AKP, yabancı istilacı politikasında kısmî bir söylem değişikliği içerisinde. Aylardır sabah operasyonlarıyla yabancıları sınır dışı ediyorlar. Hürriyet gibi amigoluğu sırıtmayan yandaş mecralardan da bunu vatandaşın gözüne sokuyorlar.
Tayyip Erdoğan’ın geçen haftaki sözleri, madalyonunun bu yüzünü gayet net yansıtıyor:
“Türkiye’yi mülteci akınıyla köşeye sıkıştırma çabalarını boşa çıkarıyoruz. Kaçak olarak ülkede bulunan ve suça bulaşanları süratle sınır dışı ediyoruz.”
Baksanıza, yıllardır ensar-muhacir edebiyatıyla başımıza bela edilen mülteci nüfus, bir anda emperyalizmin demografik ajanı oluvermiş.
Oluk oluk sınırlardan içeri ne idüğü belirsiz bir nüfus akarken yapılan bu kapsamlı şov, toplum içinde bir kesimin tansiyonunu düşürüp AKP’ye nefes aldırıyordur elbet.
Madalyonun öbür tarafında ise deport şovuna aldanmayan toplumun daha büyük bir kesimi var.
Dünya ekonomisindeki pasta payı %1’i geçmeyen Türkiye, tüm dünyadaki mülteci yükünün %20’sini yüklenmiş durumda. Üstelik hesapsız kitapsız, kayıtsız kuyutsuz. Sanki kayıtlı olunca mesele bitiyormuş gibi…
Bu devasa saçmalığı sorgulayan; hayatını, ailesini, yurdunu ve kültürünü tehdit altında hisseden –ve yerden göğe kadar haklı olan– çok geniş kitleyi ikna edemezseniz ne yapacaksınız?
Yine medya yalanlarına, psikolojik operasyonlara, kitle manipülasyonlarına sarılacaksınız ve zokayı yutmayanları ırkçılıkla itham edeceksiniz. Bunların sonuncusu dün üretildi ve sosyal medyada piyasaya sürüldü.
Öznur Küçüker Sirene tarafından.
Sirene, belki geniş kitlelerce henüz bilinmiyor. Saint Benoit gibi güzide bir kurumdan mezun olup Uluslararası İlişkiler okuduktan sonra 38 yaşındaki Sirene’nin kendini bulduğu yer, AKP trollüğü.
Gelecek vadeden bir AK trol. 2-3 yıldır fanatik AKP bülteni Diriliş Postası’nda yazıyor. Ayrıca TRT Türk’te haftalık programı var.
TOGG reklamı yapıyor, muhalefete sataşıyor, Tayyip Erdoğan’la dünyayı zulümden kurtarıyor falan… Yazıyor yani!
Yazılarında sık sık Çin ejderhasını atağa kaldırmayı ve Ukrayna’da her ne kadar işgale karşıysak da (o da resmî söylem gereği) sürekli bir Putin apolojizmi kurgulamayı ihmal etmiyor. Fransa’daki modernizm eleştirilerine kendini çok kaptırdığından mı yoksa çok kutuplu kariyer planlamasından mı bilinmez… En son mesela, BRICS toplantısı sonucu doların hegemonyasının biteceğini müjdelemiş. İlginç.
Neyse…
Öznur Küçüker Sirene’nin nâmını çokça duyuran şey, dün sosyal medyada uydurduğu Faslı taksici hikâyesi oldu.
Fransa’da sohbet ettiği Faslı taksiciden duyduklarından dehşete kapılmış. Neler oluyormuş ülkemize böyle! Türkiye o kadar ırkçı bir yer haline gelmiş ki Mağirbli din kardeşimiz hayal kırıklığı yaşamaktaymış. Faslı taksici, Türkiye’de yabancıların uğradığı zulümleri bir bir takip etmiş ve artık Türkiye’de o müthiş medeniyeti göremediğini belirtmiş.
