“Tencere Darbe”si nasıl tezgâhlanıyor?
Son bir hafta on gündür AKP’ye ait çeşitli basın mecralarında dillendirilen bir durum var: Gıda darbesi veya tencere darbesi.
Enflasyonla birlikte gelen fiyat artışları sonucunda vatandaşın alım gücü her geçen gün düşüyor. Vatandaş artık tenceresini kaynatmakta zorluk çekiyor. Bu, AKP için sonun başlangıcı demek. Çünkü AKP’liler de biliyorlar ki, tenceresi kaynamayan bir ülkede iktidarın ayakta kalma şansı yoktur.
O nedenle, kendi tabirleriyle “fahiş fiyat artışı” için bir suçlu bulmaları gerekiyor. Stokçulardı falan derken, son zamanlarda zincir marketlere takmış durumdalar.
İktidar tarafından, sanki zincir marketlerin patronları her Allah’ın günü toplanıp ertesi günkü fiyat artışlarını planlıyorlarmış gibi bir tablo çiziliyor. Ve elbette ki bu zincir marketlerin kökünün dışarıda olması gerekiyor ki, Erdoğan “eyyy” diye efelenebilsin.
İşte “tencere darbesi” veya “gıda darbesi” dediğimiz şey, dış güçler tarafından bu zincir marketler eliyle tezgâhlanıyor. Peki, bu “büyük resmi” gören kim sizce?
Kim olacak, bir AKP’li!
Türkiye Ziraat Odaları Birliği İstanbul İl Koordinasyon Kurul Başkanı Ömer Demir, geçtiğimiz günlerde (22 Kasım) CNN TÜRK’te katıldığı programda hararetli hararetli “tencere darbesi”nin nasıl tezgâhlandığını anlatıyordu. Ömer Demir programda özetle şunları söyledi:
“Bu durumun arkasında başka şeyler var. Patates, soğan fiyatı muzu geçti. Mutfakta yangın çıkartmaya çalışıyorlar. Tencere darbesi yapıyorlar. Fahiş fiyatla milleti galeyana getirmek istiyorlar. Fırsatçılara para cezası fayda etmiyor. Postmodern gıda darbesi yapıyorlar.”
Tam da Erdoğan’ın zincir marketleri kastederek “Para cezası bunları ıslah etmiyor,” diyerek başka yaptırımlar uygulayacaklarının sinyalini verdiği gün, AKP’li bir oda yöneticisi çıkıyor ve “postmodern gıda darbesi”nden söz ediyor.
Ömer Demir denen vatandaş ilginç bir kişilik. Ben programı izleyince biraz “mehterci” A Haber spikeri Erkan Tan’a benzettim. Tan gibi Demir’de de şovmenlik fazlasıyla var. Ömer Demir’in çıktığı programdaki CNN TÜRK elemanları da rollerini o kadar güzel yapıyorlar ki ağızları bir karış açık, şovmenin tiyatrosunda kendilerine düşen rolü oynuyorlar.
Hani ekranın altında CNN TÜRK logosu olmasa, dersiniz ki bu kanal A Haber. Koskoca televizyon kanallarının yandaşlık yapmak adına güya ciddi program formatında soyunduğu bu ucuz işleri, insan ibret olarak izliyor.
Üstelik bu Ömer Demir dediğimiz vatandaş, bu kanalın gediklilerinden. Geriye doğru bir tarama yapıldığında katıldığı diğer programlar da görülebiliyor. Ayrıca bu “gıda darbesi” söylemi de son iki haftanın gündemi değil. Ta Mart ayından beri bu söylemi ısıttıkları görülüyor.
Bu Ömer Demir denen vatandaş, CNN TÜRK’ten TRT’ye, A Haber’e kadar tüm yandaş kanalları dolaşıp gıda darbesi fikrini pompalıyor.
Bugünlerde bu kadar çok sık gündeme gelmesinin sebebi ise Erdoğan’ın söylemleriyle birlikte öne çıkması ve artık bu iddianın sadece CNN TÜRK’te değil, TRT’den Aydınlık’a kadar tüm yandaş basında koro halinde dile getirilmesi. Yarın sokak röportajında AKP’li dayılardan “gıda darbesi” yorumları gelirse şaşırmayın.
Fahiş fiyatın sorumlusu AKP mi, 3 harfliler mi?
Burada mesele fahiş fiyatlar olduğuna göre, fiyatları kim yükseltiyorsa, darbenin arkasındaki de odur mantıken. Bu ülkede olan her şeyde en mağdur olanın AKP olması gibi bu sözde darbenin de tek mağduru AKP. Çünkü darbeye kurban edilmek istenen AKP iktidarı.
