Muhalefete karşı Demirtaş iftirası
AKP uzunca bir süre Türkiye’yi PKK ile ittifak halinde yönetti. Bunun Türkiye’ye bedelini ve AKP ihaneti yüzünden verdiğimiz binlerce şehidi uzun uzun yeniden anlatmayacağız.
En sonunda AKP ve PKK Oslo protokollerini bir üst aşamaya taşıdı ve 1 Mart 2015 Dolmabahçe Mutabakatı’yla ilk kez resmen iki örgüt arasındaki işbirliği duyuruldu.
7 Haziran 2015’te AKP seçimleri kaybetmeseydi AKP ve PKK anlaşması aynen devam edecekti. Ancak bundan sonra AKP görüntüde büyük bir ittifak ve politika değişikliğine gitti. AKP-PKK ittifakı yerini AKP-MHP ittifakına bıraktı. HDP ve Demirtaş da adeta açığa düştü.
Kısa hikâye bu. Ancak bu hikâyenin sonuna iki soru işareti koyalım. Birincisi AKP ve PKK görüşmeleri gerçekten bitti mi? İkincisi, bitmediyse AKP ile HDP arasındaki bu sözde gerginliğin nedeni ne?
Birinci sorunun yanıtı 2019 Yerel Seçimlerinde açıkça ilan edildi. Teröristbaşı Apo bizzat İstanbul’daki AKP-MHP adayı Binali Yıldırım’a destek için mektup yazdı. Kardeşi terörist Osman Öcalan da aynı amaçla TRT’ye çıkarıldı.
O zaman geriye ikinci soru kalıyor. Peki, AKP neden bunca HDP düşmanlığı üzerinden politika yürütüyor?
Yanıt yine 7 Haziran 2015’te. Bu tarihe kadar AKP-PKK ittifakı ön plandaydı. Ancak açılımın AKP’yi yok ettiği ortaya çıkınca, aceleyle AKP-MHP ittifakı kuruldu. Bahçeli, 8 Haziran gecesi çıkıp CHP’yi ve muhalefeti HDP ile birlikte yürümekle suçladı. Yani 6 Haziran’da CHP, HDP ile yürümüyordu. AKP yürüyordu. Hatta AKP liderine ip falan atılıyordu ama 2 gün sonra tersi oldu.
Burada tabi büyük bir saçmalık var. Bahçeli ve MHP artık AKP’nin küçük ortağı olmaya karar verdiyse o zaman CHP neden illa HDP ile ortak olmalı ki?! MHP, AKP’yi destekliyor diye, CHP neden HDP’yi desteklesin? Herkes Bahçeli gibi ilkesiz mi? Veya AKP gibi PKK hayranı mı?
Ayrıca MHP, AKP’nin yanına gitti diye, AKP ile PKK görüşmeyi bırakmak zorunda değil! Ki bırakmadılar da. Yani aslında CHP HDP’nin safına gitmedi, MHP AKP-PKK tarafına yanaştı.
7 Haziran 2015’ten beri AKP-MHP’nin bir numaralı kirli propagandası bu oldu: CHP ve muhalefet HDP ile birlikte davranıyorlar.
Aradan tam dört seçim geçti. HDP hiçbir şekilde Millet İttifakı’na girmek üzere bir teklif bile yapmadı. Millet İttifakı da hiçbir şekilde HDP’ye teklif götürmedi. Hiçbir zaman ittifak da yapmadılar. Ama AKP-MHP illa, zorla, olsa da olmasa da “muhalefet ile HDP yan yana” diyor.
Ya zorla mı arkadaş?! Değiller işte.
AKP ve MHP’nin Öcalan aşkı
Oyun neydi? AKP, MHP ile bir araya gelerek tıpkı 80 öncesinde olduğu gibi Milli Cephe (MC) kuracaktı. Yıllarca bölücülük kozunu oynayan AKP şimdi de güya milliyetçilik kozunu oynayıp %70 sağ bloğu konsolide edecekti. Muhalefet de tuzağa düşecekti.
Kendi tuzaklarına kendileri düştü. MHP’nin asıl daha milliyetçi olan kanadı ayrıldı, İyi Parti’yi kurdu. CHP ve İyi Parti Millet İttifakı’nı kurunca %30 sol azınlık %70 sağ çoğunluk planları suya düştü.
Bu sefer mızıkçılığa başladılar. “Siz HDP ile işbirliği içindesiniz.” Yahu senin planın öyleyse, halk niye bu yemi yutsun.
