Karar gazetesinden sansür
Karar gazetesi, Ahsen Batur’un cenaze törenini haberleştirmiş. Bu haber aslında ülkemizde yaşadığımız laiklik sorununu anlamamız için de en güzel örnek.
Ahsen Batur’un cenaze törenine katılanlardan biri de bendim. Ama Karar’a göre cenazede yoktum. Sadece ben değil, Türk Solu’ndan katılan diğer arkadaşlarım da yoktu.
Türk Solu’nun yazarlarından Necati Gültepe de yoktu. Üstelik Necati Gültepe, Karar’ın sözde hassas olduğu tarih alanında, Arşivler Genel Müdürlüğü yapmış bir isimdir, Osmanlı Arşivleri’nin koruyucusu olmuştur. Ama Osmanlı tarihini koruyan adam eğer Türk Solu’nda ise, o da yok sayılır.
Türk Solu’ndan olmasa bile Kemalist olan tarihçi Osman Selim Kocahanoğlu da Karar’a göre cenazede yoktu.

Yani Karar’a göre Türk Solu’nun ve Kemalistlerin cenazede yeri yoktu.
Ama oradaydık.
Orada olmayı bırakın, cenaze bizim cenazemizdi!
Ahsen Batur, Türk Solu’nun yazarıydı!
Üstelik Ahsen Batur kendi yaptığı bir paylaşımda, son günlerinde onun yanında tek kişi olduğunu, onun da Gökçe Fırat olduğunu yazmıştı!
Ama Karar, Ahsen Batur’a sözde saygı gösterdiği bu cenaze haberinde sadece Türk Solu’nu sansürlemekle kalmamıştı, Ahsen Batur’un kendisine bile sansür uygulamıştı.
Laiklik nedir?
Laiklik bunun neresinde mi?
Laiklik, din ile dünya işlerinin ayrılmasıdır. Din sadece bir inanç meselesi değil aynı zamanda ideolojidir. Laiklik ise der ki, insanlara yaklaşırken kendi dini veya ideolojik bakış açınızı bir kenara bırakın, herkese hak ettiği insani değeri verin, hakkını, hukukunu, tanıyın.
Peki Karar ne yapıyor?
Karar, Kemalistlerin hakkını tanımamakla kalmıyor, onları yok sayıyor. Emin olun, iktidar olsalar yok saymamakla kalmaz, yok etmeye çalışırlar!
Laikliğin ulusallaşma olduğunu, bunun tersinin ırkçılık ve kabilecilik olduğunu söylerken tam da bu durumu kastediyorum. Ulus, bütün bir yapıdır ama o bütün içinde farklı etnik, dini, ideolojik gruplar olur. İşte laik hukuk da, ulus bünyesindeki herkese eşit davranmayı sağlar. Bir devlet için bu böyledir ama şahıslar da laik olur: Herkese hakkını vermek, dostuna da düşmanına da.
Peki Kararcılar ve benzerleri ne yapıyorlar?
Ulusallığa karşı oldukları için laik bir hukuk geliştiremiyorlar. Sadece dinci değil aynı zamanda kabileci oluyorlar. Evet, milliyetçi olmadınız mı kabileci oluyorsunuz ve o zaman da bir cenazede bile, kimler benim kabilemden kimler değil diye bakıyorsunuz. Buna, ırkçı ve dinci bakış açısı diyoruz.
Eğer laikseniz, bir ulusun parçası olduğunuzu bilirsiniz ve o ulusa ait hiç kimseyi de yok saymazsınız. Onlarla mücadele edebilirsiniz ama yok sayamazsınız. Çünkü yok saymak, yok etme içgüdüsünün dizginlenmiş halidir.
Ahsen Batur’un cenaze töreni, Karar benzeri kabileci, ırkçı, dincilerin neden laik olmadıklarını da gösteriyor, neden adam olamayacaklarını da.
Bunlardan demokrasi bekleyenin vay haline derim. İktidar oldukları anda, diğer kabileleri temizlemeye koyulacaklardır.
Bugün bizi cenazede yok sayanlar yarın bizim cenazemizi kaldıracaklardır. Cenazemizi kaldıracaklar derken elbette latife yapıyorum. Onların iktidarında bizim gibilere cenaze hakkı bile tanınmaz, gömülür gidersiniz!
Türk’e karşı “Kutsal ittifak”
Kararcılar yalnız mı?
Elbette değiller. Mesela Cumhuriyet gazetesi için, Birgün için, Evrensel için Ahsen Batur’un ölümü bile yoktu.
Onlar için Ahsen Batur zaten yoktu. Çünkü o Türkçüydü.
Türkçülere ise yaşam hakkı olmadığı gibi ölüm hakkı bile yoktu.
Sorsanız laiktirler ama Türkçüler içinde laik bir duruşu temsil eden Ahsen Batur, sırf Türk olduğu için yok sayılır.
Ha, bir de Rusçu, Avrasyacı cephe var değil mi?
