Sanki her tarafta var bir düğün,
Çünkü en şerefli en mutlu gün.
Bugün 23 Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
İşte, bugün bir meclis kuruldu,
Sonra hemen padişah kovuldu.
Bugün 23 Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
Bugün, Atatürk’ten bir armağan,
Yoksa, tutsak olurduk sen inan.
Bugün 23 Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
Bu güzel, coşkulu 23 Nisan şiirindeki mutluluğa kimler, neden karşıdır? Kimler, neden çok görür çocuklara bu mutluluğu? “Her şey çocuklar için” diyenler çocuklar üzerinden arabesk propaganda yapıyor olabilirler mi veya onları ideolojilerine meze mi yapıyorlar? Bu toprakların çocuklarına acı çekmeyi mi reva görüyorlar?
Bu sorulara cevap bulalım ama önce bu soruları sormamıza sebep olanın ne olduğunu görelim:
23 Nisan kutlanmasın ittifakı.
Dün ve bugün farklı kesimlerden “farklı” tarzda yazılarla aynı amaca hizmet eden bir ittifak masası ortaya çıktı.
Masadaki iki sandalye Atatürkçü tarafın gazeteleri Sözcü ve Yeniçağ. Biri Atatürk’ün laikliğini, diğeri milliyetçiliğini önde tutan iki gazete. Diğer iki sandalyede ise, Atatürk’e hep mesafeli duran sol tarafın iki gazetesi BirGün ve Evrensel var. Beşincideyse iki taraf arasında gelgitli, çalkantılı çizgisi olan Cumhuriyet Gazetesi. Bir diğer sandalyede ise Ahmet hocacıların Osmanlıcı gazetesi Karar var.
***
“102 yıl önce yükselmişti bayrağımız,
Koparılmıştı bağlarımız.
Sultandan ayrılınca
Kurtulmuştu toprağımız.
Bugün en çok özlenen sanki prangalarımız!
İncinmesin diye bir avuç alçak;
Yükseldiği yerden inmekle kalmadı
Sürüklendi, ezildi, yakıldı bayrağımız!
Ne ekersek biçemez olduk;
Küstü, kurudu toprağımız!” (Selcan Taşçı- Alternatif 23 Nisan şiiri, 23.04.2022 Yeniçağ Gazetesi)
Yeniçağ Gazetesi yazarı Selcan Taşçı, 102 yıl öncesiyle bugünü kıyasladığı “Alternatif 23 Nisan şiiri” başlıklı yazısında bol kafiyeli şiir gibi bir tahlilde bulunmuş.
Ama bayram günü…
Sözcü Gazetesi’nden Yılmaz Özdil, Taşçı’nın alternatif şiir arayışının sebeplerine “23 Nisan, neşe dolmuyor insan” yazısıyla daha derinlemesine dalmış. Hıfzıhhıssa Enstitüleri’nden elektrik üretimine, limanlardan madenlere, demiryollarından fabrikalara, merkez bankasına, egemenliğimize kadar 23 Nisan 1920’ye kadar sahip olmadığımız ne varsa 23 Nisan’la birlikte kazandığımızı ama AKP iktidarıyla nasıl kaybettiğimizi uzun uzun anlatmış. Yazısını da “23 Nisan… Bu zihniyetle neşe dolmuyor insan.” diyerek de bitirmiş.
Ama bayram günü.
***
İki yazının içeriği çoğu kişinin hoşuna gidebilir, çoğu kişi doğru da bulabilir-ki doğrudur- fakat asıl önemli olan yazının yazıldığı günün tarihsel önemi ve ortaya çıktığı şartlardır.
23 Nisan, bağımsızlığı elinden alınan bir kuşağın bağımsızlık için milli iradeyi ortaya çıkardığı gündür.
23 Nisan, şikâyet etmek veya kaderlerine teslim olmak yerine mücadeleyi seçenlerin kararlılığını ortaya koyduğu gündür.
23 Nisan, öldürülmek istenen bir milletin “ben buradayım” dediği gündür.
23 Nisan devrimciliktir.
23 Nisan bir bayramdır ve bayramda da bayram kutlanır.
Ne yapalım? Her şeyin tersine döndüğü son 20 yılda, kötü durumdayız diyerek yas mı tutalım ya da çocuklarımızla birlikte bayramımızı kutlamayalım mı? Tayyip Erdoğan’ın da istediği bu değil mi? Kimse ne Cumhuriyet’i ne 19 Mayıs’ı ne de 23 Nisan’ı kutlasın!
