Tüm dünya, günlerdir Taliban’ın kadınlara üniversite yasağını tartışıyor. Gerçi bunda tartışılacak ne var, onu da anlamak mümkün değil. ABD çekilip yerini Taliban’a bıraktığında iyimser havayı estirenler de aslında aynı çevrelerdi.
Afganistan ABD’den kurtulmuştu ya, Talibancılar kurtarıcı özgürlük savaşçıları gibi karşılandılar. Oysaki Taliban’ın ne olduğunu hepsi biliyordu ve bile bile Afganistan’ın Taliban karanlığına gömülmesini alkışladılar.
Ve sonuç; üniversite kapılarında ağlayan genç kızlar ve eğitim hakkından mahrum bırakılan ilkokul çağındaki kız çocukları…
Kimse yanlış anlamasın, elbette ki Afganistan’daki ABD işgalini savurduğumuz yok. 21 yıl önce ABD Afganistan’a saldırdığında en sert tepkiyi Türk Solu olarak biz vermiştik. Ancak Taliban gibi bir rejimi de sırf ABD’ye karşıyım diye savunacak değilim. Tıpkı İran rejimini de savunmadığım gibi.
Öyle yapanlar var. Örneğin Perinçek tarikatı, Afganistan’ın Taliban’a bırakılmasına çok sevinmişti. “ABD yenildi” nidaları eşliğinde dünyanın en çağ dışı rejimini alkışlıyorlardı. Tarikatın kadın kolları olan Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği, meydanlarda Taliban’ı destekleyen açıklamalar yapıyorlardı. Son gelişmeler üzerine henüz bir açıklama yapmadılar. Zannımca nasıl desteklesek diye düşünüyorlardır.
Bir taraftan sözde Atatürkçülüğü elden bırakmayan Perinçek tarikatı, diğer taraftan Taliban gibi, İran gibi Atatürk’ün kurduğu rejime birebir zıt rejimleri savunabiliyor. Adamların mide geniş tabi.
Ama işin özü şu ki, Taliban ve İran’ın sunduğu antiemperyalizm, kendi ülkelerinde başta kadınlar ve kız çocukları olmak üzere insanları en temel haklardan mahrum bırakan, kadınları sırf tek başlarına sokağa çıktıkları için gözaltına aldıran, kırbaçlatan, meydanlarda recm eden bir rejim sunuyor. Antiemperyalizmden böyle bir şey anlayan varsa, buyursun desteklemeye devam etsin. Ben bir Atatürkçü olarak böyle bir antiemperyalizmi almayayım.
İran’da 100 gündür molla rejimini devirmek için halk ayakta. En az 500 kişi molla rejimi tarafından öldürüldü. 2 genç idam edildi, 26 kişi ise haklarında verilen idam cezasının infazını bekliyor. Haftalarca gözaltında tutulan gençler, serbest bırakıldıktan sonra, molla rejiminin yaptığı işkencelere dayanamayıp intihar ediyor.
Taliban, kadınları sokağa çıkartmamak için eğitim haklarını ellerinden alıyor, direnenleri de kırbaçlatıp recm ediyor. İran rejimi de sokağa çıkan kadınları kurşunlatıp öldürüyor.
İran rejiminin en tepesinde bulunan Hamaney’in yeğeni bile protestolara destek olduğu için tutuklandı. Hamaney’in yeğeni Feride Muradhani, protestolara destek olduğu için 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Feride Muradhani, hapiste de rejim karşıtı eylemine açlık greviyle devam ediyor.
Yine İran’ın eski cumhurbaşkanlarından Rafsancani’nin kızı da eylemcileri kışkırttığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Rejimin en tepesindeki mollaların yakınları bile İran’daki rejimden yaka silkmiş vaziyette. Sırf antiemperyalizm adına böyle bir rejimi, halkına böyle bir zulmü reva görenleri mi savunacağız?
Perinçek tarikatı, Taliban’la birlikte İran rejiminin de en hararetli savunucusu. Gerekçeleri de belli: Taliban ve İran, ABD düşmanı. Bu rejimlerin ne kadar ABD karşıtı olduğu da tartışılır ama bu başka bir yazanın konusu. Yanlış antiemperyalizmin varacağı nokta, Perinçek tarikatı gibi en gerici rejimleri bile savunmaya kadar götürür. Dışarıda İran’ı, Taliban’ı savunanın varacağı tek nokta, içeride iki “eyyy”lemesine Tayyip Erdoğan’ı savunmaktır. Örnek: Şekil 1-a, Perinçek!
AKP iktidarına gelince, İslamcılığın ortaya serdiği iki örnek de ortada: Biri Taliban, diğeri İran. AKP de farklı bir rejim, farklı bir örnek yaratmayacak.
Bakmayın siz türbanlı öğrencilere özgürlük diye geldiklerine, en büyük destekçileri olan tarikatların ilkokul çağındaki çocukları okula değil de kocaya verdikleri bir rejim yarattılar. Kadınlara gülmeyi, hamile halde sokağa çıkmayı yasaklayan ‘vaiz’ler, AKP’nin en muteber adamları değiller mi? Geriye bir tek kırbaç, recm falan kaldı, seçimlerden galip çıkarlarsa, sırada o var.