1999 Marmara Depremi ve 2023 Kahramanmaraş depremleri Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı iki büyük deprem. 24 yılda değişen bir şey yok. Alınmayan önlemler, acı manzaraları yeniden yaşamamıza neden oluyor.
1999 depremi sonrası alınan önlemler yetersiz kaldı. Alınan deprem vergilerinin, deprem için kullanılmadığı ortada. Gelişen teknolojiye rağmen 1999 depreminden daha geri noktadayız.
Tayyip Erdoğan’ın 1999 depremiyle ilgili yaptığı açıklama o dönem çok tartışılmıştı: “Kırılan fay hattı değil, ar damarı.” 1999 yılında kırılan ar damarıysa, bugün kırılanı nasıl tanımlayacak kendisi?
Tayyip Erdoğan o dönem zemin etütlerinin iyi yapılmadığından, malzemeden çalındığından bahsediyordu. Eleştirmesi tabi ki normal, o dönem iktidardan hesap sorması da anlaşılır. Ama geçmişte bu şekilde açıklama yapan birisi olarak, bugün depremi kadere bağlamak gibi bir hakkı olamaz.
O zaman kendisi iktidarı eleştirirken, bugün eleştirenleri “şerefsiz, haysiyetsiz” olarak tanımlamak vicdansızlıktır. 1999 yılı Düzce depremi sonrası hemen deprem bölgesine gitmekle övünen Tayyip Erdoğan, orda bir çadır içerisinde poz veriyordu. Şimdi insanlar sığınacak çadır bulamıyor. İsyan etmeleri normal değil mi?
Tayyip Erdoğan, her yıl 17 Ağustos’ta tweet atıyor. Önlemlerin alındığından bahsediyor. Hiçbir önlemin alınmadığını yaşayarak gördük. Toplanan deprem vergileri yandaşlara peşkeş çekildiği için hâlâ zemin etütleri yapılmamış. Alınacak önlemleri göremedik ama imar affıyla bu millete tabut hazırladıklarını gördük.
Ar damarı çatlağını yandaş basında net olarak görebiliyoruz. Tek Yeni Şafak gazetesini incelemek bile bunu görmek için yeterli. 1999 depremi sonrası “Devletin Çöküşü” manşetini attılar. 8 Şubat manşetleri ise “Kıyamet Gibi”. O zaman devleti, iktidarı suçlayanlar şimdi ise eleştiri yapılmamasını istiyorlar.
Ömer Çelik, depremin ilk günü yaptığı açıklamayla çok tepki çekti. “Cumhur İttifakı olarak buradayız” demesi bu döneme damga vuran bir açıklama oldu. 1999 depreminde Yeni Şafak gazetesi yazarıyken yazdıklarını tekrar okumasını öneririz. O dönem yaptığı iktidar eleştirileri hâlâ geçerli, ama şimdi oklar kendisine çevrildi. Kendisi iktidar eleştirisi yaparken “acaba tutuklanır mıyım?, linç edilir miyim?” diye düşünmemiştir. Ama şimdi herkes tweet atarken bile düşünüyor.
Yaşanan felaket 24 yıl sonra aynı, yaşanılan acı aynı. Halk hala sahipsiz. Tek bir fark var. O dönem basın özgürlüğü varmış, şimdi basın özgürlüğü de göçük altında.