CHP iktidar fırsatını yine mi kaçıracak?
2024 Yerel Seçimleri AKP’nin büyük bir yenilgisiyle, muhalefetin ise büyük bir zaferiyle sonuçlandı. Ancak bu, yalnızca bir başlangıç olarak görülmeli çünkü asıl zafer AKP’nin genel seçimlerde de yenilmesiyle yaşanabilir.
Tablo aslında muhalifler açısından son derece olumlu olsa da bir şüphe, bir korku da hâkim: Muhalefet yine önüne altın tepsiyle sunulan bir fırsatı tepecek mi? Malum, AKP 20 yılı aşkın iktidarında çok krizler yaşadı ama CHP’nin çeşitli hataları ve yanlış siyasetleri sayesinde hepsinden çıkmasını da bildi.
Bunun son örneğini 2023 genel seçimlerinde görmüştük. 2019 yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul’da yaşanan büyük zaferlerin ardından 2022’deki büyük deprem, pandemi, ekonomik kriz gibi gelişmeler, 2023 seçimlerini AKP’nin en zayıf girdiği seçime dönüştürmüş ancak Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP’nin çeşitli hatalarıyla altın tepside sunulan fırsat tepilmişti. “Yine bir benzeri mi olacak?” kuşkusu çok da haksız değil. Hele hele Özgür Özel’in seçim sonrası attığı adımlara baktıkça…
CHP, muhalefet yapacağına iktidara el uzatıyor
Dünyanın neresinde olursa olsun, iktidar partisi yerel seçimlerde büyük bir darbe almışsa, hele hele ikinci parti konumuna düşmüşse, “erken seçim” tartışması başlar. Normal olan budur. Hatta demokrasiyi şu veya bu şekilde özümsemiş ülkelerde, böyle bir tartışmaya bile gerek kalmaz, iktidar istifasını verir, ülke seçimlere gider. Tabii Türkiye gibi AKP’nin tüm stratejisinin “seçim kazanmak ve iktidarda kalmak” olduğu bir ülkede böyle bir şey söz konusu değil.
Tabii, madalyonun bir diğer yüzü de var. AKP erken seçim istemiyor ama muhalefet bu konuda iktidarı sıkıştırıyor mu?
İlginçtir, hayır…
Muhalefetin bile erken seçim istemediği bir ülkede AKP neden iktidarını tehlikeye atsın ki…
Peki muhalefet neden erken seçim istemiyor?
Özgür Özel’in seçim sonrası açıklamalarından ve faaliyetlerinden anladığımız kadarıyla CHP bir “yumuşama” peşinde. Nitekim, Özgür Özel seçim sonrası ilk iş, iktidarın iki ortağı Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Bu ziyaretler de CHP yandaşı kanal ve gazetelerde “AKP yumuşuyor” olarak sunuldu.
Halbuki yumuşayan AKP değil CHP.
İktidar son yerel seçimi kaybetmiş, daha doğrusu sandıkta hezimete uğramışsa muhalefet ne yapar?
Muhalefetin dozunu artırır…
İktidarı köşeye sıkıştırır…
Halkı harekete geçirir…
CHP yönetimi ise tam tersini yapıyor. Zor durumdaki iktidara “elini uzatıyor.”
Özgür Özel’in seçimin hemen ertesinde soluğu AKP genel merkezinde alıp Tayyip Erdoğan’la el sıkışması ancak bu şekilde okunabilir: Muhalefet zor durumdaki iktidara elini uzatıyor.
“Erdoğan ile aramızda” siyaseti CHP’yi bitirir, AKP’yi güçlendirir
Özel’in Erdoğan’la görüşmesinin en vahim noktası ise iki tarafın da neler konuşulduğunu tam anlamıyla aktarmaması. Hatta Özgür Özel, görüşmeyle ilgili sorulara “Sayın Cumhurbaşkanıyla aramızda kalsın” diyerek yanıt vermekten kaçındı.
Bir anlaşma mı yapıldı?
Yapıldıysa Özgür Özel AKP’den neler istedi?
