Bugün, 12 Mart 1971 Amerikancı faşist darbesinin 53. yıldönümü. Türkiye’de bugün yaşadığımız gerici hakimiyetinin temelleri, aslında 12 Eylül 1980’den de yaklaşık 9 yıl önce bugün atılmıştı.
Bugün 12 Mart olayına biraz daha farklı bir açıdan da yaklaşmak gerekiyor. 12 Mart, sadece bir Amerikancılık ve faşizm hareketi değildi. Bunların yanında ve belki bunlardan da derindeki yönelimiyle, yükselen Siyasal İslamcılığın, palazlanan tarikatların ve özellikle de Nakşibendiliğin Cumhuriyet döneminde Menemen Olayı’ndan sonraki ilk büyük saldırısıydı.
Türkiye’de 1960 itibarıyla Atatürkçülük, sol ve sosyalizm yükselişe geçmişti. Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisi, Mehmet Ali Aybar’ın “Kuvayı Milliyeci sosyalist” Türkiye İşçi Partisi, 15-16 Haziran işçi mücadeleleri, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın şahıslarında simgelenen “İkinci Kurtuluş Savaşçısı” devrimci gençlik hareketi bu döneme damgasını vurdu. Bu ilerici, devrimci yükselişin karşısındaysa gerici saldırı harekete geçmekteydi.
Aslında 1960’ların başlarından 1968’in devrimci dalgasına, oradan da 12 Mart’a giden süreç bu gerici reaksiyonunun işaretleriyle doludur. Gericilik yükselirken devrimciler de buna karşı tavır alacaktır. Mesela, Mahir Çayan’ın ilk siyasi eylemi, gericilerin Atatürk heykellerine saldırmasının ardından, heykellerin önünde nöbet tutmak olmuştu. Kanlı Pazar olarak tarihe geçen gerici katliamın örgütleyicileri, çoğu Nakşibendi tarikatı mensubu olan dönemin Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) yöneticileriydi. Bugün işin başındakilerin önemli bir kısmı AKP iktidarının en tepe noktalarındadır. Mesela MTTB’nin o dönemki genel başkanı İsmail Kahraman’dır! Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan gibi isimlerin tümünün yolu hep bir şekilde Nakşî ağırlıklı MTTB’den geçmiştir.
Devrimci, Atatürkçü yükselişi durdurmak ve özellikle de devrimci gençleri katlederek ezmek amacıyla yapılan 12 Mart darbesinin arkasındaki kilit güç, Amerika ile ittifak halindeki dinci tarikat, cemaat gericiliği olmuştu. Bunu gerçek boyutuyla görmek için 12 Mart’ın tam merkezinde yer almış, katliamcı ve işkencecilikle meşhur Amerikancı faşist general kardeşler Faik Türün ve Tevfik Türüng’ün Nakşibendî bağlantısının üzerinde durmak gerekir.
Faik ve Tevfik kardeşler, Nakşibendî tarikatı mensuplarıydı. 12 Mart 1971 darbesi sürecinde her ikisi de en kilit mevkilerde bulunmuş ve en şiddetli sol karşıtları olarak sahada yer almışlardı.
12 Mart sırasında Faik Türün, 1. Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı’ydı. İstanbul’da devrimci gençlere ve aslında olaylarla ilgisi bile olmayan solcu aydınlara karşı gerçekleştirilen insan avının başındaydı. Ayrıca; onlarca devrimci subayın, gazetecinin, sendikacının işkenceden geçirildiği Ziverbey Köşkü’nün yöneticisi ve baş sorgucusuydu. Sonradan bu hizmetleri, Demirel’in Adalet Partisi’nden İstanbul milletvekili yapılarak ödüllendirilecekti de.
Kardeşi Tevfik Türüng ise aynı dönemde Ankara Merkez Komutanıydı. Mahir Çayan ve arkadaşlarının katledildiği Kızıldere Operasyonu’nun başında yer aldığı gibi, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamında da hazır bulunmayı kendine görev edinmiş az sayıdaki yetkiliden biriydi. Hatta o kadar gözü dönmüş bir gericiydi ki Mahir’in cenazesini getiren arabayı Ankara girişinde durdurtup annesi Naciye Çayan ve amcası Enver Çayan’a hakaret eden, hırsını aracın olan bitenle ilgisi bile olmayan sürücüsünü bizzat döverek almaya kalkan da oydu!
12 Mart’ın en kilit noktalarında ortaya çıkan bu iki kardeşin asıl bağlantısının İskenderpaşa Cemaati olarak tanınan Nakşibendî-Halidî grubunun şeyhi Mehmet Zahit Kotku’yla olması aslında bize çok daha fazla şey anlatır. Yani aslında Necmettin Erbakan başta olmak üzere neredeyse tüm Millî Görüşçülerin de şeyhi olan, Tayyip Erdoğan da dâhil birçok üst düzey AKP’linin yolunun kapısından geçtiği bu isim, 12 Mart’ın katliamcı, işkenceci kardeş generallerinin de şeyhidir.
12 Mart, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük faşist ve Amerikancı saldırılardan biri olduğu gibi, aynı zamanda en şiddetli gerici, Nakşibendî hareketlerinden de biridir. Görüldüğü gibi; Kubilay’ı katledenlerle Denizler’i Mahirler’i katledenler hiç de farklı odaklar değildir.
12 Eylül 1980; bugünkü tarikat faşizminin, AKP’nin babasıdır.
12 Mart 1971 ise ağa babasıdır.
12 Mart gerici faşist darbesini bir kez daha lanetlerken, katledilen devrimcileri, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşlarını saygıyla anıyorum!