Sözde, AKP iktidarı o kadar güçlü ve o kadar kıskanılan bir ülke yarattı ki dış güçlerin darbeler tezgâhlamaktan başka çaresi kalmadı. Ömer Demir aynen şöyle söylüyor:
“17/25’te, 15 Temmuz’da bu ülkeye diz çöktüremediler, şimdi bunu gıda ile yapmaya çalışıyorlar.”
Nasıl, tam bir köylü kurnazı değil mi? Araya iki tane FETÖ lafı sıkıştırınca kendisini dünyanın en haklı insanı zannediyor. E bu söylemin alıcısı bir kitle de var. Biri ekranda bağırsın “diz çöktüremeyecekler” diye diğeri de ekranın karşısında “vay be, dış güçler bunu bile tezgâhladılar ha” diye söylensin. AKP de batırdığı ekonominin mağduru olarak zeytinyağı gibi üste çıksın.
Peki gerçekten öyle mi?
Fahiş fiyatların sorumlusu kim?
Türkiye’de fiyatların artışından AKP mi, yoksa hayali dış güçlerin Türkiye’yi karıştırmak için kullandıkları “3 harfliler” mi sorumlu?
Şimdi tabii 3 harfliler deyince insanın aklına cinler geliyor ama burada 3 harflilerden kasıt zincir marketler. Hoş gerçi AKP’liler fiyatları cinler yükseltiyor deseler, ona da inanacak bir kitle var. Allah’ın yükselttiğine inanıyorlar, cinlere niye inanmasınlar?
Eğer fiyatların dış güçlere bağlı aktörler tarafından yükseltildiğine inanacaksak, o zaman elektrik ve doğalgaz zammından mazot fiyatlarındaki artışa, gübreden üretim için gerekli olan her şeyin zamlanmasına yine bu aktörlerin sebep olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ya da aslında AKP’nin bizden beklediği, istediği budur.
Ancak biz biliyoruz ki, bu fiyatların artmasının tek ama tek bir sebebi var. O da başında “ekonomist” Erdoğan’ın bulunduğu AKP iktidarı. Dolar kurunu fırlatan, enflasyonun yükselmesini bilinçli olarak izleyen AKP iktidarı değil mi?
AKP, üreticiye üretim için ucuz elektrik, ucuz doğalgaz, ucuz hammadde sağlasa ve buna rağmen fiyatlar artsa deriz ki tamam, işin içinde bir iş var. Hem fiyatların artmasına sebep olacaksın, hem indirmek için bir şey yapmayacaksın (Hatırlayın Nebati, “enflasyona müdahale etmemek bizim tercihimiz” demişti), hem de dış güçler darbe yapıyor diye mağdura yatacaksın.
Kaldı ki, market zincirlerinin öyle söylendiği gibi fahiş kârlar ettikleri falan da yok. Aşağıdaki veriler, yandaş Aydınlık gazetesinin yazarı Melih Baş’ın 28 Kasım tarihli yazısından:
“İlk dokuz aylık denetlenmiş finansal verilere göre tablo şöyle:
BİM’in ciro artışı yüzde 104,1 iken maliyeti yüzde 105,8 artmış, brüt kâr marjı yüzde 18,7den 18’e düşmüş.
Şok’ta bu rakamlar sırayla şöyle: yüzde 99 ve 97,2; 23,3 ve 23,9.
Migros’ta ise şöyle: yüzde 93,1 ve 91,4; 24,4 ve 25,1.
Carrefoursa’da ise şöyle: yüzde 94 ve 99,1; 27,6 ve 25,6.”
Görüldüğü gibi AKP’nin gıda darbesi teorisi, bizzat yandaş basın tarafından yalanlanıyor.
AKP fahiş fiyata da “tencere darbesine” de müdahale etmiyor
Peki, AKP’nin bu yeni darbe girişimine karşı bir önlemi, darbeyi önlemek adına attığı bir adım var mı? Yok, çünkü darbenin propagandasını yapmak AKP’nin daha çok işine geliyor.
Öyle değil ya, diyelim ki gerçekten de zincir market sahipleri aralarında anlaştılar, herkesin malı götürmeye çalıştığı şu günlerde biz de vurgunumuzu yapalım dediler. E demezler mi AKP’ye, senin elin armut mu topluyordu, niye müdahale etmedin diye.
Madem ortada normal şartların üzerinde bir fiyat artışı var, senin Rekabet Kurulun ne işe yarar?
Malın markete giriş fiyatı da, satış fiyatı da belli değil mi? Senin Maliyen bunu iki dakikada çıkarır. Ortada bir fiyat oyunu varsa, gereğini zaten yaparsın. Ama ya yoksa?
Hem bu marketlerin hepsi fahiş fiyatçı değil ya, bir markette ürün pahalıysa vatandaş da gider daha ucuz olanından alır. Nasıl olsa her mahallede en az 4-5 tane zincir market şubesi var.