Ya da Tayyip Erdoğan’ın talepleri ne oldu?
Bunlar neden Türk milletinden gizleniyor?
Anlaşılan Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun “gizli protokoller”le siyaset yapma tarzını aynen devam ettiriyor. Ancak ortada daha da vahim bir durum söz konusu. Kılıçdaroğlu o gizli protokolleri Ümit Özdağ ile ya da Altılı Masa’nın diğer bileşenleriyle yapıyordu. Sonuçları Türk milletinin çok hayrına olmasa da en azından iktidarda olmayan parti ve liderlerle görüşüp anlaşıyordu… Özgür Özel ise “gizli” görüşme ve protokolleri Tayyip Erdoğan ile yapıyor!
Neler konuşulduğunu anca tahmin edebiliyoruz. Ve AKP’nin önümüzdeki dönem icraatlarını izleyerek de daha iyi fikir sahibi olabileceğiz. Ancak görünen o ki tutuklu milletvekili Can Atalay ile Osman Kavala başta olmak üzere Gezi davası tutuklularının durumu konuşulmuş. Bir anlaşma sağlanmış mı, sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Asıl soru ise şu: Can Atalay ve Osman Kavala’nın tahliyesi için Özgür Özel taviz mi verdi AKP’ye? Neler vaat etti? Daha doğrusu neler “yapmamayı” vadetti? Özgür Özel’in görüşmeyle ilgili sorulara ısrarla “Cumhurbaşkanı ile aramızda” yanıtını vermesi insanı ister istemez şüphelendiriyor.
İçeriği gizli tutulan görüşmelerle, pazarlıklarla mı muhalefet yapılacak? Hele hele AKP gibi faşist bir partiyle böyle mi mücadele yürütülür? AKP liderinin “lütfedip” bir iki tutukluyu tahliye “ettirmesi” midir muhalefet başarısı?
Gerçekten vahim bir hatayla karşı karşıyayız.
AKP Batıyla ilişkilerini düzeltmek için CHP’yi mi kullanacak?
AKP, ekonomik açıdan sıkışmış durumda. Mehmet Şimşek yönetimi bir yılı aşkındır görevde, enflasyonu düşürmek bir yana ikiye katladılar, faizler ise 6-7 kat arttı! Açıklamalarından ve kararlarından anladığımız kadarıyla Mehmet Şimşek tüm programını önümüzdeki dönem Türkiye’ye girecek yabancı sermaye üzerine kurmuş. Ah, şu FED bir faiz indirse de, 2000’lerin başında yaşandığı gibi ABD sermayesinin dünya çapında yayıldığı bir dönem başlasa, Türkiye de bundan nasibini alsa… Şimşek’in programı, daha doğrusu tüm beklentisi bundan ibaret.
Mehmet Şimşek, AKP iktidarının ilk 10 yılındaki ekonomik programa geri dönmek istiyor. Bu programın en önemli maddesi neydi? Ekonomiyi “sıcak para” ile döndürmek. Tabii siz bunu “Türk ekonomisini yabancı sermayenin istilasına sunmak” olarak okuyun. Artık satılacak çok bir şey kalmadı ancak Varlık Fonu’nda Turkcell gibi çok değerli şirketler hâlâ mevcut. “Mehmet Şimşek hayranı” çeşitli liberal iktisatçılardan “dünyada kamu bankası mı kaldı” tezlerini de duymaya başladık. Kısacası, yeni bir özelleştirme dalgasına tanık olabiliriz.
Tabii, tüm bu ekonomik programının uygulanması için en gerekli adım AKP’nin Batı ile ilişkilerini düzeltmek. Sonuçta sürekli “Eyyyy ABD, eyyy AB” diyen bir Erdoğan’ın olduğu bir ülkeye yabancı sermaye neden gelsin? Tayyip Erdoğan’ın seçim sonrası soluğu Yunanistan’da almasını bu sürecin bir parçası olarak görmek lazım. Erdoğan, Batı ile kopma noktasına gelmiş ilişkileri tekrar kurma çabasında.