Ahsen Batur, Gumilev’i Türkçeye kazandıran isimdir. Avrasyacılığın babasıdır Gumilev. Ama işte Avrasyacılar için de Ahsen Batur yoktur. Çünkü Ahsen Batur, Türk Solcusuydu. Böyle olduğu için Avrasyacılar da Ahsen Batur’u yok saydılar.
Avrasyacıların aynı zamanda Ortodoks dincisi, Slav ırkçısı olduklarını da hesaba katın, Ahsen Batur’un cenazesinin ırkçı, dinci kabilecilerle, laik ulusalcılar arasındaki saflaşmayı yansıttığını görürsünüz.
Ahsen Batur’u yok saymak, ben laik olmadım asla da olmayacağım demektir!
Ahsen Batur’u yok saymak, ben şimdilik Türk düşmanıyım, elime fırsat geçince Türk soykırımı yapacağım demektir!
Ben, Ahsen Batur’u tanıyıp da, onun kitaplarını okuyup da, Ahsen Batur sayesinde Uluğ Bey’i, Babürlüleri tanıyıp da onun cenazesine gelmeyenleri – gelemeyen değil bilinçli bir tercih olarak onun cenazesinde bulunmak istemeyen– tarihe not düşmek isterim.
Tayyip Erdoğan’ın kabile arkadaşları
Ama bu safl aşmada bir isim daha var, en tepedeki isim: Tayyip Erdoğan.
Ahsen Batur, Tayyip Erdoğan’ın İmam Hatip’ten sınıf arkadaşı. Tayyip Erdoğan cenazede de yoktu, herhangi bir anma mesajı da yayınlamadı.
Şunu rahatlıkla söylememiz mümkün: Avrasyacılardan Birgüncülere, oradan Kararcılara, oradan Ahsen Batur’u yok sayanlara aslında hepsi Tayyip Erdoğan’ın kabilesindendirler. Aynı kindar nesildendirler.
Biz ise Türk Solu olarak sadece Ahsen Batur’u değil, tüm Türk ulusunu ve laikliği temsil ediyoruz.
Bu nedenle de Türk Solu’nu ve Gökçe Fırat’ı yok saydın mı varacağın yer de ancak bu olur: Tayyip Erdoğan’ın gerçek sınıf arkadaşlığı, onunla kabile yoldaşlığı!
Vicdansız insan laik olamaz
Kabilelerde sadece laiklik değil vicdan da yoktur. Laiklik zaten sadece hak hukuk bilmek değildir vicdanlı olmaktır. Ya da vicdan, yiğidi öldürmek ama hakkını vermektir.
Ne tesadüf ki Ahsen Batur’un yayınlanan son çevirisi Adil Yakubov’un “Vicdan” adlı romanıydı. Bu bile bence önemli bir işaret sayılmalı.
Vicdan, bir sözcük değildir, üzerinde konuşulacak, akademik, dini, edebi tatmin geliştirilecek bir kavram değildir.
Vicdan bilinecek bir şey değildir, olunacak bir şeydir.
İnsanlar ya vicdanlı olurlar ya da vicdansız.
Vicdansız insan laik olamaz.
Hatta ve hatta vicdansız insan, insan bile olamaz.
Vicdan, insana özgü bir haslettir.
Ahsen Batur’un cenazesi bana şunu bir kez daha gösterdi; vicdansızlar için ben yokum, Türk Solu yok, Türk milleti yok, Kemalizm yok, laiklik yok.
Eh madem öyle, benim için de vicdansızlar yok…
Ahsen Batur, sonsuzluğa uğurlandı
Ahsen Batur için İstanbul’da yapılan cenaze töreninde İyi Parti İstanbul milletvekili Ahat Andican, MHP eski milletvekili Nazif Okumuş, Devlet Arşivleri eski genel müdürü Necati Gültepe, yayıncı ve yazar Erol Cihangir, yayıncı ve yazar Osman Selim Kocahanoğlu da bulundu.
Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat, Genel Yayın Yönetmeni Ali Özsoy ve Sorumlu Müdürü Özgür Erdem’in yanı sıra Türk Solu’ndan yazar ve dava arkadaşları ile Ahsen Batur’un Hergün gazetesinden, Tercüman gazetesinden pek çok eski dava arkadaşı, yayıncı dostları, okurları da Ahsen Batur’a veda için birlikte saf tuttular.
Ahsen Batur’un ilk eşi Sevinç Hanım ve çocukları Dilara ve Saruhan ile son eşi Nergis Hanım, kardeşi Orhan Bey ve Zeynep Hanım ile pek çok akrabası da Ahsen Batur için oradaydılar.
Topkapı Merkezefendi’deki Yeni Kozlu Mezarlığı’nda kılınan cenaze namazından sonra Ahsen Batur’un naaşı Yeni Ayazağa Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Ahsen Batur’u saygıyla anıyor, gelen, gelemeyen, adını saymayı unuttuğumuz tüm dostlarına teşekkür ediyoruz.
Türk Solu, 2 Ağustos 2022