20 yıllık AKP diktasının önde gelenlerinden olup hâlihazırda Deva Partisi lideri sıfatıyla “muhalif” sayılan Ali Babacan, geçen gün TV100 adlı televizyon kanalında Candaş Tolga Işık’a çeşitli açıklamalarda bulundu. Değindiği konular arasında en önemlilerinden biri, elektrik ve doğalgaz dağıtımının özelleştirilmesi konusunda yaptığı “özeleştiriydi.”
AKP ekonomisinin eski sorumlusu Babacan, özet olarak şunları söylüyordu:
Elektrik ve doğalgaz dağıtımı özelleştirildikten sonra bu alandaki şirketler tekele dönüştü. Şimdiki aklımız olsa yapmazdık. (!)
Firma sahipleri, bakan ve cumhurbaşkanı üzerinde, onları denetleyen kuruluşlardan daha etkili hale geldi.
Bu durum dolayısıyla denetim yapılamaz oldu.
Ve vatandaşa kötü hizmet, pahalıya ulaşmaya başladı…
AKP’nin ilk döneminin ekonomi sorumlularından bir başkası olan Kemal Unakıtan’ın tarihe geçmiş tanımlamasıyla, AKP memleketi gerçekten de babalar gibi satmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yaratılmış tüm ulusal iktisadi birikim, AKP iktidarı döneminde sanki tarlaya çekirge sürüsü girmiş gibi yağmalandı. Kimisi yabancılara, kimisi AK kabile üyesi “yerlilere” peşkeş çekildi. Yapılan şeyi sadece normal bir özelleştirme olarak tanımlamak da mümkün değildi. Aynen Ali Babacan’ın belirttiği gibi aslında bu, doğrudan Tayyip Erdoğan’a yakın bir tekelci sermayenin, kamunun yağması yoluyla yaratılması süreciydi.
AKP, bir taraftan ülkenin tüm kurumlarını ortadan kaldırıp devleti felç ederken diğer taraftan memleketi iktisaden de yıkıma uğratmıştı. Ve bugün çok rahat bir şekilde ortalıkta gezinip pişkince muhalefetçilik oynayan bebek yüzlü ama günah dosyası kabarık Ali Babacan da bu işin lideriydi! Elbette unutmadık!
Şimdi acaba Ali Babacan bu yaştan ve 20 yıllık AKP’lilikten ve kabile yağmacılığı geçmişinden sonra, bir anda devletçi, kamucu olmaya mı karar verdi? Böyle bir şey olmadığı tabii ki açık…
Elektrik ve doğalgaz gibi stratejik enerji alanlarının özelleştirilmesi konusunda söyledikleri her ne kadar doğru olsa da Babacan’ın bugün bunları söylemesinin de aslında pek anlamı yok. Bu alanlar çok kritik olduğundan buralarda yaşanan rezillik gizlenemez, üstü örtülemez boyutlarda. Bu nedenle de Ali Babacan, bir itiraf ve özeleştiri yapıyor görünmek zorunda zaten.
Diğer taraftan sormak lazım: Türkiye’de onun döneminde yapılan tek özelleştirme daha doğrusu yağmalattırma elektrik ve doğalgaz dağıtımında mı olmuştu? Mesela Kızılay’ın özelleştirilmesinin sonuçlarını çok yakında acı bir şekilde yaşadık. Bu ve benzeri günahlar ne olacak? Ali Babacan bu konularda da bir “özeleştiri” vermeyi düşünüyor mudur acaba? Hiç sanmam…
Ayrıca Babacan’ın özeleştiri vermesi gereken tek alan özelleştirmeler de değil ki! Türkiye’yi bugünkü AKP diktası koşullarına taşıyan ve altında Babacan’ın da imzası bulunan yüzlerce AKP icraatı ne olacak? Türk Ordusu’nun tasfiyesi, Açılım ihaneti, tarikat-cemaat rejiminin kuruluşu ilk akla gelenler… Babacan bu konularda da “yanlış oldu” diyor mu? Demiyor ve demeyecek de…
Ali Babacan eğer hakikaten memlekete samimiyetle faydalı olmak isteyen bir nedamet ehli olsaydı ona önerimiz, siyasetten ayrılıp bir köşede uzlete çekilmesi ama bunu yaparken de geçmiş günahlarını ifşa etmesi olurdu. Ama ortada öyle bir niyet yok. Hem “yanlış yaptık,” deyip hem de “ben gelip bu sefer doğrusunu yapayım,” diyen bir pişkinlik var!
Ali Babacan’ın şunu çok iyi bilmesi gerek: Bazı şeylerin özeleştirisi olmaz. Memleketi “babalar gibi satmanın” mesela… Artık onun ve AKP devrinin sorumluları açısından özeleştiri yoluyla aklanma kapısı çoktan kapanmıştır. Bu saatten sonra ancak samimi ikrar ve itirafla durumlarını belki hafifletebilirler.
Yani kimse heveslenmemeli. O kadar kolay kapanmaz bu defterler…