Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin her görüşmesi, bende acaba bu defa Türkiye’nin başına ne çoraplar örülecek, fikrini doğurur. Millet İttifakı’ndaki krizin aşılıp Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olarak açıklanmasının ardından, aynı ikilinin yaptığı ilk görüşmeden ne sonuç çıkacağını da merak ve kaygıyla bekledim.
Ve bu görüşmede neyin karara bağlandığı, hangi piyonun sahaya sürüleceği çok geçmeden ortaya çıktı: Dün Anayasa Mahkemesi, baktığı HDP’nin kapatılması davasında HDP lehine iki karar verdi. Birincisi; savunma süresi Nisan’a kadar uzatıldı ve ikinci olarak da HDP’nin hazine yardımı almaya devam etmesine karar verildi. Yani anlaşılan şu: AYM, HDP’yi kapatmayacak. En azından seçime kadar açık tutacak ki HDP, Kemal Kılıçdaroğlu’na yanaşsın, birlikte fotoğraf versin ve hem seçmeni soğutsun hem de ittifakı yeniden bir krizin içine soksun, hatta dağıtsın.
Dikkat edilirse düne kadar AYM’de HDP lehine verilecek herhangi bir karar karşısında iki taraftan esip gürleyecek olan Erdoğan-Bahçeli cephesi bu defa olan biteni sessizlikle izliyor. Buradan anlaşılması gereken tek bir şey var: bu kararın her iki iktidar ortağının da onayıyla alındığı. Ne de olsa bugün HDP en çok onlara lazım…
Millet İttifakı’nda yaşanan krizin aşılmasıyla, süreçten daha güçlü bir seçenek olarak çıkan Kılıçdaroğlu’nun önünün kesilmesi için AKP’nin kurduğu planın temel öğesi, Kılıçdaroğlu ile HDP’yi yan yana getirmek, birlikte fotoğraf vermelerini sağlamak ve seçim süreci boyunca bu fotoğrafın üzerinde tepinip durmak. İşe yarar mı dersiniz? Bence kesinlikle etkisi olacaktır.
AKP’nin Açılım Masası’ndan kardeşi HDP, Türkiye’deki muhalif seçmenin milliyetçi, ulusalcı kaygılar taşıyan çok önemli bir kısmını Kılıçdaroğlu’nu protesto etmeye yöneltebilir. Zaten bu protesto oylarını almak için hazırda bekleyen İnce, Özdağ gibileri de yok değil. Ve belki CHP çok da farkında değil ama bu HDP tepkisi merkezli protesto, sadece İyi Parti seçmeniyle de sınırlı değil. CHP’nin kendisini “HDP ile görüşmek demokrasinin gereğidir” rüzgârına kaptırmamış önemli bir kesimi de var.
Burada net olarak tespit etmek gerekiyor: HDP ile görüşme eğilimini açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu, bu noktada Kürt ırkçısı, ulus düşmanı, PKK bağlantılı bir partiyle yan yana gelmekle sadece ideolojik düzlemde hatalı değildir. Aynı zamanda seçime doğru gidilen bu günlerde stratejik ve taktik planda da hatalıdır. HDP ile temas, kendisine oy kaybettirmekten başka hiçbir sonuç vermeyecektir.
HDP, aynen Gezi için ilk başta darbe deyip sonra da AKP emriyle provokasyon maksadıyla nasıl sahaya indiyse şimdi de aynı yolu izliyor. Kılıçdaroğlu tüm bunları iyice düşünüp, hesaplayıp bu temastan vazgeçmeli.
İyi Parti lideri Akşener ise geçtiğimiz akşam Fatih Altaylı’nın HDP ile temasa dair sorduğu soruya; CHP’nin istiyorsa bu görüşmeyi yapabileceğini ama kendi önlerine getiremeyeceğini söyleyerek cevap verdi. Ancak bu da yeterli bir tepki olmadı. Her şeyden önce bu noktadan sonra Kılıçdaroğlu, HDP ile görüşürse bu CHP adına yapılmış olmayacak. Kılıçdaroğlu bu görüşmeye “ortak aday” kimliğini bir kenara bırakarak mı gidecek? Böyle bir şey mümkün olamaz elbette.
Ama bu durum, şimdilik ortamı yeniden geren isim olarak anılmak istemediği için yumuşak bir tepkiyle konuyu değerlendiren Akşener’in de önüne gelecektir. Ve bu son noktada, hem de takvim seçimlere her geçen gün daha da yaklaşan tarihleri gösterirken ittifakın bu sefer geri dönüşü de olamayacak bir HDP ile temas kriziyle sarsılmasına ve hatta dağılmasına neden olabilir.
Bu, kimilerine epey olumsuz bir senaryo gibi gelebilir. Ama soruyorum: kim bu kötü senaryonun olmayacağının garantisini verebilir? Bir olasılık hesabı ya da simülasyon yapmadım elbette ama olma ihtimalini çok daha yüksek görüyorum. Aynı hesabı sanırım Erdoğan ve Bahçeli de yapmış olmalı ki HDP’nin bir süre daha sahnede olması için gerekli emri vermişler! Bu hesabı yapamayan ya da yapmak istemeyen sadece CHP kurmayları mı?
Toparlayalım…
AKP, işlerin kendisi için hiç de iyi gitmediğini tespit etti ve elindeki HDP kozunu muhalefeti dağıtmak için bir kez daha masaya sürdü. Şimdi soru şu: “Ortak aday” Kılıçdaroğlu ve yanında ona fikir veren her kim varsa acaba gerçekten kazanmak için bu AKP alicengiz oyununu boşa çıkaracak bir yol izleyerek HDP’den uzak mı duracak, yoksa sözde bir demokratik tavır adına kaybetmeyi mi seçecek?
Kaybedilecek şey ise basit bir konu değil; seçimin ta kendisidir çünkü HDP ile temas tartışmasız bir şekilde kaybettirecektir.