Türkiye’nin toplumsal yapısını Cumhuriyet Cephesi ile Cumhuriyet Karşıtı Cephe olarak ikiye bölebiliriz. Aslında bu cepheleşme, bir dönemlerin Ulusalcı ve “Yetmez Ama Evet”çi saflaşmasıdır. AKP Cumhuriyet’i yıkarken, ulusu parçalarken, birileri “Yetmez Ama Evet” diyordu. Şimdi kimileri pişman olmuş gibi gözükse de maalesef aynı “Yetmez Ama Evet”çi cephe hâlâ çok güçlü. Bunu en iyi Suriyeli meselesinde görüyoruz.
Suriyeli göçmenler, Türkiye’nin ulus devlet yapısını ve laik toplumsal yapısını değiştirecek bir sorundur. Yani ulusalcılar ve laikler açısından, gerçekten de Suriyelilerin varlığı bir sorundur. Bu nedenle CHP’den İyi Parti’ye, Atatürkçü, ulusalcı, laik kesimler Suriyelilerin kendi vatanlarına gönderilmelerini savunuyor.
Kürt-İslamcı Cumhuriyet karşıtları ise Suriyelilerin entegrasyonundan yanalar. Çünkü bu şekilde ulus devletten geri dönülecek, etnik bir mozaik sistemi hakim olacak, laiklik rafa kaldırılacak, cemaatler hukuku ve kabile demokrasisi kurulacaktır. AKP, HDP, Saadet, Deva ve Gelecek Partileri hepsi Suriyecidir. Çünkü hepsi Türk karşıtıdır.
Kürt-İslamcı cephenin bu tezlerde yalnız olmadığını da görüyoruz. Sol Parti’den EMEP’e, TKP’den TİP’e pek çok irili ufaklı sosyalist yapı, basında köşe tutan liberaller, Feministler de Suriyecidir. Çünkü bunlar da hümanist görünüm altında gizlenen Cumhuriyet karşıtlarıdır.
Kavramları tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız ama Cumhuriyet ulusal ve laik bir sistemdir.
Ben milliyetçi olmadan laik olacağım diyenler, kabileci, etnikçi bakış açısına sahiptirler bu nedenle de Kürtçü-Şeriatçı cephenin yanına düşerler. Bu nedenle hepsi Suriyecidir.
Bu bir “yetmez ama evet” çıkmazıdır.
Milliyetçiliğe karşıysan, cumhuriyetçi olamazsın, çünkü Cumhuriyet’in cumhur’u ümmet de değildir, halk da değildir, sınıf da değildir: millettir.
Ben laik olmadan ulusal olacağım dersen, yine ulusal olamazsın; ümmetçi şeriatçı, Osmanlı millet sistemi yandaşı olursun. Yani cumhuriyet’in cumhuru senin için de millet değildir, ümmettir.
Tam da bu nedenle Türkiye’nin cumhuriyetçi iki gücü vardır: Milliyetçiler ve laikler. Bu ikisinden biri eksikse, Cumhuriyet yıkılsın projesine yuvarlanılır.
Türk Kurtuluş Savaşı’nın temel saflaşması 100 yıldır değişmedi, etnik bölücülük ile ümmetçi bölücülük hâlâ cumhuriyet düşmanlığıdır.
Anayasada Türklük ve laiklik olacaksa Suriyeliler gönderilmelidir ama Suriyeliler gönderilmeyecekse o zaman fiilen laiklik ve Türklük kalmayacaktır. 6’lı Masa’nın Anayasa taslağında ise ne Türklük var ne de laiklik. O Anayasa olsa olsa bir Suriye Anayasası olur ve o Masa da Suriye Masası olur!