Rusya’da artık tek kelime “yanlış” konuşanı 15 yıl hapis bekliyor. Tabi öyle olunca Rus ordusunun insan kaynağını eriten “Donbas’taki özel operasyonu” destekleyenlerin oranı kamuoyu araştırmalarında %80’lere varabiliyor.
Rus medyası ve çeşitli ülkelerdeki uzantıları türlü reklam filmleri, röportajlar, hikâyeler yayınlıyor. Rusya’nın “Batı’ya” karşı direndiğini, Rus toplumunun Kremlin’e desteğinin tam olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Bunun beceriksizce sürdürülen bir yalan olduğu daha en başından belliydi. Rusya’nın en büyük iki şehrinde, Moskova ve St.Petersburg’da, savaş karşıtı eylemler haftalarca sürdü. Tutuklanıp hapse atılanların sayısı bağımsız insan hakları örgütü OVD Info’ya göre on beş bini geçmiş durumda.
Putin’in Rusya’sı zaten bir hak ve özgürlükler distopyası. İhracatta %60 ile enerjiye, biraz da madenlere dayanan Rusya’nın bu gelirleri de oligarklar arasında paylaşılıyor. Bu düzenin bozulmaması için devlet de buna göre baştan aşağı yapılandırılmış durumda. Bu yüzden Rusya yıllardır çok yüksek rakamlarda göç alıp veren bir ülke. Ruslar ekonomik ve siyasi sorunlardan kaçmaya bakarken daha kötü durumdaki çevre ülkelerden çoğunlukla niteliksiz iş gücü Rusya’ya giriyor.
Fakat şimdi durum çok daha kötü. Ukrayna işgali başladığı günden beri Putin rejimi kendi halkına baskıyı tahammül sınırlarının ötesine vardırdı. Yaptırımlar Rusya’nın enerji ve madenlerden gelen “akar”ını keserken ara malların tedarik edilememesi askeri sanayi başta olmak üzere üretim hayatını durma noktasına getirdi.
Yani Rus halkı hiç olmadığı kadar işsiz, güçsüz ve tutsak. Dün BirGün’de çevrilen Sergei Guriev imzalı haberde buna dair ilginç bilgiler vardı. Rusya ekonomik daralmanın yanı sıra sadece geçtiğimiz iki ay içerisinde yüzbinlere varan bir nüfus kaybı yaşadı.
Önceki dönemlerden farklı olarak, bunların hemen hemen hepsi, son derece masraflı hale gelmiş bir seyahate para ayırmayı göze alabilen orta sınıftan nitelikli insanlar. Doktor, öğretmen, akademisyen, teknisyen, mühendis, yazılımcı, gazeteci… Sözün özü, Rusya’dan kaçabilen kaçmış.
Türkiye’de ilk çeyrekte Ruslara konut satışının geçen yılın aynı dönemine göre %63 artış göstermesi, Rusya’nın verdiği beyin göçünün bir başka tezahürü. Yani nitelikli Rus orta sınıfı yabancı ülkelere tatile gelmiyor. Çünkü Rusya kelimenin tam manasıyla “yaşanmaz” hale geldi!
Benzer bir tablo da İran’da yaşanıyor. Örneğin İran Tıp Konseyi Başkanı Rıza Laripur, son 12 ayda 90 bin İranlı doktordan 4 bininin yurt dışına çıkmak için başvuruda bulunduğunu açıkladı.
150 bin doktor bulunan Türkiye’de 2021 yılında 1400 kadar doktorun iyi hal belgesi alıp yurt dışına çıktığını düşünürsek “Yükselen Avrasya” yolundaki İran’ın bizden ne kadar ileride (!) olduğunu kavrayabilirsiniz.
1979’daki siyasal İslamcı karşıdevrimden beri İran düzenli olarak beyin göçü veriyor. Batı’da, bulundukları ülkelere ciddi manada katma değer sağlayan çok nitelikli bir İran diasporası uzun süredir var.
Son yıllarda hem İran üzerinde yaptırımlar arttı, hem de İran’da adeta bir paralel devlet olan “Devrim Muhafızları” İran ekonomisini git gide daha çok sömürmeye başladı. (İran’da kanser gibi kurumsallaşmış yolsuzluk geleneğinden bahsetmiyorum bile.) Maliye Bakanlığı’nın ekim ayında sızdırılan gizli raporu, böyle giderse İran’ın 2027 yılında iflas edeceğini belirtiyor.
Genç yaşında ayrıcalıklı Devrim Muhafızları kadrosuna katılıp baskı rejiminin basit bir memuru haline gelenler ise, krizin etkilerini şimdilik hissetmiyorlar. Daha doğrusu onların yükü İran halkının sırtında. Üstelik bunu hak etmek için ihtiyaç duydukları tek nitelik(!) rejime koşulsuz biat.
Tıpkı Rus oligarklar gibi İran’da da ekonomi Devrim Muhafızları’nın kontrolünde. Fakat insan kaynağı politikası açısından bizdeki karşılığı TÜGVA’dır.
Dolayısıyla İran’daki nitelikli nüfusun İran’ı terk etmesi şaşırtıcı değil. Üstelik sadece doktorlar değil, tesisatçılar, marangozlar hatta berberler bile yurt dışına çıkış izni için başvuruda bulunuyor.
Kendisi de bir doktor olan, Şiraz Tıp Fakültesi dekanı ve Şiraz Genel Valisi Muhammad Hâdi İmaniye’nin yurt dışına giden doktorlarla ilgili yorumu hepimize bir yerlerden tanıdık geliyor olmalı: “Doktorlar vazgeçilmez değildir. İran’ı terk etmek isteyen doktorlar özgürdür. Onları uğurlamaya hazırız.”
Avrasyacı teorilerin odağındaki Rusya ve İran’da durum böyle. Batı’daki “siyasi baskı, işkenceler ve ekonomik kriz” (!) ortamından kaçıp Rusya’ya, İran’a, Pakistan’a kaçmak isteyen hiç yok mu?
Zenginlere bindirilen vergi yükünden şikayet ederek Fransız vatandaşlığından çıkan bir Gerard Depardieu vardı en son… “Zengin adam seven” Putin’in Rusya’sına vatandaş olmuş, servetini muhafaza etmişti.
Rusya’daki “özgürlük ve refah” (!) ortamı ona bile fazla gelmiş olacak ki, bundan sonra İstanbul-Dubai arasında mekik dokumaya karar vermiş.
Yüzbinlerce Rus ve İranlı neden Batı’ya kaçıyor da milyonlarca Batılı Doğu’ya kaçmıyor? Avrasyacılara bir sormak lazım.
Belki de Putin bunu zaten düşünmüştü.
—
https://www.finansgundem.com/haber/iran-adim-adim-iflasa-surukleniyor/1656244
https://www.birgun.net/haber/rus-kalesi-yikildi-384626