İktidar medyası, AKP’nin yeni ortağı HÜDA PAR’ı “herhangi bir siyasi parti” olarak göstermek ve HÜDA PAR’ın Kürtçü kimliğini gizlemek için büyük bir gayrete girişmiş durumda.
HÜDA PAR’ı aklamak, muhalefete PKK üzerinden saldırmak açısından son derece önemli.
Siyasi etkisi Güneydoğu ile sınırlı bir partiye bu kadar önem verilmesinin tek sebebi iktidarın oy kaygısı değil.
Her ne kadar HÜDA PAR “Türkiye partisi” olmasa da Kürt-İslamcılığı temsil eden güçlü bir siyasi hareket. Yandaş basında yazılanlardan gördüğümüz, işbirliğinin “sandıkla” sınırlı olmadığı; aynı zamanda seçim güvenliğini hedefleyen “operasyonel” bir anlam taşıdığı.
İktidara yakın isimlerin “HÜDA PAR’ın Güneydoğu’da sandık güvenliğini sağlayacağını” açıkça ifade etmesi, “iktidar partisinin kendi oylarının güvenliğini başka bir partiye nasıl devredebildiği” sorusunu akla getiriyor.
Güneydoğu’da sandıklarda yaşanan olaylara her seçimde tanık oluyoruz.
Ancak bu seçimde HÜDA PAR’ın iktidar ortağı olarak seçime girmesi ve sandık güvenliğiyle “görevlendirilmesi”, “kan davası güden” iki Kürtçü parti HDP ve HÜDA PAR arasındaki çatışmayı daha büyük boyutlara taşıyabilir.
Devlet bu ihtimali değerlendirip, yeni “6-7 Ekim” olaylarının yaşanmaması için tedbir almak durumunda.
Diğer taraftan HÜDA PAR’ın PKK terörünün hedefi olması, HÜDA PAR’ı Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan bir hareket haline getirmez.
HÜDA PAR da HDP kadar Kürtçü ve Cumhuriyet karşıtı olan, gerici bir siyasi hareket.
Partinin Genel Başkanının ekranlarda söylediği “Biz bölücü değiliz, bölünüp ayrı bir devlet kuralım demiyoruz. Bin yıldır İslam paydasında beraber yaşayan Türk ve Kürt’ün kardeşliğini savunuyoruz. Siyaset asla şiddeti içerisinde barındıramaz. Hiçbir sorun silah çekmeyle çözülemez. Şiddet ve silah, Kürt meselesinin çözümünü sağlamaz” sözleri HÜDA PAR’ın “devlete olan bağlılığının” bir kanıtı olarak sunuluyor.
İyi de aynı sözleri HDP de söylemiyor mu? Terörist başı bile “demokratik cumhuriyet” zırvalarını anlatmıyor mu artık? PKK aslında “şiddet kullanmadığını ve meşru müdafaa” yaptığını söylemiyor mu? Ekranlara çıkan bir HDP’li de aynı cümlelerle aynı masalları anlatacaktır.
Ancak bu palavralara sadece PKK ile masaya oturup “çözüm” arayacak kadar geniş olanlar inanır!
HÜDA PAR, programında açıkça “Kürtlerin varlığının anayasal olarak kabul edilmesini, Türklerin ve Kürtlerin aslî kurucu halklar olarak kabul edilmesi gerektiğini, Kürtçenin resmi dil olacağını ve Türklük esaslı anayasadan vazgeçileceğini” belirten bir parti.
Bu ülkede siyaset yapan herkes bu maddelerin “müzakere” ile kabul edilmeyeceğini, ancak silahlı bir mücadele sonucunda gerçekleşebileceğini biliyor. Buna da “terör” diyoruz!
Bir HDP’linin “her türlü teröre karşıyız” demesi ne kadar gerçekse, bir HÜDA PAR’lının da “Hizbullah’ın devamı değiliz” demesi o kadar gerçek.
“Laik” HDP de “şeriatçı” HÜDA PAR da isyacı Şeyh Said’i siyasi önder olarak görüyor ve laf cambazlığı yaparak sivil siyasetin unsuru haline gelmeye çalışıyor. Denklem basit: Kürtçülüğün olduğu yerde demokrasi ve siyaset yoktur, şiddet vardır.
Birilerinin amacı bu grupların çatışması üzerinden bir savaş ortamı yaratmak ve seçim sürecini manipüle etmekse bunun bedeli Türkiye için çok ağır olur.