Oh ne güzel. AKP görünüşte MHP ile milliyetçilik taslayacak, alttan alta teröristbaşı Apo ve PKK ile ittifaka devam edecekti. HDP’yi de muhalefetin içine salıp, muhalif cephenin oylarını %30’lara düşüreceklerdi.
PKK, silahlı kanadı ve Apo ile gizliden AKP iktidarıyla istediklerini uygularken, HDP de muhalefette sivil Kürtçülük yapacaktı. Tayyip de hep iktidarda kalacaktı. AKP-PKK için tam “kazan-kazan” planı.
Oyunu Kılıçdaroğlu ve Akşener ama özellikle Akşener bozdu. Oyunu bozan ikinci kişi ise bizzat AKP lideri Tayyip Erdoğan oldu. İstanbul’u kaybetmenin büyük korkusuyla kozlarını erken açtı ve “İmralı”daki “sayın” dediği kişiye mektup yazdırdı.
Tüm seçim boyunca CHP, HDP ile ittifak yapıyor diyen AKP birden bire herkesi hayretler içinde bıraktı. Tayyip’in hayatındaki en büyük hatalardan biriydi. Kendi propagandasını çökertti. Meğersem PKK tam tersine hâlâ AKP ile bir aradaymış. Teröristbaşı Öcalan, Gezi’den sonra “ben olmasam AKP yıkılırdı” demişti. Ve yine son anda yardıma koşan kişi Öcalan’dı.
Herkes MHP lideri Bahçeli ne diyecek bu işe derken; Bahçeli de Tayyip-Öcalan ittifakını hiç utanmadan destekledi. Aynen aktarıyoruz:
“HDP’yle CHP arasında kurulan al-ver süreci, kirli pazarlıklar, kahredici anlaşma ve uzlaşmalar milli bekamız açısından ağır risk ve tehdittir.
İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken teröristbaşı anlaşılan odur ki, HDP’nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır.
Teröristbaşının mektubu HDP’nin vahim sapmasına, Zillet İttifakı’na verdiği rezil desteğine itirazın, tepkinin ve bundan duyduğu rahatsızlığın eseri ve sonucudur.
PKK’nın siyaset acentesi HDP’nin teröristbaşının uyarısına rağmen marazi ve mahsurlu stratejisinde bir değişikliğe gitmeme iradesi ise 23 Haziran üzerinde oynanan ahlaksız oyunu iyice gözler önüne sermiş olacaktır.”
Yani teröristbaşı olan Öcalan, terör örgütü olan PKK. Ancak “zillet içinde” olan, “sapma içinde” olan sadece bir acente olan HDP! Onunla birlikte “milli bekayı” tehdit eden CHP. Onları uyaran ve engelleyen yine Öcalan!
Kafaya bak! Demek ki tüm bu olaylarda sağduyu Öcalan’da! Hatta “vatansever” olmuş!
Demek ki Cumhur İttifakı Apo ile işbirliği yapmayı hiç bırakmamış! Bunun ötesinde resmen adama bağlanmışlar. Güveniyorlar. Apo’nun ifadesiyle “aşk alevlenmiş” adeta.
AKP lideri misin PKK eşbaşkanı mı?
Bu kadar aleni Öcalan ile ittifak yapan bir iktidar aynı zamanda ne hikmetse muazzam bir Demirtaş “nefreti” üzerinden politika yürütüyor. Daha doğru sözde nefreti.
Efendim şu kişi Demirtaş’ın karısıyla kahvaltı etmiş, öbürü cezaevine gitmiş, beriki mahkemesinde görünmüş. Detayın detayı bağlantılar. Ardından gelsin adam yumruklatmalar, linç saldırıları v.s.
Sizce de saçma bir durum yok mu? AKP-MHP, Öcalan’ı çok seviyor, Demirtaş üzerinden ise toplumun %50’sinden fazlasını PKK’lı ilan ediyor.
İyi de bu PKK silahlı bir terör örgütü. Hiyerarşik ve merkeziyetçi bir yönetimi var. Hepsinden öte “kişi tapınmacılığı kültü” ile tamamen teröristbaşı Apo’ya bağlı bir örgüt. En tepedeki adamıyla hep haşır neşir olan AKP-MHP iken, nasıl oluyor da Demirtaş’ın kıyısından köşesinden bir iki kişi geçti diye tüm Millet İttifakı “terörist” oluyor?
