Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın, 10 Nisan’da attığı ve Cumhurbaşkanı adayı için kıstaslarını belirttiği tweet, siyasetin muhalif tarafında bomba etkisi yarattı ve tartışılmaya devam ediyor.
Uysal, cumhurbaşkanı adayı olacak kişi için üç ölçütü göz önünde bulundurduklarını belirtmişti:
“20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak”, “Seçilebilirlik” ve “Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan TC Devleti’ni kurucu bir ruhla tesis etme yetisi.”
Her ne kadar muhalefet, “seçilemeyecek” aday bulma çabasından “garip” bir şekilde vazgeçmese de Uysal’ın “seçilebilirlik” kıstası, aslında herhangi bir seçimdeki herhangi bir aday için tartışılması bile abes bir mesele. Öyle ya, kim kazanmak isteyip de seçilemeyecek birini aday gösterir, değil mi? Tabii konu bizim muhalefet liderleri olunca iş değişiyor…
Uysal’ın diğer kıstasında da sorun yok. 20 yıldır intikam harekâtına maruz kalan, adı tabelalardan silinen, yıkılmaya çalışılan, tüm kurumları işlevsizleştirilen ya da ortadan kaldırılan Türkiye Cumhuriyeti’ni canlandırmak dışındaki bir program, elbette muhalif bir program olamaz. Bunları dikkate almayacak bir aday adayı ise daha en baştan elenmelidir.
Ve anlaşılan, diğerlerinden daha önemli bulduğu için Uysal’ın ilk sıraya yerleştirdiği “20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak” maddesi de gerçek muhalif ruha son derece uygun. 20 yıllık yıkım döneminin çoğunda AKP saflarında bulunmuş, hem de en üst düzeylerde görev ve sorumluluk almış siyasîlerden birinin adaylığı düşünülemeyecek kadar saçma ve siyaset ahlakına aykırı.
Bu isimler özeleştiri vererek muhalefete geçmiş olsalardı bile, yine de muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilemezlerdi. Oysaki konunun muhataplarının; Ali Babacan’ın ya da Ahmet Davutoğlu’nun doğru düzgün bir özeleştirisine de bugüne kadar şahit olmuş değiliz…
Gültekin Uysal, bu çıkışı hangi politik ya da ideolojik saiklerle yaptı? Bilemeyiz. Ama içeriğin doğru olduğunu belirtmek ve hakkını teslim etmek gerek.
Fakat burada da duramayız. Bizim için konu, sadece bu iki ismin aday olmamasında bitmiyor. Konuyu daha temelden ele alarak doğrudan sormalıyız:
AKP’nin suç ortaklarından ittifak ortağı olur mu?
Sorunun cevabının “asla” olduğunu belirterek devam edelim…
AKP’li oldukları yıllar boyunca Davutoğlu ve Babacan, bugünkü durumun oluşmasına giden yolda atılmış tüm kritik adımların altında imzası olan baş sorumlulardan.
Hatta Türkiye’nin dış politikada düştüğü noktadan, Yeni Osmanlıcılık hayaller âleminden, Kürt Açılımı’nın önemli kilometre taşlarından, İhvancı rejimler kuşağı distopyasından ve Türkiye’nin Suriye İç Savaşı’nın tarafı haline getirilip günden güne giriftleşen, daha da tehlikeli hale gelen Suriyeli göçüne sahne olmasından doğrudan sorumlu olan, “stratejik derinlik” mucidi Ahmet Davutoğlu değil mi?
29 Ekim 2014’te, “Kobani”ye yardım bahanesiyle Barzani peşmergelerine Türk topraklarını hem de bir Cumhuriyet Bayramı’nda çiğnettiren hükümetin başbakanının Ahmet Davutoğlu olduğunu hatırlamayalım mı?
22 Şubat 2015’te, iktidarın üst üste yanlışları neticesinde Süleyman Şah Türbesi apar topar bir operasyonla taşınırken Davutoğlu başbakan değil miydi?
