2002 yazında Bush yönetiminin DSP-MHP-ANAP koalisyonundan Irak’ın işgali için talep ettiği koşullar Ecevit tarafından büyük bir direniş ile karşılaştı. ABD işgali kapıdaydı ve 70 bin ABD askerinin de Türkiye’ye kalıcı olarak yerleşmesi isteniyordu. TSK ise buna karşı çıkıyordu.
Kemal Derviş reformlarından teröristbaşı Apo’nun affedilmesine kadar hiçbir şeye gıkı çıkmayan Devlet Bahçeli, bu aşamada birden bire çok “milliyetçi” olduğunu hatırladı. Hemen seçime gidilmesi için harekete geçti. Seçimde MHP’nin baraj altında kalacağını herkesin tahmin etmesine rağmen bunu dayattı.
Sonrasını biliyoruz. 3 Kasım 2002’de AKP iktidara geldi. AKP önce ABD İstanbul Konsolosu’nun sofra fantezisiydi. İş ciddiye binince Soros’un masasına, Bush’un kucağına ve CIA ajanlarının tımarına terfi ettiler. AB’ye ve İngiltere’ye uşaklık seminerleri ile diplomalarını aldılar. Çok kısa sürede hemen iktidara getirildiler.
Aralık ayında, Tayyip daha milletvekili bile değilken, ABD Başkanı Bush kendisini ofisine çağırdı. Siyasi tarihte görülmemiş bir olaydı ama Irak işgalinin de acele başlatılması gerekiyordu. Baykal da üzerine düşeni yaptı. 1 Mart tezkeresine Tayyip’i yetiştiremediler ama hemen Meclis’e sokup, başbakan yaptılar. O da ABD için üzerine düşen her şeyi yaptı. İki tane “kukla Kürdistan” kurdular biri Irak’ta, diğeri Suriye’de. Neredeyse Türkiye’de de kuruyordu.
“ABD askerlerine duacılıkla” başlayan serüven, “eyy ABD” palavralarıyla devam ediyor.
BOP’un Eşbaşkanı, AB’nin demokrasi prensi, Kürtçülerin Serok’u, liboşların kahramanı, Ermenilerin özür dileyicisi, Fethullahçıların gözünün bebeğiydi.
Şimdi ne, biz de pek bilmiyoruz.
Bir bakıyoruz Biden ile gizli görüşüyor. ABD’nin kullandığı yüz binlerce Afgan, İran’ı da aşıp Türkiye’ye elini kolunu sallayarak geliyor. Bir bakıyoruz Putin’e Akdeniz’de üsten öte, özel koloni veriyor AKkuyu’da. Bir “Eyyy Merkel” diye bağırıyor, bir de 5 milyon kaçak göçmen Avrupa’ya gitmesin diye Türkiye’yi Almanya’ya pazarlıyor.
20 yıl zikzaklarla geçti diyemeyiz. Bitmeyen ve sabit kalan Türk halkına, Türk vatanına zulümdü.
Türk askerine saldırdı. Yüzlerce, binlerce subayın kanına girdi. TSK’yı terör örgütü ilan ettiler. Her kesimden vatansever aydını zindanlara attılar.
Sonra “size terörist diyenler teröristmiş” deyip, yine kan gölüne çevirdiler Türkiye’yi.
Köprüde gencecik askeri öğrencilerin boğazlarını kestiler canlı yayında. İnsanları ezdirdiler kendileri için. Asker askere, polis polise kurşun sıktı rezil tezgâhları için. Türklük tarihinin en utanç verici anlarını yaşattılar hepimize. Bir de üstüne bayram ilan ettiler bu kepazeliği.
Toplumda zulümlerinin geçmediği, kanına girmedikleri kesim kalmadı. Atatürkçülerle, aydınlarla, subaylarla başladılar. Sonra 80 milyona kan kusturdular.
“Türbanlılara özgürlük getiriyoruz” dediler. Onbinlerce türbanlıyı terörist ilan edip, kucağında, karnında bebekle hapse tıktılar.
