Taliban’ın 20 yılın ardından 15 Ağustos 2021’de Kabil’e girerek Afganistan’ı tamamen ele geçirmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla Afgan kadınları sokaklara çıkarak protesto eylemi gerçekleştirdi. Kadınlar “özgürlük ve adalet” diyerek Taliban zulmünü protesto ettiler.
Afganistan’da kadınların hala sokaklarda eylem yapabilmelerinin nedeni elbette Taliban’ın “merhameti” değil. Kimileri bunu “anti-emperyalizm” olarak takdim etse de, ülke sadece ABD işgalinden kurtulmakla kalmadı, dünyayla da bağlantılarını kesti.
Ekonomik açıdan büyük bir yoksulluk söz konusu. Taliban yönetimi şimdilik Çin’den aldığı destekle günü kurtarmaya çalışsa da, sefalet ve yokluk örtülecek gibi değil. Ve elbette “antiemperyalizmle aldatan” her rejim gibi Taliban’ın da hedef gösterecek ve düşmanlaştıracak bir figüre ihtiyacı var.
Ülkede düşmanlaştıracak bir siyasi hareket olmadığı için, “kadın” ve “kadın düşmanlığı” rejimin hedefi haline gelmiş durumda. Afganistan, insanca yaşamak isteyen herkes açısından bir cehennem ama kadınlar bu cehennemi çok daha fazla hissediyor.
Fabrikadaki patronundan azar işitip acısını karısından çıkarmaya çalışan işçi gibi, Taliban da ülkedeki sefaletin ve yoksunluğun bedelini kadınlara ödetmeye çalışıyor.
Kadınların etrafındaki çember her geçen gün daha fazla daralıyor. Kıyafet yasakları, sokağa çıkmanın kısıtlanması ve eğitim hakkının kadınlara tanınmaması. İlköğretim ve üniversiteye gitme hakkı olan kadınların orta öğretime devam etme hakkı yok. Böylesine bir trajikomik olay “antiemperyalist” Taliban yönetimine nasip oldu. Perinçek’in “Cumhuriyet kadınlarının” Taliban’ı “Emperyalizmi ülkeden kovdu.” diyerek alkışladığını unutmadık.
Kadınların da cesurca sokağa çıkmaları ve seslerini dünyaya duyurmaya çalışmalarının sebebi yolun sonunda ne olduğunu açıkça görmelerinden kaynaklanıyor ve bunun adı esaret. Orta öğretimde eğitim hakkından yoksun kalan kız çocukları için Taliban “İslami iklim uygun oluncaya kadar erteleme” kararı verdi.
İslami iklim! Ne kadar da sihirli sözcükler. İşin esası, Taliban’ın arzuladığı İslami iklim bundan sonra dünyanın hiçbir yerinde tesis edilemeyecek. Vahabilerin bile çağın doğal akışı karşısında geri adım atarak kadını tanımak zorunda kaldıkları bir dönemde, Afganistanlı Selefilerin kadına karşı tutumu akıntıya karşı yüzmek anlamına geliyor. Tesis edilemedikçe de bunun sebebi olarak “kadın” gösterilecek.
Ve Afgan kadını elindeki tek atımlık barutu, Taliban’ın dipçiğinin karşısına geçerek, gövdesini siper ederek kullanıyor. Hayatı boyunca mağaralarda yaşamış, yerleşik şehir yaşantısına dair hiçbir şey bilmeyen, kaynağını köylülükten alan bu dehşet iktidarına karşı yapabilecekleri tek şey sokaklara çıkma cesaretini gösterip bunu videoya çekmek, seslerini dünyaya duyurmak.
Birilerinden “medet ummak” değil bu, Afgan kadınları ölüme gideceklerini bile bile çocuklarına miras bırakacakları bir direniş geleneğinin ateşini yakmaya çalışıyor. “Gün yüzü görmeyen” insan vardır ya, gün yüzü görmeyen ulus da işte Afgan ulusu.
“Ulus” diyorsam da ulus olamamanın getirdiği sorunlar bunlar. Çıkartılacak çok ders var. Ancak tarih sadece ders çıkarmaktan ibaret değil, umutsuzca bile olsa bir kavganın içinde olmak bir ulusu aydınlatacak kıvılcım olabiliyor. Afgan kadını bugün ülkesinin onurunu savunuyor!