PKK terör örgütünün hiyerarşisine de uymuyor bu şablon. Hatta HDP için bir kapatma davası var. Eğer HDP avukatları, “PKK’nin lideri Öcalan’dır, onunla da biz görüşemiyoruz ama AKP görüşüyor” dese AYM nasıl HDP’yi kapatma kararı verecek?
Hiyerarşi! Türk Ceza Kanunu’nda aynen bu tanım yazıyor. Hiyerarşik bir sorumluluk var terör örgütlerinde. En tepede Apo var. Ve Tayyip Erdoğan bu en tepeyi savunuyor. Apo’nun otoritesini Demirtaş’a hatırlatıyor ve aynen şöyle tehdit ediyor:
“Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.”
Yani Öcalan bizim yanımızda diyor, bir. Öcalan senin üstün, senden hesap soracak diyor, iki.
Adama sorarlar. Peki, sen kimsin? Eşbaşkan mı?
Ve bu sözü daha sonra Tayyip’e tekrar sorulduğunda aynı fikri yineledi: “Öcalan’ın Demirtaş’ın oradan verdiği mesajlarından rahatsız olduğu ortada bir gerçek.”
Demirtaş yargılanıyor. Türk Mahkemesi’nde yargılanıyor. Ancak Tayyip bunun ötesinde PKK terör örgütünün kendi iç cezalandırma mekanizmasını işaret ediyor. Hayırdır? İmralı’da KCK Mahkemesi mi kurduracaksın?
Bu satırları yazan kişi Ulusal Parti yöneticileri ile birlikte hem Tayyip hem Demirtaş hem de diğer AKP’li yetkililerin açılım ihanetinden dolayı yargılanması için 2013’te suç duyurusunda bulundu. Savcılar Tayyip ve diğer AKP’liler için olan dosyayı açmaya cesaret edemedi. Ama Demirtaş’a dava açıldı.
Biz Demirtaş’ın Türk mahkemelerinde adilce ve hukuka uygun bir şekilde yargılanmasını istiyoruz. Saray ile İmralı arasındaki sirke kurban edilmemeli bu yargılama.
Demirtaş’ı terör örgütünün infaz çetesiyle tehdit eden iktidar ise asıl çok büyük bir terör suçu işlemektedir. Hem bu tehdidi kınıyoruz hem de bu tehdit için de PKK terör örgütüne hizmet etmekten er ya da geç yargılanacaklarını belirtiyoruz.
Bu tarihi notu düştükten sonra konu ile ilgili Demirtaş’ın açıklamasına dönelim. Demirtaş, Tayyip Erdoğan’ın kendisini Öcalan ile tehdit etmesine “akıl tutulması” diye yanıt verdi ve çok akıllıca bir soru sordu.:
“Öcalan’ın ne değini nereden biliyorsunuz? O halde tecridi kaldırın.”
Tüm gerçekler bu soruda gizli. “Tecridi kaldırın” derken de bulunduğu ima belli.
Tecrit mecrit yok. Bu ikili bir tiyatro. AKP ve PKK artık Oslo, Kandil değil doğrudan İmralı üzerinden görüşüyorlar.
Demirtaş kullanıldı atıldı. AKP ile PKK yoluna devam ediyor. Suriye’de ikinci “kukla Kürt devletinin” kuruluşu tamamen olgunlaşınca tekrar Türkiye’yi bölme planını aktifleştirecekler.
Demirtaş kendine yeni bir alan açabilir mi? Bir çelişki var mı gerçekten Kürtçüler arasında? O Kürtçülerin bileceği bir iş.
Kürtçüler bölünebilir mi? Bölünmeyen siyasi güç olmaz. Kürtçü hareket de er ya da geç bölünecek. Buna en çok üzülen de anlaşılan AKP. “Bölünmeyin, hepiniz Öcalan gibi beni destekleyin” diyor.
Bize göre bölücülük bölücülüktür. Ancak PKK bölünürse elbette destekleriz. AKP ve MHP ise bizzat PKK bölünmesin ve hatta Öcalan’ın “önderliği” güçlensin diye iktidarın tüm güçlerini seferber etmiş durumda. Her Türk’ün asıl görevi asıl bu hainliğe karşı çıkmaktır.
HDP kapatma davası ise bir maskeleme, yedekleri zaten hazır. AKP-MHP kulisleri şimdiden 2023 yılında Öcalan’ın Genel Af ile çıkarılacak dedikodusunu yayıyor. Kamuoyuna en son bu ihanete hazırlıyorlar.
Oysa tersi olacak. Öcalan’ın ruh ikizleri de hesap verecek!