AKP’nin “yüzyılın enerji atılımı” olarak nitelendirdiği Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin açılışı, bugün yapılacak.
Gerçekten de “tarihi” bir gün ancak “tarihi” olan her şeyin sonu iyi olmayabilir. Bazı tarihi dönemeçlerin sonuçları felaket olur ve daha da kötüsü bu tarz felaketlerin geri dönüşü de yoktur.
Bundan tam 37 sene önce, “Sovyet Rusya’nın en büyük imzalarından bir tanesi olarak gösterilen” Çernobil Nükleer Santrali’nde büyük bir kaza yaşanmış, Ruslar yaşanan faciayı halktan ve dünyadan saklamayı tercih etmişlerdi. Rus devletinin olayın üzerini örtmeye çalışmasına rağmen oluşan serpinti bulutlarının Avrupa’ya yayılması üzerine felaket ortaya çıkmıştı.
Mersin Akkuyu Santrali açılışının aynı güne denk gelmesi ise elbette “tesadüf” değil. Rusya’nın yönetim biçimi ve yönetenleri değişse bile Rus devlet geleneği bu tarz akıl oyunlarını çok sever.
Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’yle ilgili sorulan pek çok soru var. Soruların hiçbirinin cevabının olmaması, daha da kötüsü soruları cevaplayacak bir “muhatabın” olmaması, Nükleer Santral açılışının seçimlerden önce yetiştirilecek bir siyasi yatırım olduğunu gösteriyor.
AKP iktidarı, Nükleer Santrali’nin uzun vadede Türkiye’nin enerji bağımlılığını azaltacağını ve dış açığın esas nedeni olan enerji ithalatını bitireceğini iddia ediyor.
Söylenen şey teorik olarak doğru görünse bile, enerjisine bağımlı olduğumuz ülke ile nükleer santrali yapan ülkenin aynı olması büyük bir çelişki.
Enerjiyi satın aldığımız ve bu ticaretten kazançlı olan Rusya’nın bu bağımlılığı ortadan kaldırmak isteyeceğini düşünmek için uluslararası ilişkilerden habersiz olmak gerekir.
Kaldı ki enerji bağımlılığı azalsa bile, uzun dönemde çok daha büyük bir risk oluşacak ve Türkiye’nin Rusya’ya olan “siyasi bağımlılığı” daha da artacak.
Rus devletinin hangi ülkelerde nükleer santral inşa ettiğine bakmak, buradaki “siyasi aklı” görmek açısından önemli. Ruslar; Hindistan, Belarus, Bangladeş, Çin, İran, Mısır, Macaristan ve Türkiye’de sadece nükleer santral inşa etmekle kalmıyor, girince çıkmanın mümkün olmayacağı bir siyasi birlik inşa ediyor.
Rusya açısından önemli olan şey, oluşturulan bu nükleer altyapı üzerinden Batı dünyasına karşı bir “enerji paktı” oluşturmak ve bu ülkelerle ittifakı gelecekte de garantiye alacak bir “nikah” kıymak.
Akkuyu işletmesinin 80 sene boyunca Ruslara verilmesinin ve teknoloji transferi yapılmayacak olmasının temelinde bu bağımlılığı sürekli kılma amacı yatıyor.
İncirlik Amerikan üssünün çok yakınında bir Rus limanına izin verilmesi, Türkiye’yi fillerin tepiştiği bir saha haline de getirebilir.
AKP iktidarı, nükleer savaşının konuşulduğu ve sıcak çatışmanın başladığı bir dünyada, seçimleri kazanmak uğruna, Türkiye’nin diplomatik elastikiyet kabiliyetini ve bağımsızlığını hediye ediyor.
Türkiye herhangi bir tehditle karşılaştığında NATO’dan bile çıkabilir.
Ancak Türkiye, Rusya’ya bir nükleer santral yaptırıp, işletme hakkını da Rusya’ya verdikten sonra o anlaşmadan istese de çıkamaz. Rusların açılış gününü Çernobil felaketine denk getirmesi bile bir “tehdit” içeriyor.
Daha geçen sene inşaatta görevli olan Türk inşaat şirketi İÇTAŞ, şantiye alanından zorla çıkartılmış, ardından İÇTAŞ, fesih kararını Londra Tahkim Mahkemesi’ne götüreceğini duyurmuştu. Rusya’nın tahkim kararlarını tanımasının gerçekleşme ihtimali, Putin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı için teslim olması ihtimaline denk tutulabilir.
Olayın sadece siyasi yönünden bahsediyoruz.
Nükleer atıkların nerede depolanacağı gibi son derece önemli sorular bile cevaplanmıyor. Rusların herhangi bir kazadaki sorumluluğunun 300 milyon dolar gibi komik bir rakamla sınırlı olacağı söyleniyor.
Türk devlet bürokrasisi sadece Rusların girebildiği büyük bir alana bugün belki ilk defa girecek ve muhtemelen de yapılara uzaktan bakmakla yetinecek.
Türkiye açısından alınan güvenlik riski çok büyük. Tarım arazisi üzerine havaalanı yapmakla, fay hattı üzerine gökdelen inşa etmekle kıyaslanamayacak kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Türkiye’yi yok edebilecek bir anahtar, AKP eliyle Rusya’ya teslim ediliyor. Bu “ucuz enerji”yle açıklanamayacak kadar büyük bir felakettir!