Ama yok, senin derdin vatandaşın nereden, nasıl ucuz ürün alacağı değil de “Gezi’yle yıkamadılar, 17/25 Aralık’la yıkamadılar, 15 Temmuz’la yıkamadılar, terörle yıkamadılar, dövizle yıkamadılar, enflasyonla yıkamadılar, şimdi de gıda fiyatlarını şişirerek tencere darbesi yapmaya kalktılar,” diye yalan propaganda yapmak ise o başka. Tabii bütün bu sayılanların hepsinin sorumlusunun AKP olması da meselenin ayrı bir boyutu.
Yarın, öbür gün aynı enflasyon için dedikleri gibi “fiyatların artışına da biz izin verdik” derlerse kimse şaşırmasın. Ne de olsa “niye izin verdin?” diye soran yok.
Yoksa işin içinde başka bir iş mi var? Erdoğan, para cezasıyla ıslah olmayan zincir marketleri nasıl ıslah edecek? Zincir market sahiplerini falakaya yatıracak değil ya? AKP, acaba bu zincir marketlere el koymanın yollarını mı arıyor? Nasıl olsa bunlar FETÖ’yle ortak, AKP’ye darbe yapmaya çalışmıyorlar mı? AKP bunlara el koysa kim ne diyecek?
Hazır Bahçeli de grup toplantısında zincir marketlerle FETÖ arasında iltisak kurmuşken, acaba bir “ŞOK marketleri kapansın!” çıkışı gelir mi yakın zamanda?
AKP’nin niyeti, seçim yaklaştıkça bu tencere darbesi söylemini iyice ısıtıp kıvama getirerek bunu seçimler için bir kampanyaya dönüştürmek. Mart ve Nisan aylarında Ömer Demir’in dile getirdiği ama o zamanlar gündemi çok da meşgul etmeyen “tencere darbesi”nin bugünlerde bu kadar farklı mecralarda gündeme gelmesinin tek nedeni, darbe söylemine kıvam tutturma çabasından ibaret.
Sandıkta cezayı AKP’ye keselim!
Yok, AKP şu markete bu kadar ceza kesecekmiş, yok AKP bu markete bu kadar ceza kesecekmiş, yok artık cezalar da kâr etmiyormuş, market sahiplerinin kulaklarını çekeceklermiş, geçelim bunları
Türkiye’de her şey bu kadar pahalıysa, vatandaş akşam yiyeceği bir öğün yemek için beş market dolaşıyorsa, bunun tek ama tek bir sorumlusu vardır; o da “ben ekonomistim” diye böbürlene böbürlene Türkiye ekonomisini batıran Erdoğan’dır.
Bu saatten sonra yapılacak tek bir şey var; Erdoğan’a ve AKP’ye sandıkta cezayı kesmek. Türk milleti bu cezayı kestikten sonra Türkiye için her şey çok daha güzel ve çok daha ucuz olacaktır.
Sorunun kaynağı AKP iktidarı olduğundan, çözüm için de atılacak ilk adım, AKP iktidarından kurtulmak olmalıdır. Ondan sonra işlerin düzelmesi yavaş yavaş mümkün olabilecektir.
Ha, bunu yapmazsak zaten bir sonraki seçimlere kadar Türkiye diye bir ülke kalmayacak. AKP’li zenginler daha da zenginleşmeye devam edecek, vatandaş da ayda bir kere aldığı eti, iki ayda bir kere almaya başlayacak.
Üstüne üstlük AKP’liler “eti kiloyla almayın, koyunu bütün alın” ya da “eti gramla, sebzeyi taneyle alın” diyecekler. Kuyruktaki vatandaşla “bereket kuyruğu” diyerek dalga geçecekler. “Türk lirası daha fazla inemez, rahat olun” diyecek, pişkin pişkin Türk Lirası’nı nasıl değersizleştirdiklerini anlatacaklar. Küçük akıllarınca bizim aklımızla dalga geçmeye devam edecekler. AKP’liler darbe demeye, kader demeye, bir lokma bir hırka demeye ama lüks içinde, şatafat içinde yaşamaya devam ederken; sıradan vatandaşa daha çok açlık, daha çok yoksulluk, daha çok pahalılık düşecek.
Evet, AKP ocağın altını yaktı, bir tencere darbesi pişiriyor. AKP’nin pişirdiği bu yemeği yemek de, sandıkta AKP’yle birlikte pişirmeye çalıştıkları bu çiğ yemekleri çöpe atmak da bizim elimizde. Elbette ki burada en büyük görev muhalefete düşüyor. Muhalefetin bir an evvel vatandaşın gerçek gündemine geri dönmesi gerekiyor.