Orman yangınları, seller, depremler ve yine seller. Türkiye’nin başından felaketler eksik olmuyor. Büyük Kahramanmaraş Depremini yaşayan 11 ilimizde, on binlerce insanımız vefat etti. Ve daha bir ay bile geçmezken, bu 11 ilimizden Şanlıurfa ve Adıyaman’da yine korkunç bir sel felaketi yaşandı. Yine pek çok canımızı yitirdik.
Türkiye son yıllarda doğal afetlerden kurtulamıyor. Doğal afet kaçınılmazdır. Devletin amacı bu afetlerden önce zararları en aza indirecek tedbirleri almak, afetten sonra ise yaraları sarmaktır. Ancak eğer Türkiye’deki gibi, ülkeyi halk düşmanı bir iktidar yönetiyorsa, doğal afetler iktidarın zulümlerine zulüm katan birer işkenceye dönüşür.
AKP’nin gaflet ve ihanet politikalarının, yaşadığımız doğal afetlerde can kayıplarını kat kat arttırdığını konunun uzmanı ve ilgilisi olan herkes tespit etti. Herkes kendi cesaret sınırları içinde gerçekleri açıkladı.
Cesur ve dürüst siyasetçiler konuştu. Cesur ve dürüst gazeteciler yazdı. Cesur ve dürüst deprembilimciler konuştu. Cesur ve dürüst şehir planlamacılar, yapı uzmanları, sağlık bilimciler, arama kurtarma uzmanları ve gönülleri de lafını esirgemedi.
Tek bir eksiğimiz var. Cesur ve dürüst din adamları hâlâ ortada yok.
Türkiye’de bin çeşit tarikat, cemaat, İslami fraksiyon var. Bunların içinde özellikle bir güruh var ki; her doğal afetten sonra halka küfrederler, vefat edenleri itham ederler.
Ağzından zehir saçan bu dinci tayfaya “din adamı” demek de yanlış olacaktır. Ancak bunlar din adına konuşur ve baskın çıkar. Bodrum’da deprem olur, kadınlara küfrederler. İzmir’de deprem olur, yine tüm bir şehrin halkına akılları sıra “gâvur” diye küfrederler.
Bunların kafası şudur. Aslında Türkler ölmelidir. Çünkü onların kölesi olmadığımız, onların istediği gibi yaşamadığımız için, her şey bize müstahaktır. “Müstahak” kelimesi burada anahtardır.
1999 Depreminden sonra da, AKP’yi kuran tayfa bu kirli propagandayla oy topladı. Depremin Allah’ın bir işareti olduğunu iddia ettiler.
Şimdi ise bakıyoruz, hiçbir yobazda çıt yok. Çünkü AKP 20 yıldır iktidarda. Ve yaşadığımız tüm musibetlerin sebebi bu zalim parti. Ancak yobazların hepsi ya maaşa ya da ranta bağlanmış. Allah’tan korkmuyorlar ama –hâşâ- Allah gibi belledikleri adamdan korkuyorlar.
Yani “müstahaklık” iddiası artık ortada yok. Hatta depremi ve doğal afetleri ABD’ye bağlıyorlar. Mini etek değil ama “HAARP” yapmış depremi. Aslında bunların iki ilahı var. Biri AKP diğeri ABD! Bu satılık tayfadan başka türlüsü beklenmezdi.
Ben tamamen laik bir görüşe sahip ve bu tür olayları manevi pencereden değerlendirme kapasitesine asla sahip olmayan biriyim. Ancak benim gibi biri bile tüm bu afetleri bir sebebe bağlamak, anlamlandırmak istiyor. Bir çaresizlik, isyan ve suçluluk duygusu yaşıyorum herkes gibi. Allah bize yardımcı olsun, bu millete akıl, fikir ve sabır nasip etsin diyorum. Ama bir tane bile gerçek ve dürüst din adamı sesini çıkarmıyor.
Din adamları arasında da görüş ayrılıkları olacaktır. Hele söz konusu olan gaipse… Ancak neden bir tane bile din adamı bu doğal afetlerin Allah’ın “melun AKP düzenine” karşı bir işareti olabileceğini ifade edemez?