***
Karar Gazetesi’nin tavrına şaşırmamak gerek. Bugün AKP muhalifi gibi görünen bu gazetenin içindeki Cumhuriyet düşmanlığı AKP muhalifliğinden çok daha büyüktür. Cumhuriyet’e karşı olan kim varsa, onlarla gönül rahatlığıyla ittifaka girebilirler.
Ekonomik sıkıntılardan dolayı yetersiz beslenen çocukların varlığına vurgu yaptığı bugünkü sayısının manşetini Yılmaz Özdil’in dün yayımlanan yazısından “esinlenerek” attıkları ortada: “Neşe dolmuyor insan.” (Yılmaz Özdil, “farklı” kesimlere ulaşabildiği için kendisiyle ne kadar övünse azdır.)
İsteyen neşe dolmayabilir ama 23 Nisan devrimci bir tavırdır ve biz devrimciler her şartta devrimci tavır alır, her şartta bayram ruhunu hissederiz. Eğer her şey tersine dönmüş ise, Ata’mızın “Gençliğe Hitabesi” yaşanıyorsa bugün; önümüze “Bursa Nutku”nu koyar, o nutku kendimize rehber ediniriz.
***
“23 Nisan kutlanmasın” ittifakının diğer bileşenleri ise Evrensel ve BirGün gazeteleri ile EMEP.
Türkiye’deki çocuk işçi sayısından, doğum yapan çocuk sayısına, okula gidemeyen çocuk sayısından yoksulluk çeken çocuk sayısına ve işçi ölümlerindeki çocuk sayısına kadar analizde bulunan bu gazeteler, acaba tespitte bulunulacak gün mü bitti de bugünü buldular diye sormadan edemiyorum.
BirGün gazetesi “Çocuklardan neşeyi çaldılar” diyerek Yılmaz Özdil’in bahsettiği genel durumu çocuk özelinde değerlendirerek onaylamış.
Evrensel Gazetesi ise yazarı Yücel Demirer’in köşesinden sorduğu “Kimin egemenliği, hangi çocuklar için?” sorusunu ön planda tutmak amacıyla manşete taşımış ama iç sayfada yeniden sormuş: “Bu nasıl bayram?”
Bu yetmemiş olacak ki, bugün de Serdar Değirmencioğlu “23 Nisan, 23 Ret” yazısıyla devam etmiş çocuk ajitasyonu üzerinden 23 Nisan’ın anlamına düşmanlık etmeye.
“Çocukların görüşünün alınmadığı çocuk bayramı? Çocukların ciddiye alınmadığı çocuk bayramı? Üniformalı çocuk bayramı? Tümüyle sahte, tümüyle saçma koltuğa çocuk oturtma mizansenli çocuk bayramı? Satış bayramı? Militarizm bayramı? Polis bayramı?
“Geleceğimiz sizsiniz” mesajını veren koltuğa oturtma merasimini bile sahtekârlık, komiklik olarak gören bir Cumhuriyet düşmanlığı.
Sadece Türk çocuklarına değil her milletten çocuklara, hatta cephede yendiğimiz İngilizlerin ve Yunanlıların çocuklarına bile armağan edilen bir bayramı; militarizmle, ordunun zorlamasıyla kutlanan bir bayram olduğu propagandasını yapacak kadar büyük bir Cumhuriyet düşmanlığı.
“Haksızlık, acımasızlık, adaletsizlik, sömürü, ayrımcılık, milliyetçilik, ırkçılık, dincilik, türcülük, militarizm, kapitalizm, kayyum, cezasızlık, savaş, işgal varken; doğa yok olur, iklim değişikliği sürer, dünyanın sonu gelirken, çocuklar neyi kutlasınlar?”
Haksızlık, acımasızlık, işgal, sömürü…
23 Nisan, bunlara karşı isyan eden bir kuşağın devrimci milliyetçi mücadelesiyle kazanılmadı mı?
Bir Yunan çocuğu, Türk milletinin milliyetçi mücadelesiyle kazandığı ve tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan’da neşe dolabilirken, içimizde o duyguyu hissedemeyenlerin olduğunu bilelim.
