Son iki gün içinde, AKP’nin iki üst düzey isminden ilginç açıklamalar geldi. Nurettin Canikli, muhalefetin seçimleri kazanması durumunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin “cumhuriyet” ve “ulus devlet” özelliklerinin ortadan kalkacağını iddia etti.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski TKP’li kimliğiyle tanınan Mehmet Uçum ise şu ifadeleri kullandı:
“2023 seçimlerinde bir iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlık sürecine büyük bir darbe olur.”
İlk başta tabii ki herkes, ne oldu da bu AKP’liler cumhuriyeti, ulus devleti, tam bağımsızlığı hatırladı ve neye dayanarak muhalefetin kazanmasının bunları ortadan kaldıracağını iddia edebiliyorlar diye düşünmüş olmalı. Elbette AKP’lileri böyle konuşturan bazı nedenler var. Bu nedenler arasında, her türlü kavramı içini boşaltarak suiistimal eden bir siyasal fırsatçılık olduğu gibi kavramlara kendilerine göre anlamlar yükleyerek bunun üzerinden siyaset üretme çabası da var.
Öncelikle Nurettin Canikli’nin “cumhuriyet ve ulus devlet ortadan kaldırılacak” söylemine bakalım. Aslında AKP, bu iki kavrama bu kadar düşman olmasa ve bunları ortadan kaldırmak için 20 yılı aşkın süreli iktidarı devrinde her şeyi yapmasa belki cevap vermek daha anlamlı olurdu. Oysaki cumhuriyete, ulusa ve devlete en büyük darbeleri indiren ta kendileridir…
Şimdi ortada bu kavram ve kurumların isimleri var, cisimleri ise oldukça hırpalanmış durumda. Cumhuriyet rejimiyle yönetilen Türk ulus devleti; AKP kabile oligarşisinin elinde, ulus devlet özelliğini büyük oranda kaybetmiş bir parti devletine dönüştürüldü.
Tüm bu açılardan, Canikli’nin açıklamasının belki psikolojik bir “yansıtma” vakası olarak değerlendirilebileceğini belirtmekle yetinelim…
Mehmet Uçum’un “tam bağımsızlık” sözleri ise daha da ilginç…
Birincisi Türkiye, AKP iktidarının hiçbir döneminde tam bağımsız olmadı. AKP; ABD uydusu olarak başladığı siyasî hayatına şimdi Rusya ve Çin ekseninde ama yine mandacı çizgide devam ediyor. Böyle bir partinin yönettiği ülkemiz de elbette onların devri hükümetinde bırakalım tam bağımsız olmayı, yarı bağımsız bir ülke olma özelliğini de tümden yitirme noktasına geldi.
Kaldı ki Rusya ve/veya Çin’le kurulan bağımlılık ilişkisinin, Batı ile kurulan ilişkiden çok daha ağır, baskıcı ve dayatıcı olduğunu da tespit etmek gerekir. Elbette Mehmet Uçum için hava hoştur. Geçmişte Sovyet Rusya’nın bağımlısı bir demokrasi düşmanı iken şimdi de Putin Rusyası’nın bağımlısı ama yine Rusçu ve anti demokrat bir siyasi figür olarak aslında 40 yıl öncesinden pek de farklı bir noktada değil…
Mehmet Uçum’un ve temsilcisi olduğu AKP’nin “tam bağımsızlıktan” anladığı ise bizim bildiğimizden çok daha farklı. Onlar için “tam bağımsızlık” hiçbir uluslararası sözleşmenin, kamuoyunun ya da örgütün frenlemediği bir diktatörlüğü ve zulmü keyiflerince sürdürmekten ibaret. Ne de olsa “Şanghay Harikalar Diyarı” unsurları, AKP diktasına bu istediği bağımsızlığı (!) bolca bahşedecektir.
Diğer taraftan siyasî, iktisadî, kültürel vs. başka hiçbir alanda bağımsızlığın kırıntısını dahi bırakmayacaklarını söylemeye bile gerek yoktur. Ama elbette AKP’lilerin bu taraklarda bezi yoktur. Ne de olsa İngilizler, Yunanlar, Fransızlar memleketi işgal edip her türlü zulmü yapsınlar ama yeter ki ben payitahtta halife-padişah olarak iktidarda kalayım diyen Vahdettin soyundandırlar.
Tam bağımsızlık, ulus devlet, demokrasi ve cumhuriyet, AKP’nin tam karşıtının; Atatürkçülüğün programıdır.
AKP gitmeden tam bağımsız olamayız.
Gerçek anlamıyla bir ulus devlet, demokrasi ve cumhuriyet olamayacağımız gibi…