Milas Akbelen’de İkizköylülerin direnişi, “Türkiye’nin düzenini” hatırlatan çarpıcı bir örnek.
“İstihdam” vaadiyle, ağaç katliamıyla maden alanı açan firma, bunun nasıl sonuçlanacağını öncesinden fark edip karşı çıkan köylüler, başlayan uzun bir hukuk mücadelesi, “satın alınarak” vazgeçilmeye çalışılan ahali, telefonlara gelen “korkutucu” mesajlar ve tabii profesyonel avukat ordusunun köylülere “iş uzarsa mülklerinin düşük bedellerle kamulaştırılabileceği” tehditleri…
Onurlu bir hakimin verdiği “yürütmeyi durdurma” kararı ve hemen ertesinde farklı bir mahkemeden çıkan “yürütmeyi durdurmanın iptali” kararı…
Mağdurlar farklı olsa bile taşın altından çıkanlar hep aynı kişiler! Dünyada kamudan en çok ihale alan 10 şirket arasına girmeyi “başarmış” Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG şirketleri… Süreç o kadar benzer işliyor ki, yapılan haberler bile neredeyse aynı.
Her sene kâr rekorları kıran bu şirketler, ciroları açısından “elin kiri” denilebilecek kadar ufak hacimli işlerden de asla vazgeçmiyor.
Birilerini ağlatmak, birilerini üzmek, birilerinin yaşam alanlarına el koymak; velhasıl “güç göstermek”, bu kudretli patronlar için neredeyse bir zevk meselesi haline gelmiş durumda.
Yerlerde sürüklenen 80 yaşında köylüleri görmek de, “devletle” hayatlarında ilk defa tanışan küçücük çocukların varlığı da, büyük bir toplumsal öfkenin nesnesi olmak da, bu insanları yollarından alıkoyamıyor!
Ağaca sarılarak ağlayan bir nineyi “iflah olmaz solcu militan” olmakla suçlamak, topraklarını işgal edenleri çaresizce çıkarmaya çalışan ahaliyi küçümsemek, doğrudan göze sıkılan bir biber gazlarıyla tatmin olmak…
İsrail’in Filistinlilere yaptığı eziyetten farkı yok bunun!
Önce korkutmak, ardından kolluk kuvvetiyle “iş görmek”, yeni Türkiye’de sıradan bir yöntem haline gelmiştir.
Üstelik bu durum, hiçbir kurala bağlı olmadan ve salt “sınıfsal” ilişkilerle açıklanamayacak bir zorbalıkla ilerlemektedir.
İstanbul Kemer Country’de yeşil alanlarını savunmak isteyen zenginler de İkizköylüler de aynı kabile düzeninin hedefidir. Aslında kabile üyesi olmayan herkes (bazen kabile fertleri bile) zorbalığın potansiyel hedefidir.
İkizköylü 94 yaşında nine hasta yatağından kalkıp jandarmaya yalvarırken sadece yaşam hakkını savunmuyor, hepimize örnek olacak bir ders veriyor.
Gencecik bir köylü kadının jandarmaya “Çanakkale’de şehit düşenler sizin bu halinizi görse ne derdi?” diyerek haykırması ne kadar anlamlıdır.
“Milletin …. koyacağız” diyen bir zihniyetin topyekun bir işgal girişimi var karşımızda. İtalyanlar Muğla’ya girdiklerinde Kuvayı Milliyecilerin Akbelen ormanlarında direnmeleri, işgalin devam ettiğini gösteriyor.