Evrensel Gazetesi’ne yakın duran EMEP ise çocukların“kapitalist barbarlık düzeni son bulduğunda” bayrama kavuşacağını açıklarken, zengin çocuklarının lüks içinde yaşadığına vurgu yapmış. Çocuklar üzerinden işçi-burjuva ayrımı değil mi? Ve bu ayrımdan ayrı tuttuğu-zengin ya da fakir fark etmez-ezilen, sömürülen Kürt çocukları.
***
Cumhuriyet Gazetesi, okur kitlesinin gönlünü hoş tutmak için “Egemenlik ulusundur” manşetiyle çıktığı 23 Nisan sayısının iç sayfasında “İşçi çocuklar ölüyor” haberiyle bir “dram”a dikkat çekmiş.
Cumhuriyet Gazetesi maalesef Uğur Mumcuların Cumhuriyet Gazetesi’ndeki çizgisinden epeyce uzak, Evrensel ve BirGün gazeteleri ile EMEP hiçbir zaman o çizgide olmadı.
Çocuklarımız üzerinden yapılan propagandanın ne olduğunu fark edelim. “Bu dramdır” diyerek insanların vicdanlarına dokunulma çabasının aslında Cumhuriyet düşmanlığı olduğunu görelim.
Atatürkçülüğün burjuva ideolojisi olduğunu savunan bu sol kesime göre Cumhuriyet, halka değil bir avuç burjuvaya aittir. Dolayısıyla 23 Nisan da halk çocuklarının bayramı değil burjuvanın çocuklarının bayramıdır.
Çocukları ikiye ayıran bu sol kesime göre halkın çocuklarının bayramı 23 Nisan değil 1 Mayıs’tır. Burjuvanın çocukları okula gider; halkın çocukları fabrikaya, tarlaya. Burjuvanın çocukları tertemiz, pırıl pırıl giyinirler; halkın çocuklarına işçi tulumunu reva görürler ve bundan da mutluluk duyarlar. Evet, mutluluk duyarlar çünkü bu onlar için propaganda malzemesidir.
***
Milli bayramlar milli bilinci oluşturan mayadır.
Bu tavır ise milli bayram düşmanlığıdır ve bu ülkede milli bayramlara düşman iki kesim vardır: Şeriatçılar ve solcular. Bu ikiliye sözde ulusalcılar da eklenmiş oldu.
Şeriatçılar için millet yoktur, ümmet vardır ve milleti doğuracak her şeye karşıdırlar. Solcular için ise millet yoktur, sınıflar vardır ve sınıfları ortadan kaldıracak her bilince düşmandırlar.
Tarikat yurtlarında çocuklara yapılanları biliyoruz.
Şu an yaşanan Ukraynalı çocukların dramını görmek istemeyen solu biliyoruz.
Ve çocuklarımız üzerinden yaptıkları açıklamaları, yayımladıkları yazıları samimi bulmuyoruz.
Şeriatçıların, solcuların kötüledikleri, beğenmedikleri Cumhuriyet, “kimsesizlerin kimsesi”dir. Cumhuriyet, yetim çocukların anasıdır, babasıdır. Cumhuriyet, çocukları tarikatların elinden kurtarandır. Cumhuriyet, bugün yetim kalan Ukraynalı çocuklara kucak açandır.
Okula gidemeyen; fabrikalarda, tarlalarda çalışmak zorunda kalan, iş cinayetlerine kurban giden çocuklarımızın sayısını veren, onların durumuna dikkat çeken bu gazeteler eğer çocuklarımızı korumak istiyorlarsa, bunun yolu Cumhuriyet’i savunmaktan geçer. Cumhuriyet, en çok onlar için vardır. Çocuklarımızı ölüme, açlığa, yoksulluğa mahkûm eden bu acımasız sistemin en büyük düşmanıdır Atatürk’ün Cumhuriyeti.
***
Her şeye rağmen çocuklarımız bayramlarını kutluyorlar.
Her şeye rağmen çocuklarımız 23 Nisanlarda neşe ile doluyorlar.