Kimse yanlış anlamsın. Yıllarca yobazların yaptığı gibi biz de insanların acısını istismar edelim, dini kullanalım demiyorum.
Basit bir soru soruyorum. Çok büyük felaketler yaşıyoruz. Deprembilimci kendi bilgisi dâhilinde yorum yapıyor. Yapıbilimci mesleğinin birikimini halkla paylaşıyor. Her kesimden uzman bir katkıda bulunuyor. Ancak her konuda, her türlü ahkâmı kesen ve utanmadan bunu din adına yapanlar susuyor. Neden?
Bir deprembilimci, deprem olayına materyalist bakmalıdır. Görevi bilimsel açıklama yapmaktır.
Bir din adamı ise olayların manevi ve hatta mistik boyutuyla ilgilenir. Onun görevi de budur. Ontolojik ve etik bir görevdir adeta bu. His dünyasından, metafizikten tamamen kopuk insan, değil din adamı, dindar bile olamaz ki. Dindar insanın bakış açısı ister istemez o zemine kayar. Günahlar ile toplumsal felaketler arasında bir bağ arar. Bazen de günahlar ile doğal felaketler ve hatta Tanrısal uyarılar arasında bir ilişki kurar. Bu çok doğaldır.
Neden bir din adamı çıkıp, şunu diyemiyor: “AKP iktidarı lanetli bir iktidardır. Melun bir düzen kurmuştur. Ardı arkası kesilmeyen tüm bu acılar, felaketler, zelzeleler, seller rastlantı olamaz. Artık inanan herkes buradan bir ders çıkarmalıdır. Belki de tüm bunlar melun AKP iktidarından bir an evvel kurtulmamız için hem vesile hem de bir mesajdır. Aksi takdirde, hiçbir doğal veya ilahi uyarıyı dikkate almayan bu iktidar başımıza çok daha büyük felaketlerin gelmesine yol açacaktır.”
Bakın bu densin, herkes galeyana gelsin falan demiyorum. Tek bir din adamının aklına bile böyle bir yorum yapmak gelmez mi? Bunu soruyorum.
Bu durumu hakikaten garipsiyorum. Dinde her türlü yorum olur. İlk yorum ise genellikle felaketlerin Allah’tan zalim egemenlere karşı bir uyarı olduğu şeklindedir. Oysa Türkiye’de bu yönde tek bir açıklama yok.
Dinciler, her türden en saçma açıklamayı yapıyor. Oysa illa bir dini yorum yapacaksak, özellikle Semavi dinlerde doğal felaketler, zalim firavun düzenlerine karşı birer uyarı olarak defalarca zikredilmiştir. Sayısız ayet, menkıbe, ders vardır bu düzlemde.
Herhangi bir din insanının aklına ilk bu düşünce ve duygu gelir. Türkiye’de saf ve samimi duygulara sahip milyonlarca Müslüman’ın ilk aklına, yüreğine de bu ihtimal düşmüştür. Hepimiz yakınlarımızla bu duyguyu paylaştık. AKP’den kurtulamadığımız için biz dahi sorumlu hissettik olanlardan. AKP’nin başımızda adeta bir lanet olduğunu kaç kez yineledik?
Dinciler Allah’tan hiç mi korkmuyorlar? Yoksa iktidardan mı çok korkuyorlar? Hiçbiri bu minvalde bir açıklama yapamıyor.
Bakın bu yandaşlık, muhaliflik meselesi hiç değil. Manevi âleme dalan ve içine bir endişe, korku düşen bir mistik, mutlaka ve mutlaka ki, bu en kestirme ve ilk akla gelecek hisse kapılacaktır. Hiçbir şekilde bunu vesvese olarak da nitelendirmeyecek, din kardeşleriyle bu duyguyu, bu ihtimali paylaşmak zorunda hissedecektir.
Din adamları neden susuyor? Yoksa Türkiye’de hiç mi din adamı yok?