AKP’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yaptığı yargı darbesinin ardından, dün akşam (15 Aralık) Saraçhane Meydanı’nda bir miting düzenlendi. Bu miting normalde, sadece İmamoğlu’nun değil, ona oy veren tüm seçmenlerin de hakkını, demokrasiyi ve Cumhuriyet’i savunmak için yapılmalıydı. Ama “6’lı Masa liderlerinin hepsini konuşturmak” bahanesiyle, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi bugünlere gelmememizin baş sorumlularının; CHP’li, Atatürkçü, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganı atan kitle karşısında konuşturulduğu bir garabete dönüştürüldü.
Miting meydanını dolduran kitle, Davutoğlu’nu alkışlamayarak tepkisini hemen belli etti. Ama Davutoğlu, yine de pişkinliği elden bırakmayarak kendisinden hiç hazzetmeyen bu kitle karşısında konuştu. Halk, Davutoğlu’nun günahlarını elbette unutmamıştı. Biz de unutmadık…
Davutoğlu, sadece Türkiye’nin başına açtığı Suriye meselesi, mülteci sorunu ve “açılım” gibi belalarla hatırlanmıyor. 7 Haziran 2015’te AKP’nin kaybettiği seçimin tekrarlanmasının müsebbibi olmasıyla ve kendisinin “bakın konuşursam insan içine çıkmazsınız,” tehditleriyle zaman zaman hatırlattığı iki seçim arasındaki kanlı dönemde Türk milletine yaşattığı acılarla da hafızalardaki yerini koruyor.
Şimdi Davutoğlu gibi bir adam mı demokrasiyi, seçmenin hakkını, iradesini savunacak? Önce tüm bu karanlık, kanlı günlerin hesabını versin! Yapması gereken, muhalif lider pozları vermek değil hesap vermektir.
Aynı şey, Davutoğlu kadar ön planda olmasa bile yine AKP’nin üst yönetiminde 20 yıla yakın bir süre bulunmuş Ali Babacan açısından da geçerli. Olan bitenlerde onun da çok ciddi bir sorumluluk payı var. Fakat onlardan da önce tepki hak edenler var: Aslında yeri miting kürsüsü değil Yüce Divan olan, muhalif havalarında nutuk atmak yerine suçlarının hesabını vermesi gerekenleri, halkın karşısına “muhalif, demokrat lider” diye çıkaran CHP yönetimi ve Kılıçdaroğlu!
Deniz Baykal’ın, Tayyip Erdoğan’ı başbakanlığa taşıması ve cumhurbaşkanlığına giden yolu açması nasıl unutulmadıysa Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin, Davutoğlu ve Babacan’ı aklaması, parlatması, öne çıkarması da unutulmayacak…
Saraçhane Mitingi’nde yapılan konuşmaların içeriği ayrıca evlere şenlik. Dün akşam Saraçhane’de, AKP’nin faşist hukuk darbesini lanetlemek yerine, kiminin 27 Mayıs’a saldırdığı, ötekinin 28 Şubat “zulümlerinden” dem vurduğu konuşmalar yapıldı. Sözde “şiir okuduğu için geçmişte haksızlığa uğradığı” iddia edilerek, bu yargı darbesinin emrini verdiği açık olan Tayyip Erdoğan bile savunuldu! Böylece orada samimiyetle toplanan kitleye de en büyük hakaret edilmiş oldu.
Hatta Babacan hızını alamayıp “Halide Edip’e zulmedenler”den bile bahsetti. İsim vermese de Atatürk düşmanlığını elden bırakmadı. Hem de bu sözleri “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen bir kitlenin karşısında söylemeye cüret etti. Söyleyenden çok, ona bu imkânı ve cesareti verenler bu rezaletten sorumludur!
Davutoğlu ve Babacan’ın, 2019’da İstanbul seçimlerinin tekrar ettirilmesi sırasında hâlâ AKP’li olduklarını hatırlamanın faydası var. 31 Mart 2019’da yapılan ve Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı seçim, AKP’nin yenilgiyi hazmedememesi sonucunda, yine bir hukuk darbesiyle iptal ettirilmişti. Süreç, 23 Haziran’da, İmamoğlu’nun bu defa daha büyük bir farkla kazanmasıyla sonuçlanmıştı. Tüm bu olanlar sırasında Davutoğlu ve Babacan hâlâ AKP saflarındaydı. Bugün yine hukuk eliyle yapılan saray darbesine samimiyetle karşı çıkabilmeleri için bu bir önceki darbeye de karşı çıkmaları gerekirdi.
Oysaki o süreçte Davutoğlu, AKP’den istifa etmek için 9 Eylül’ü, Babacan ise 8 Temmuz’u beklemişti. Elbette ikisinin de AKP’den ayrılmak için AKP’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybetmesinin kesinleşmesini beklemeleri tesadüf değildi. Kurnazlıkları tartışmasız siyasal İslamcılar olarak, iktidarın AKP’nin elinden kaymaya başladığının iyice ortaya çıkmasını beklemiş, bundan emin olduktan sonra da kendilerine “muhalif” rolünü seçmiş, sözde taraf değiştirmişlerdi.
Oysa samimi bir muhalefet niyeti olanın ya da adalet duygusu ile hareket edenin, daha 31 Mart İstanbul Seçimleri iptal ettirilir ettirilmez buna karşı çıkması, AKP’den istifa etmesi, İmamoğlu’nun ve ona oy verenlerin hakkı için o gün mücadele etmesi gerekirdi.
Tabii ki bunlar olmadı. Asla olamayacağı açıktır. Bahsettiğimiz isimler Davutoğlu ve Babacan…
CHP yönetimine tekrar soruyorum:
Bu isimlerin, özellikle de Haziran-Kasım 2015 arasındaki kanlı süreçte en üst düzeyden sorumluluğu olan Davutoğlu’nun, Saraçhane’de Atatürkçü kitlenin karşısında ne işi vardı? Orada, onu asla alkışlamayarak Davutoğlu’na tepkisini gösteren halk, aslında bu adamları karşısına çıkardığınız için size de tepki duyuyor.
Sadece size tepkisini göstermeyi şimdilik erteliyor. Ama bu yapılanları unutmayacağını da bilin…