “Hükümeti ve devlet organlarını alenen aşağılama” iddiasıyla yargılandığı davada söylediği sözler gerçekten göz yaşartıcı(!)
Demirtaş savunmasında, “Kürt olduğu için yargılandığını; ırkçı, faşist bir çete lideri olsaydı yargılanmayacağını” söylüyor.
Geçmişte PKK’nın Meclis’teki sözcülüğünü üstlenen, Öcalan için “Kürt halkının önderi” ifadesini kullanan Demirtaş’ın, “ırkçı ve faşist bir çete lideri olsaydı yargılanmayacağını” söylemesi zavallıca…
PKK’dan daha ırkçı ve faşist bir örgüt mü var?
“Kürt partisine oy vermeyenlerin tavuğunu bile öldürün” talimatını veren Öcalan’ın peşinden gitmek ve onu “barış için bedel ödeyen insan” olarak takdim etmekten daha faşistçe bir tutum olabilir mi?
Demirtaş’ın dokunulmadığını söylediği çetelerinin de bizzat PKK tarafından organize edildiğini, Pervin Buldan gibi bir ismin eşinin bizzat bu uyuşturucu trafiğini yönettiğini, bu sayede PKK’ya finansman sağlandığını gayet iyi biliyoruz.
Kandil’deki teröristin de Meclis’teki Apo’yu savunan “siyasetçi”nin aynı sudan içtiği ortadadır.
Aktif siyaseti bıraktığını söyleyen Demirtaş mahkeme salonlarında “isyan bayrağını” dalgalandırırken, kendisini eleştiren Öcalan’a karşı sesini bile çıkaramıyor!
Demirtaş – Öcalan ilişkisinin yakın tanığı Erdoğan, Demirtaş’ı kastederek “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” dememiş miydi?
Demirtaş’ın haklı olduğu konu; yargılamaya konu olan fiillerin AKP iktidarı tarafından desteklenmiş olması, yapılan pazarlıklara iktidarın da ortak olması ancak hazırlanan iddianamelerde konunun bu kısmının görmezden gelinmesi.
Kendisini savunan avukatların tanık olarak dönemin İçişleri bakan yardımcısını göstermesi bunun ispatı niteliğinde.
Demirtaş geçmişte AKP’ye güvenerek oturduğu bir masada pazarlık yapmış olmanın bedelini ödüyor. Pazarlığın diğer tarafında olan AKP iktidarı, pazarlığın günahlarını örtebilmek adına Demirtaş’ı gözden çıkardı. Böylelikle çözüm sürecinin ve hendeklerin günahları Demirtaş’ın sırtına yüklenmiş oldu.
Yargılamanın eksik yapılması ve pazarlığın diğer tarafı olan iktidarın dışarıda bulunması elbette Demirtaş’ı mağdur ve masum konumuna sokmaz. Böylesi bir dava süreci bile kirli defterlerin açılması ve Hendek döneminde neler döndüğünün ortaya çıkması açısından bir fırsattır.
Diğer taraftan böylesi bir tutukluk halinin Demiraş’ı çok da üzmemesi gerek. Zira tutuklu olması kendisine yapılan bir yatırım anlamına geliyor da olabilir. Artık iyice yaşlanmış Öcalan’ın yerine kendisinin mektuplarının meydanlarda okunacağı bir dönemin hazırlığı yapılırken, yeni bir Mandela figürü yaratmak için hazırlanan bir “özgürlük savaşçısı” kıvamına sokuluyor da olabilir.