Abdullah Gül Yunan gazetesi Kathimerini‘ye konuşarak, “Kıbrıs adasında 50 yıldır süregelen statükonun sonsuza kadar devam edemeyeceğini ve adada çözüm için Birleşmiş Milletler’in arabuluculuk yapacağı bir anlaşmaya son bir şans verilmesi gerektiğini” dile getirdi.
Tüm dünyanın Karabağ’daki Azerbaycan zaferini konuştuğu bir dönemde Gül’ün gündeminde Kıbrıs’ın olması ve bir Yunan gazetesine Kıbrıs hakkında röportaj vermesi oldukça manidar!
Röportaj talebinin kimden geldiği belirsiz…
Ancak Türk basınının bir Yunan devlet adamından Kıbrıs hakkında görüş alması ne kadar olağansa, Yunan basınının da Gül’den -üstelik böyle bir gündem varken- görüş alması o kadar olağan.
Bayram değil, seyran değil…
Belli ki Yunanistan, Kıbrıs’ta da Karabağ bölgesinde olduğu gibi bir oldubitti yapılmasının korkusunu yaşıyor.
Karabağ bölgesine Azerbaycan’ın yaptığı müdahale rahatsızlık yaratsa bile dünya tarafından kabullenildi.
Kabullenmek zorunda kaldılar!
Azerbaycan ordusu işgal edilmiş topraklara girdikten ve buradaki kukla Ermeni yönetimi feshedildikten sonra istedikleri kadar masa kurarak Azerbaycan’ı kınayabilirler…
Müzakerelerin yapılması bile sonucun artık kabullenildiğinin bir göstergesi.
Fiili durum yaratıldıktan, işgal edilen topraklar özgürleştikten, Azerbaycan Türkleri evlerine geri döndükten sonra bunların hiçbir hükmü yoktur.
Yunanistan’ın en büyük korkusu KKTC için de böyle bir sürecin yaşanması ve Türkiye’nin elde ettiği dönemsel fırsatları kullanarak KKTC’nin tanınmasını sağlaması.
Belli ki bu durum sadece Yunan değil Abdullah Gül gibiler için de ürkütücü bir durum.
Gül’ün çanak sorularla “konuşturulması” bu yüzden bir tesadüf değil.
Abdullah Gül, röportajında “arabuluculuk yapması için BM’ye sınırlı bir süre sunarak son bir şans verilmesini” istiyor.
Dönemin Dışişleri Bakanı olan Gül, Annan Planı’nı da “son şans” olarak niteliyor ve “yes be annem”cilerin sözcülüğünü yaparak, Denktaş’ saldırıyordu.
AKP milli davadan vazgeçtiğini ilan ettiği için Türk tarafı sahipsiz bırakılmış ve “evet” diyerek utanç verici bir tercihte bulunmuş ancak Rumların Türklerin azınlık olarak bile varlığına tahammül edemedikleri için “hayır” demesi sonucunda Annan planı tarih olmuştu.
Belli ki Abdullah Gül, Rumların yönettiği Türklerin azınlık olarak yaşadığı “Birleşik Kıbrıs” hayalinden bunca sene sonra vazgeçememiş.
“Son şans” dediği Annan Planı kabul edilmedi ama KKTC hala ayakta.
Üstelik o dönemin Annancıları bile şimdi “Milli Dava”dan bahseder oldular.
Gül gibiler ise Rum tezlerini savunmaktan, halihazırda çözüme kavuşmuş bir meseleyi yeniden tartışmaya açmaktan vazgeçmiyor.
“İnsan gerçekten hayret ediyor.”