Belki de Erdoğan’ın Özgür Özel’le “arasındaki” o gizli görüşmede istediği buydu… Türkiye rotasını tekrar Batıya döndürecek ve CHP de bu konuda AKP’ye yardımcı olacak…
Özel’deki Suriyeli “göçmen” hayranlığı neden başladı?
Suriyeli göçmenler meselesi Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi. AKP’nin de en zayıf noktalarından… Böyle bir durumda muhalefetin ne yapmasını beklersiniz? Özellikle kazandığı belediyelerde bu konuyla ilgili icraatlara girişmesini… Halbuki Özgür Özel seçim sonrası CHP’li belediyelere ilk uyarısı Arapça tabelalara ve Suriyeli göçmenlere yönelik icraatları üzerinden oldu.
Hatta Özgür Özel, Suriyeli göçmen meselesini “Arapça Kuran dilidir, o tabelaları indirmek halkı gücendirir.” açıklamasıyla bambaşka bir noktaya getirdi. Yılların gericisi AKP’nin bile aklına gelmeyen bu açıklamayla Arapça tabelaları kim nasıl kaldırabilir artık…
Halbuki Türk milletini asıl rahatsız eden o tabelalar değil, ülkemizin demografik yapısının değiştirilmesi. Arapça tabelaların varlığı bu değişimin en görünen yüzü sadece. Ancak Özgür Özel’in konuyu bir “Arap düşmanlığı”na indirgemesi, hele hele Arapça tabelaları “Kuran dili” diyerek normalleştirmesi meselenin tam da AKP’nin istediği zemine çekilmesine neden oldu.
Kısacası, Özel, “Suriyeli göçmen” konusunda da Erdoğan’a el uzatmış oldu.
ÖzgürÖzel’in bu açıklamalarının “Cumhurbaşkanı ile arasında kalacak” görüşmeden sonra yapılması, ister istemez bu konu üzerinde bir anlaşma mı yapıldı sorularını beraberinde getiriyor.
Bu meselenin AKP-Batı ilişkileriyle ilgili bir boyutu da var.
AB, her ne kadar Erdoğan’ın pek çok icraatından hazzetmese de, elindeki “mülteci” kartı nedeniyle Erdoğan’a muhtaç. Suriyeli göçmenler konusunda Türk milletinin arzuladığı önlemlerin alınması, AB’ye büyük bir mülteci göçünü başlatabilir. AB’nin en büyük korkusu bu.
Suriyeliler konusunda AKP’nin elini rahatlatan CHP, aslında bu konu üzerinden AKP’nin AB ile ilişkilerini güçlendirmesinin de yolunu açmış oluyor.
CHP Türk milletini dinlemeli: Bu halk artık AKP’yi istemiyor
CHP, anlaşılan seçim sonuçlarının hâlâ farkında değil. Türk milleti artık AKP’yi istemiyor. 2024 seçimlerinin en önemli ve en bariz sonucu budur.
Seçimde büşük darbe almış AKP’ye “el uzatmak”, hele hele Erdoğan’la gizli görüşmelerde pazarlıklara girişmek, ancak ve ancak AKP’yi rahatlatır. “Siyasette yumuşama” bir de bakmışsınız “muhalefetin yumuşaması”na dönüşmüş. Böyle bir “yumuşama”nın da Türk milletine bir faydası olmaz.
CHP, şunun farkına varmalı, Türk milleti AKP’nin yumuşamasını değil, iktidardan ayrılmasını istiyor. AKP’nin “yumuşayacağı” hayalleri peşinde koşanlar, Erdoğan’ın aslında muhalefeti “yumuşatma” peşinde koştuğunun farkına varmalı. Yeni yargı paketindeki “etki ajanlığı” maddesi, bu konuda en net uyarıdır. AKP bırakın “yumuşama”yı, “etki ajanı” gibi suçlamalarla muhalefeti tamamen susturma peşinde…
Gezi eylemleri AKP’nin en büyük kâbusuydu. Orada atılan sloganı tekrar hatırlamanın zamanıdır:
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

