Türkiye’nin kader seçimine 11 gün kaldı.
Seçimler yaklaştıkça AKP’nin propaganda dilinin ve yöntemlerinin her geçen gün çirkinleştiğine, düzeysizleştiğine şahit oluyoruz.
Erdoğan, Bekir Bozdağ ve Süleyman Soylu, bu sürecin en önemli isimleri olarak öne çıkıyor.
Buna karşın Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Nisan’daki Kayseri mitinginde, seçime on gün kala Erdoğan iktidarının girişeceği “pis işleri” bildiğini söyleyerek bunlara hazırlıklı olduklarını belirtmişti.
İki gün sonra ise (1 Mayıs 2023), “on güne iki gün var” sözleriyle başladığı Twitter mesajında İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve yardımcılarının isimlerini vererek “dark web ve Cambridge Analytica maceralarıyla yabancı istihbarat servislerinin oyununa düşmemeleri” konusunda uyarmıştı.
Türkiye birkaç gündür, Kılıçdaroğlu’nun tam olarak ne kastettiği tam olarak bilinmese de, İletişim Başkanlığı’nın yürüteceği olası operasyonu konuşuyor. Ortada çok farklı ve büyük iddialar var.
Zaten Fahrettin Altun da Kılıçdaroğlu’na verdiği uzun cevapta “neyin önünü almaya çalıştığınızı çok iyi biliyoruz” demedi mi?
Sahi, Kılıçdaroğlu neyin önünü almaya çalışıyor?
Kılıçdaroğlu’nun ve Fahrettin Altun’un bildiği, bizim bilmediğimiz şey ne?
Dark web ve Cambridge Analytica’cılık oynamak nedir, Fahrettin Altun hangi istihbarat örgütlerinin ağına düşebilir, bu konularda dün Ozan Pekgöz, Türk Solu‘nda “Cambridge Analytica, dark web ve Fahrettin Altun: Kılıçdaroğlu, Rus istihbaratına işaret ediyor“ başlıklı ayrıntılı bir analiz kaleme aldı. İlgililer, ayrıntısını oradan okuyabilir.
Özetle, İngiliz menşeli Cambridge Analytica şirketi, 50 milyon Facebook kullanıcısının kişisel verilerini kullanarak ABD seçimlerinden İngiltere’deki Brexit referandumuna kadar pek çok kritik süreçte yönlendirme yapmıştı. Şimdi benzer yöntemler Türkiye’deki seçimleri etkilemek için kullanılacak, benim anladığım bu.
BTK’nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) internet abonelerinin vatandaşlık bilgileri sayesinde kimlerin hangi saatte hangi siteye girdiğine ilişkin verileri topladığını biliyoruz. Bunun üzerine yine son zamanlarda sıkça gündeme gelen vatandaşlık bilgilerimizin çalınması haberlerini, e-devlet ve MERNİS sistemlerinin hacklendiğini de göz önüne alırsak, hazırlığın ne kadar büyük olduğu anlaşılır.
Tüm bu tartışmaların içinde Murat Yetkin, dün ilginç bir yazı kaleme aldı. Kılıçdaroğlu’nun uyarısı sonucu gelişen olayları analiz eden Yetkin, CHP’li üst düzey bir kaynağın verdiği bilgilere dayanarak, İletişim Başkanlığı operasyonunun sadece yukarıda yazılanlardan ibaret olmadığını gösterdi.
CHP’ye gelen istihbarata göre, “son on gün kampanyasının en pis işlerinden” biri, sahte görüntü ve ses kayıtları üretmek ve yaymakmış. Hatta bu konu ile ilgili dark web üzerinden yurtdışından pek çok hacker kiralandı.
Kılıçdaroğlu’nu görüşmediği kişilerle görüşmüş gösterecek videolar, konuşmadığı kişilerle konuşmuş gösterecek ses kayıtları hazırlanacak ve trol ordusuna servis edilecek. Erdoğan’ın miting meydanlarında söylediği yalanlara uygun kurgulanmış ses ve görüntüler ortalığa saçılacak.
Aranızdan “yok canım daha neler” diyen çıkabilir. Onlara da şunu hatırlatmak isterim; daha geçen hafta İstanbul’da CHP logolu “Kazanırsak Öcalan’ı serbest bırakacağız” yazılı broşürler basılıp dağıtıldı. Yapanlar kim çıktı dersiniz? AKP gençlik kolları başkanı! Aynı sahtekarlığı 2019 yerel seçimlerinde Ankara’da Melih Gökçek de Mansur Yavaş aleyhine yapmıştı.
Son zamanlarda İletişim Başkanlığı harcamalarındaki anormal artış, bir şeylere hazırlanıldığına işaret ediyordu, ancak operasyonun boyutlarının ne olacağını tahmin etmek çok da kolay değil.
Elbette buradaki amaç AKP seçmenini bu yalanlar etrafında kenetlemek ve diğer taraftan da muhalif cephede Kılıçdaroğlu aleyhine gedikler açmak. Muhalif seçmen bunları pek yemez ama bu yolla AKP seçmeni konsolide edilebilir.
Tüm bu hazırlık sadece Kılıçdaroğlu’nu karalamak için değil elbet. Cambridge Analytica örneğinde olduğu gibi oy kullanma alışkanlıkları yönlendirilebileceği gibi sayım işlemlerinde hile yapılması da sağlanacak.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Süleyman Soylu’nun paralel bir seçim takip sistemi kurmak istediğini iddia etti. Başka bir iddia, Soylu’nun YSK’ya başvurduğu, ancak YSK’nın (her nasılsa) kabul etmediği. Adamlar emirlerine amade YSK’ya bile güvenmiyor. Soylu utanmasa “oyları ben sayayım” diyecek. Gel de eski Türkiye’nin “İçişleri Bakanı’nın tarafsızlığı” kuralını özleme!
Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği “son on gün” operasyonu bugün-yarın başlayacak. Şayet iddialar doğruysa, ortalık pislikten geçilmeyecek. Herkesin seçime kadar çok dikkatli olması, her gördüğüne, duyduğuna inanmaması gereken bir döneme giriyoruz. Kılıçdaroğlu, isim isim operasyonu ifşa ederek bu meseleyi nasıl ciddiye aldığını gösterdi. Herkesin bu meseleye aynı ciddiyetle yaklaşması gerekiyor.
Sandık güvenliği bu aşamada her şeyden önemli. Bütün bu hileleri aşmanın tek bir yolu var, ıslak imzalı tutanaklara sahip olmak. Bunun için de her sandık başında muhalefetten görevliler olması şart.