(Bu arada AK trol Sirene’nin örnek diye yazdığı bir Faslı cinayeti var. Ama bunun ırkçılıkla ilgisi yok. Öldürülen bir başkası da olabilirdi. Ama katil, AKP düzeninin taksicisi.)
1,5 milyon görüntüleme elde eden bu hikâye, “müthiş medeniyet” ifadesiyle biraz Osmanlıcı damara, ırkçılık ithamıyla çağdaşlığa, Arap coğrafyasındaki olumsuz imajımızla da turizm ve ticari kaygılara hitap ediyor.
Ne var ki olay, baştan aşağı kuyruklu yalan. Anlatıldığı gibi bir ırkçılık olsaydı milyonlarca Suriyeli’nin 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de keyif çatıp illerde nüfus dengesini değiştirecek kadar çoğalması mümkün olabilir miydi?
Ama Türklerin hem Arap turistlerden hem de Arap mültecilerden yaka silktiği bir gerçek. Burası Türk yurdu, biz de Türk’üz ve Arapları sevmek gibi bir milli ödevimiz yok. Ama şunu da sormak zorundayız. Madem Türkler bu kadar ırkçı, halen sınırlardan içeri su gibi dökülürcesine akın edenler kim? Mete Han’ın ordusu mu?
Propaganda çalışmalarında bitmez tükenmez bir Batı düşmanlığı yayan Öznur Küçüker Sirene, burada karşımıza tam bir AB komiseri olarak çıkıyor. Arap turist şımarıklığından ve Arap mültecilerin kalıcılaşmasından rahatsız olan milyonlarca Türk’e ırkçı diye hakaret ediyor.
Bizzat yaşadığı Fransa’da değil turist, değil mülteci, 3.-4. kuşak Mağrip kökenlilerin bir cinayeti bahane edip sergilediği vandallık ve yağma furyasını kendi gözleriyle görmüştür. Bu konuda tam bir entegrasyoncu, AB’ci ve sol-liberal.
Söz konusu AKP olunca, tarihin en medeni eylemlerinden biri olan Gezi’ye düşman. Ama yabancılar, mülteciler, Faslı taksiciyle muhabbete gelince ultra Batıcı, küreselci ve AB’ci!
Sirene, gelsin Türkiye’de yaşasın bakalım. Çok sevdiği Fransa’ya doluşmasınlar diye Türkiye’de tutulan Suriyeli, Afgan, Paki din kardeşlerinin sevgi dolu bakışları altında Fatih’te, Esenyurt’ta bir ev arasın kendine. Mersin’in, Kilis’in, Konya’nın sokaklarında özgürce dolaşsın da görelim!
Fakat ne desen boş. Çünkü Sirene’nin yazdıkları tamamen boş. Uydurduğu Faslı taksici hikâyesi de aslında geçen hafta dolaşıma sokulan bir Faslı turist kadının videosundan araklama.
Gürültülü konuşarak şikâyete sebep olan kadın, Türklerin her şeyine tahammül eden köleler olmadığı gerçeğiyle yüzleşince verdiği 2 bin euro uçak parasını dert edip “Türkiye’ye gitmeyin” diye çağrıda bulunuyor. Ortada ne bir resmî şikâyet, ne bir polis raporu ne de diplomatik girişim var. Ama AK troller o hikâyeyi de gündemde tuttu.
Öznur Sirene, Türklerden ve Türklükten o kadar utanıyorsa TRT Türk’te değil TRT Arap’ta çalışıp Araplara hitap edebilir. Fakat daha kolayı Fransa’da. Fransız kamuoyu ve Fransız medyasına göre biz zaten senelerdir ırkçıyız. Artık bir sonraki davette Fransız kanalına çıkıp, bu saçma hikâyesini canlı yayında da anlatsın. Fransa’ya ve PKK’ya “siz haklıymışsınız” desin!