Kendisinin, bu bir yığın dosyadan herhangi biri hakkında bir “yanlış yaptım,” ifadesine bile rastlayamazsınız.
Ali Babacan’ın da konuşması gereken ama sustuğu çok konu var ama tek başına çok anlam ifade eden birini hatırlatmakla yetineyim. Babacan, 2021’in Kasım ayında yaptığı bir açıklamada “Seçimi açık ara farkla kazanmak lazım ki hile yapılmasın. Ayrıca sandıkları korumak lazım. Özelikle oy kullanmayan vatandaşların oylarına mühür basıp tek bir partiye kullanılıyor, bunu daha önce gördük,” demişti. Peki, kendisinin de görevli olduğu AKP iktidarlarının kaçı bu hileli seçimlerle kurulmuştu? Kendisi de bu hileli oylarla milletvekili “seçilip” hükümet üyesi olmamış mıydı? Bugün bu hilelerin ne zaman, nasıl, kimin emriyle yapıldığını açıklamak boynunun borcu ve bu açıklama, muhalefetin ondan asgarî talebi olmalı.
Fakat Babacan da Davutoğlu da sanki AKP’nin yaptıklarında hiçbir payları olmamış gibi karşımızdalar. Kendilerinin aday olmaması anlamında bir kriter öne sürüldüğü zaman çok alınganlık gösterecek kadar duyarlılar, onurlular. Oysa bu duyarlılık ve onur, öncelikle hesap vermelerinden geçiyor. Belki her ikisi de geçen gün Davutoğlu’nun, Binali Yıldırım’ı kastederek söylediği gibi “milyarlarına milyar katmamışlardır” ama ülkeyi birbirine katmış, cumhuriyeti dinamitlemiş ve 20 yılın suç ortağı olmuşlardır.
Babacan ve Davutoğlu’nun durumu, Saadet Partisi’ninkinden de çok farklı. Doğru, Saadet Partisi CHP’den de İyi Parti’den de ideolojik olarak çok farklı ama 20 yıllık tahribatın en başından beri muhalefette kalarak, defalarca taraf değiştirme imkânları olmasına rağmen bu suç döneminin ortağı olmayarak muhalefet cephesinde yer bulup, ittifak ortağı oldular. Yani ittifak ortaklığında konu ideolojik değil. En karşıt görüşlerle bile masaya oturulabilir ama suç ortaklarıyla oturulamaz.
Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin anketlere göre maksimum alabilecekleri toplam oy ise yüzde üçü geçemiyor. Hatta Millet İttifakı’na katılmaları halinde oluşacak tepki dolayısıyla, buraya oy kaybettirecekleri de görülüyor. Yani Millet İttifakı’na bir katkıları yok ve aslında varlıkları net zarardan ibaret! Burada yer almaktan tek fayda sağlayansa kendileri. Her şeyden önce de muhalif ittifakta kendilerine yer verilmesiyle “aklanmış” görünmenin faydası var onlar için.
Fakat üstlerine kendi elleriyle yapıştırdıkları ve asla çıkmayacak “ak” bir “kara” var ve bundan aklanmak ise hiç kolay değil. Kendileri için bir “AKP’den ayrılma miladı” ilan edilmesini umuyorlarsa ona da hiç heveslenmemeliler. Bu asla muhalefetin yöntemi olmayacaktır.
Ali Babacan ve Davutoğlu, muhalefet yapmak istiyorlarsa elbette kimse onlara engel olamaz. Buyursunlar, tek başlarına ya da ikisi aralarında ittifak kurarak AKP’ye “muhalif” olsunlar, oradan oy kapsınlar, seçilsinler.
Ama bunun yeri asla Millet İttifakı olmamalı. Faydası sıfır, zararı sayılamayacak kadar çok olan bu suç ortaklarından ittifak ortağı olmayacağı gerçeği muhalefetin ilkesel hareket noktası olmalı.
Karar ittifakın liderlerinin: Tarihe suç ortaklarının ittifak ortağı olarak geçmek ya da geçmemek…