Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın dün akşam depremdeki çalışmaların son durumu için verdiği rakamlar “Nerede bu devlet?” haykırışının sebebini açıklıyor. Görünüyor ki çaresiz olan sadece halk değil, devlet de son derece çaresiz bir duruma düşmüş durumda.
Oktay’ın verdiği rakamlara göre 6 bine yakın bina yıkılmış. Tüm deprem bölgesinde sahada aktif olarak görev yapan arama kurtarma personeli sayısı ise 16 bin. Bu durumda her enkaz başına 2,7 arama kurtarma personeli düşüyor. Görüntülerden izlediğimiz kadarıyla her enkazın başında 15 kadar personelin çalıştığı düşünüldüğünde doğrudan müdahale edilebilen enkaz oranı en iyi ihtimalle yüzde 20 civarında olabilir.
Bu kadar düşük bir oran; televizyonlardan yardım isteyen, sosyal medya üzerinden seslerini
duyurmaya çalışan, “Burada hiçbir devlet görevlisi yok” diyen afetzedelerin gerçeği tam anlamıyla haykırdıklarını gösteriyor.
Bir “dezenformasyon” varsa bunu “her yere ve yardım isteyen herkese ulaşıldığını” söyleyen devlet yapıyor. Rakamlar ortada!
Kaldı ki yine Oktay’ın önceki verdiği rakamlara göre bir gün önce çalışan arama kurtarma personelinin sayısı 12 bin’di. Oktay yarın da 1.500 arama kurtarma personelinin çalışmalara katılacağını söylüyor.
Bu rakamlar depremin büyüklüğü karşısında son derece yetersiz. Ancak söylenecek tek şey bu değil.
Böylesine büyük bir felaket sonrasında devlet neden hemen harekete geçmek yerine arama kurtarma personelini “taksit taksit” göndermeyi tercih etti?
Neden en kritik saatlerde tüm ekiplerin tam kapasite dahil olmasıyla kurtarılabilecek insanlar
soğuktan donarak yaşamını yitirdi?
Dün yapılan “askerlerin arama kurtarma çalışmalarının içinde yer aldığı” açıklamasına rağmen bugün neden ayrıca bir açıklama yapılarak “iki bin komandonun çalışmalara dahil edileceği” söylendi? Arama kurtarmada son derece etkin olabilecek komandoların ancak 48 saat sonra çalışmalara dahil edilmesinin sorumlusu kim?
Zonguldak’ta harekete hazır biçimde bekleyen madenciler neden saatlerce bekletildi? Bu madenciler saniyenin bile önemli olduğu bir felaket karşısında hava yoluyla değil de 15 saat süren bir kara yolculuğuyla ve yorgun biçimde olay yerine nakledildi? Daha nakledilmeyen kaç asker ve uzman personel var?
Neden afet bölgesinde internet kullanımı çok zor olmasına rağmen, Elon Musk’ın Starlink üzerinden internet erişimi sağlamasına “gerek yok” cevabı veriliyor? Bölgeden gelebilecek videolardan mı korkuluyor yoksa?
AKP Milletvekili Nurettin Canikli’nin vinç yardımı isteyen vatandaşa karşı düştüğü zavallı durum sürecin nasıl yönetildiğini gösteriyor.
Devlet, “dezenformasyon yapan” sosyal medya hesaplarının peşine düşmek yerine bölgedeki tüm iş makinelerini depremin hemen ardından afet bölgesine sevk etseydi çok kısa sürede tedarik sağlanır ve daha çok enkaza müdahale edilebilirdi.
Oysa o anlarda “devlet aklının” tartıştığı konu bu değildi; bölgeye gelecek yardımların sadece AFAD üzerinden yapılmasını sağlamak, diğer yardım kanallarını da AFAD’a bağlamaktı.
Oktay konuşmasında yardım göndermek isteyen herkesin bunu AFAD üzerinden yapmak zorunda olduğunu ve aksi durumun “anarşi” yaratacağını söylüyor.
AFAD dışındaki yardım kuruluşlarının böylesi geniş bir felaket bölgesine dahil olması neden kaos yaratsın? Kaldı ki bireysel çabaların bile insan hayatını kurtardığı böylesi kritik bir süreçte yardım kuruluşlarını hizaya sokmaya çalışmak; “anarşi oluşmaması” adına disiplin kuralları koymak daha çok yardımın gelmesine engel olmayacak mı? Asker ve polis pekala deprem bölgesinin iç düzenini sağlayabilir. Bu kadar mı güvenemiyorsunuz TSK’ya?
Kendinizi enkaz altında bir vatandaşın ya da enkaz yerinde devletin gelmesini bekleyen çaresiz bir vatandaşın yerine koyun. Hangi durumu tercih ederdiniz? Yoksa “devlet aklı”, böylesi yardım kuruluşlarını kendisine rakip olarak görmekle mi meşgul?