Saray rejiminin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik tertiplerinin iki temel strateji üstünde yükseldiğini açıkça görebiliyoruz. Biri, seçimlere doğru en büyük tehditlerden birini ekarte ederek muhalefetin hamle alanını daraltmak. Daha uzun soluklu ikinci strateji ise hile hurdaya rağmen kaybettiği İstanbul’u, vur-kır-parçala yöntemiyle geri almak. Yani kayyum marifetiyle.
Fakat iktidarın bir taşla iki kuş vurmaya çalıştığı zannedilmesin. Ortada yargı silahı ile atılmış en az iki taş var. Biri İBB’ye terör soruşturması, öbürü ise geçtiğimiz günlerde sonuçlanan ve henüz kesinleşmemiş “ahmak” kararı.
İmamoğlu’nun siyasi hayatına kast eden bu hamlenin hiç sürpriz olmadığı, göstere göstere geldiği belliydi. İmamoğlu’nun avukatlarını geçtim, sadece medyada açıktan yazılanlarla hukukun katledileceği biliniyordu.
Ne var ki “işleneceğini herkesin bildiği cinayetin öyküsü,” Almanya’dan dönen Kılıçdaroğlu’na göre düşük bütçeli bir fantastik korku gerilim yapımıydı. Huzurlu ülkenin sıradan belediye başkanı, normal bir adlî yargılama sonucu beraat alacakken birden bire adliyede canavarlar ortaya çıkıyor ve olaylar gelişiyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dün dijital yayın temsilcileri ile gerçekleştirilen toplantıda bu dramatik anlatısına devam etti. İmamoğlu’na kurulan kumpası kastederek Erdoğan’a kurşun askerlerini geri çekme çağrısında bulundu. Kurşun askerlerden yıllardır haberdar olmamız dışında sorun yok.
Demek ki, Erdoğan’ın yargıda ve bürokraside kurşun askerleri olduğunu biliyormuşuz! Demek ki, Polyanna iyimserliğiyle Almanya’ya uçmak için hiçbir sebep yokmuş! Konuyu uzatmadan esas meseleye gelelim.
CHP liderine eylem planı soruluyor. Aklındaki çözüm ne dersiniz?
Adalet yürüyüşü yapmak değil.
Soluğu Yargıtay kapısında almak? Değil.
Hayır. İBB önünde çadır da kurmayacak.
Kılıçdaroğlu’nun teklifi, İstanbul’da seçimleri yenilemek!
“Yüreği varsa açıkça meydan okuyorum. İstanbul’daki belediye başkanlıklarında yeniden seçime gidelim. Hemen seçimleri yapalım. Aynı şeyi Yalova için de yapalım. Halen göreve başlatmıyorlar. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Hukukun askıya alındığı, yargının işlemediği bir dönemdir. Tek güvencemiz milletimizin iradesidir. Sen de milletin iradesine güveniyorsan, gel seçimi yapalım.”
Yanlış okumadınız. Genel Seçim ve Cumhurbaşkanı Seçimine altı aydan az zaman kala ana muhalefet partisi genel başkanı, İstanbul’da seçimleri yenilemekten bahsediyor.
Yalnız hatırlatmamız gereken bir husus var. O seçim iki kere yapıldı zaten. İlkinde açık seçik kazanılan seçimi iptal ettiler ve yeninden yaptılar. Neden? Çünkü tam da Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı gibi “hukukun askıya alındığı, yargının işlemediği bir dönem.”
Ama şimdi aynı hukuksuzluğu Kılıçdaroğlu kendi teklif ediyor! Yahu kardeşim, bu adamın İBB Başkanlığının tescil ve tecelli olması için bir dönemde kaç defa seçime girmesi gerekiyor? Üçüncü bir seçim, AKP’lilerin bile aklına gelmedi. Tokadı yiyip oturdular.
İdari bir tedbir olarak kayyum, muhalefete doğrultulan bir silah haline gelmiş ise bunun çözümü, seçimi tekrar etme teklifi mi olmalıdır?
Hadi diyelim, bu akla zarar teklif kabul edildi. Aynı nehirde iki kere yıkanabileceğinizi kim söyledi size? En son Saray, Kılıçdaroğlu’nun “türban” teklifini kabul ettiğinde muhalefetin nasıl punduna geldiğini gördük.
Hem siz değil misiniz, “belediye başkanları çok güzel işler yapıyor” diyen, “maazallah” Cumhurbaşkanı adayı olurlar diye İmamoğlu ve Yavaş’ı belediyeye çivilemeye çalışan? Şimdi ne oldu da İBB’yi tehlikeye atmaya karar verdiniz? İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olup kaybetmesi halinde belediyeye dönebiliyor. Durduk yerde bir daha seçime girip beklenmedik bir hile sonucu kaybetse ne olacak?
Üstelik bu, hukuksuz olduğu kadar da ahmakça bir teklif. Faşist zorbanın elinde kayyum bıçağı varken seninle niye seçim yenileme pazarlığı yapsın ki? Bugün Saygı Öztürk’ün de aktardığı gibi istenseydi terörle iltisakı olan personel –varsa eğer– 667 sayılı KHK ile İBB’deki görevinden alınabilirdi. Oysa Saray’ın önceliği bu değil. Öncelikli hedef, başta belirttiğim gibi Ekrem İmamoğlu seçeneğini ekarte etmek.
Ayrıca Vefâ Salman ile Ekrem İmamoğlu dosyaları hukuken de siyaseten de bambaşka boyutta ve bambaşka ölçekte iki mesele. Ana muhalefet liderinin İBB’deki durumu Yalova ile bir tutması, eğer saflığından değilse safa yattığındandır.
Aslında Kılıçdaroğlu, İstanbul’da seçimleri yenileme teklifiyle Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a sıkıştırmış oluyor. İmamoğlu’nun önünde Saray’ın hukuk(suzluk) barikatı kurulurken bir barikatı da “baba-oğul gibiyiz” diyen kendi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kuruyor.
Tayyip Erdoğan, siyasi hayatı boyunca yoluna çıkan en büyük taşı kaldırırken, Kılıçdaroğlu en büyük yardımcısı oluyor. Şimdilik “oğlunun” önünü tıkıyor. Böyle giderse sırtından vurması, şaşırtıcı olmaz.