Hiranur Vakfı müridlerinin, “6 yaşında evlilik” davası için adliyenin önünde toplanmaları, açtıkları pankartlar ve attıkları sloganlar, tarikatların kapatılmasının Türkiye açısından neden seçenek değil zorunluluk olduğunu gösteren canlı bir örnek.
İslami camia açısından “dış kapının dış mandalı” olarak görülen küçük bir grubun bile kitlesel biçimde organize olabilmesi, çok daha büyük şeriatçı grupların barındırdıkları kalabalıkları gözler önüne seriyor.
Bu kalabalığa, İsmailağa Cemaati’nin ölen lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesinde tanıklık etmiştik. Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin birçok üst düzey yöneticisinin cenazeye bizzat katılması,üstelik muhalefet içinden de belirli isimlerin taziyede bulunması, şeriatçı kitleselleşmenin Türkiye’nin “yeni normali” haline geldiğini gösteriyor.
Kitleselleşmenin tek ölçütü şeriatçı grupların çeşitliliğinin ve mürid sayısının artması değil. “Devletin” ve “hukukun” şeriatçı dönüşümü normal bir süreç olarak görmesi ve toplum nazarında da bu dönüşümün doğal karşılanması çok daha büyük bir sorun.
Ancak mevcut görüntünün “olağan” karşılanması ve normalleştirilmesi, cemaatlerin ve tarikatların toplumun bir parçası haline geldiğini göstermiyor. Yaşadığımız şey toplum yaşantısının İslamcılara göre şekillendirilmesinden ibaret.
Bu şeriatçı grupların mensupların her gün Meclis’te dolaşarak AKP’li ve MHP’li milletvekillerini ziyaret etmeleri ve bu ziyaretlerin sosyal medyadan paylaşılarak “imtiyaz” vesilesi olması üzerinden bütün Türkiye’yi saran bir zincir kurulmuş durumda.
Hiranur Vakfının kaçak binalarına göz yumulması da, “6 yaşında evlilik” trajedisinin uzunca bir süre yargı tarafından örtbas edilmesi de AKP’nin yarattığı “İslamcı dayanışma zincirinin” bir sonucu.
AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam’ın “adil yargılanmanın sağlanması ve maddi gerçeğin ortaya çıkması için” davaya katılmak istediğini söylemesi ise tipik bir AKP pişkinliği. Asıl amaç “suçun ve cezanın şahsiliği” üzerinden ufak piyonları feda etmek ve “vakfı” temize çıkarmak. Daha da ötesinde bunun “münferit” bir olay olduğunu topluma inandırmak.
Oysa Türkiye artık AKP eliyle bir tarikat ve cemaat ülkesi haline getirildi. Ülkenin her yeri adını ve cismini bile bilmediğimiz İslami vakıflarla dolduruldu ve bunların neredeyse hepsinin yurtları var. Basında yer alan taciz ve tecavüz vakaları ise buzdağının sadece görünen kısmı. Adliye rafları Hiranur Vakfı’nda yaşanan olaya benzer birçok olayla dolu ancak önemli bir kısmından haberimiz bile olmuyor.
Tarikat, şeriatçı ideolojiyi topluma dayatmakla kalmıyor; tarikat hukukunu da tüm topluma kabul ettirmeye çalışıyor. Şeyhlerine sahip çıkmalarının gerçek sebebi şeyhlerinin suçsuz görmeleri değil; “çocuk yaşta evlilik” kavramını reddetmeleri. Şeriatçılara göre kız çocuğunu okula göndermemek de erken yaşta evlendirmek de zaten suç teşkil etmiyor. Ustaosmanoğlu’nun cenazesinden önce cemaatin kadınlara cenazeye gelmemeleri yönünde “uyarıda” bulunması unutuldu mu? Aladağ’daki Kuran kursu yangınında diri diri can veren çocukların aileleri yurdun sahibi cemaate sahip çıkıp davadan çekilmediler mi? Tarikat yurdunda intihar eden Enes Kara’nın babası yurt yöneticilerine sahip çıkmadı mı?
Tarikat ve cemaat tam olarak budur. Adliye önünde toplanan Hiranurcular iktidar eliyle semirtilmiş şeriatçılığın örnek bir fotoğrafını sergiliyor.
Taşıdıkları pankartlardan bir tanesinde “Mahkeme azgın azınlığa yol verme!” yazıyor. Cümlede emir kipinin kullanılması ve davaya ilişkin yayın yasağının gelmesi de tarikat ve yargı ilişkisini çok güzel özetliyor.
Diğer taraftan “Tarikatlar kapatılsın!” diyenlerin azınlık olduğuna ülke inandırılmış durumda. Oysa başta da belirttiğim gibi bu bir tercih değil artık bir zorunluluk.
Cemaatlerin varlığını doğal karşıladığımız her gün Türkiye daha büyük bir çatışma ortamına sürüklenecek. Taliban örneğine herkes iyi baksın. Türkiye’nin de “Taliban’la aramızda İslam noktasında sıkıntı yok” diyen bir Cumhurbaşkanı yok mu?
Tarikatları Türkiye fotoğrafının parçası olarak gören “saf” anlayışlar tarikatların tepişeceği, vatandaşların da ezileceği bir ülkenin temelini atıyor.