Dün ajanslara düşen bir haber, Türkiye’deki mevcut Rus nükleer tehlikesinin ikiye katlanacağına işaret ediyor.
Rusya’da Devlet Duma’sında konuşan Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu (Rosatom) Genel Müdürü Aleksey Lihaçev, “Yeni santral inşasının bize emanet edilmesi için siyasi karar alındığı açıkça dile getirildi” ifadelerini kullanırken, yeni nükleer santral konusunda Türk tarafıyla çok aktif müzakereler gerçekleştiğinin altını çizdi.
Lihaçev’in açıklamasından anlaşıldığına göre “siyasi karar alındığını” dile getirenler ise bizim Enerji Bakanlığı yetkilileri. Çünkü Lihaçev aynı açıklamasında, Türkiye Enerji Bakanlığı yetkilileriyle ikinci nükleer santral inşası için görüşmeler yürüttüklerini açıklamış.
İkinci santralin nerede kurulacağı henüz kesinleşmemiş ancak çok büyük olasılıkla Sinop’ta kurulacağı bildiriliyor. Lihaçev’in açıklamasında Sinop’taki sahanın Akkuyu Nükleer Santrali’nin “ikizinin” inşasına izin verdiği belirtiliyor.
Peki, bundan Türkiye’de herhangi bir kimsenin haberi var mı? Yok.
Ortada alınmış bir siyasi karar varsa, bu kararı kimin aldığı hepimizin malumu. Kendi kendine kararlar alıyor, kimseye danışmak yok, devletin yetkili kurumlarına bildirmek yok. Eğer alınan kararla ilgili bir pazarlık yapılacaksa, pazarlık yapacak kişi ve “kurum”lar biliyor o kadar.
Hani Rus tarafı yine bunların yanında “devlet” kalıyor. Adamlar hiç olmazsa kendi meclislerini durumlardan haberdar ediyorlar. Ruslar açıklamasa herhalde ikinci nükleer santrali temel atma töreninde öğrenecektik.
Erdoğan bazen kızıyor ya “biz kabile devleti değiliz” diye, AKP eliyle Türkiye Cumhuriyeti’nin getirildiği nokta kabile devletinden bile geri bir noktadır. Erdoğan karar vermiş, Enerji Bakanlığı yetkilileri Ruslarla masaya oturmuş, yeni Rus nükleer santrali Türkiye’nin neresinde kurulsun diye pazarlık yapılıyor ama Türk milletinin olan bitenden ancak Rus nükleer enerji kuruluşunun genel müdürü açıklama yapınca haberi oluyor.
Üstelik Akkuyu’daki Rus nükleer santrali üzerinde çok büyük şaibeler varken ikinci bir Rus santraline izin vermek, Türkiye’de ikinci bir Rus üssünün kurulmasına ve Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral sahasına da Rusların çökmesi anlamına gelecek.
AKP’liler “nükleer güç oluyoruz” diye caka satarken Akkuyu Nükleer santralinin CEO’su, Akkuyu’nun Ruslara ait olduğunu, başka bir ülkenin topraklarındaki Rus santrali olduğunu açıklamıştı. Ve ne hikmetse AKP tarafından Rus CEO’nun açıklamalarına bir cevap verilemedi.
Gerçi nasıl verilsin ki? Aynı Rus şirketi değil miydi Türk işçilerini, hatta Türk inşaat şirketini Akkuyu nükleer santrali inşaatından kovan? Ama durun! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar zaten Akkuyu’nun Ruslara ait olduğunu açıklamıştı.
Akkuyu’daki durum o kadar vahim ki, Türk yetkililer santral sahasına bir tek santralin açılışında girebildiler sanırım.
AKP Ruslara vatan toprağını peşkeş çekiyor. Peşkeş çekiyor derken, aslında Ruslar en ilkel sömürgeci yöntemlerle Türkiye’nin Akdeniz kıyısında bir üs/koloni elde ettiler. Şimdi de Karadeniz kıyısında ikinci bir üs peşindeler.
Akkuyu’da görünen manzara ortada. Türkiye’nin orada herhangi bir denetleme ya da ortak olma durumu söz konusu değil. Akkuyu Nükleer Santrali Türklerden arındırıldı ve aralarında IŞİD militanlarının dahi bulunduğu Rus vatandaşlarıyla dolduruldu. Akkuyu Nükleer Santrali’nin askeri üs olduğuna dair bariz emareler var. Rus askerleri ve istihbaratçılarını saymıyorum bile.
Ancak tüm bunlar, Akkuyu’da yaşanacak Çernobil tarzı bir nükleer felaketin yanında yine de iyimser kalabilir. Böyle bir durumda da Akkuyu’yu kendi toprakları ilan eden Ruslar değil, Akkuyu’yu Ruslara bırakan AKP sorumlu olacaktır.
Akkuyu, vatan toprağının AKP marifetiyle Ruslara bırakılmasının ilk örneğiydi, Sinop ikincisi olacak. Rusların kuracağı ikinci santralle Türkiye üzerindeki Rus egemenliği biraz daha artacağı gibi, hem Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığı, hem de bununla birlikte Türkiye üzerindeki tehditlerin de artacağı yeni bir dönem başlayacak.