“Kürtlere özgürlük getiriyoruz, TC adına özür dileriz” dediler. PKK ile birlikte valiler atadılar. Bombalar, silahlar sokturdular. Tutuklanacak askerlerin, subayların listelerini hazırladılar. “Sayın Öcalan” diye mitingler yapıp, şehit annelerine hakaret ettiler. Biten terörü hortlatıp binlerce sivilin ve askerin ölümüne yol açtılar.
Sonra çark edip, “valilerimiz açılımı yanlış anlamış” dediler. Yine kan gölüne döndürdüler ülkeyi. Kürtleri kim daha çok kandırdı, kim daha çok kullandı? Teröristbaşı Apo’ya rakip çıktılar resmen. “Bu da bizim gibi devlete, orduya karşı” diyenleri bile pişman ettiler.
Liberallere cennet vaat ettiler. Sonra hapse attılar. Ermenileri gaza getirdiler. “Damarlarımızdaki pis Türk kanı” falan diye coştular. Sonra onlar bile tırstı, bu işte bir iş var deyip sustular.
“Homoseksüellere özgürlük getireceğiz” diye AB ile birlikte deklarasyonlar ilan ettiler. Mitinglerinde bayrakları açıldı. Şimdi de işi gücü bırakmış LGBT ne kadar menfi herkes anlasın diye Anayasa’ya madde koyacakmış.
Kim bunların yanına “fikirlerimizi uyguluyor, çizgimize geldi” diye gittiyse, sonra kepaze oldu. Ama yine de öyle bir çürüme kültürü yarattılar ki; dönek solcular ve liboşlarla başlayan “yetmez ama evet” pisliğinin bulaşmadığı mahalle kalmadı.
Lanet gibi çöktüler ülkenin üstüne. Seçimleri kaybedince her yerde bombalar patladı. Sonra yine seçim yapıp, “bu sefer kazandık” dediler.
“Ya Başkanlık ya kaos”, “Anayasa’yı bekleme odasına aldık” dediler. Haklarını teslim edelim. Söz konusu zulüm olunca harbiden sözlerini hep tuttular.
Bir yıl içinde Suriye’de ölenden daha çok insan öldü şehirlerimizde. Kimini PKK, kimini IŞİD üstlendi. 15 Temmuz’u kimse üstlenmedi. “Lütuf” falan dediler, kanlı kampanyalarına devam ettiler. Kendi parti başkanları ve başbakanları Davutoğlu bile “konuşursam çok şey olur” diyor ama konuşamıyor.
Ne yalan söyleyelim, içimizden çıktı AKP. Toplumun en pis, en çürümüş, en karanlık, en çıkarcı insanları. Her şeyi sömüren, herkesi kışkırtan, dolandırıcı, ırz düşmanı asalaklar. Vücudu bir ur gibi sardılar ve ele geçirdiler.
“Kendi ülkemizde paryayız” tekerlemeleriyle geldiler, kendi ülkelerini işgal kuvveti gibi yok ettiler. En tepedeki en tepeden “Türkiye’yi pazarlamakla”, “kupon arazilere fiyat belirlemekle” mükellef ilan etti kendini. İrice ve küçükçe olanlar da aşağıda çekirge istilası gibi çöktüler onlara bırakılanların üstüne.
Bostana dalmış domuzlar gibi tepindiler 20 yıldır. Hırsızlık ve talan yetmeyince birbirine saldırdılar, birbirlerini boğazladılar. Sürekli eski dostlardan düşman, eski düşmanlardan dost peydahladılar.
2002 ile 2015 arasında AKP’nin bir numaralı ve değişmez müttefiki PKK ve HDP’ydi. 2015 sonrası ise MHP oldu. Çürümüşlüğü anlatmak için yeterli değil mi bu denklem? PKK’nın kalktığı yere MHP oturabiliyor. Onun kalkacağı yere de başkası oturabilir.
“Eski Türkiye”de sadece Perinçek, liboşlar ve birkaç garip tipe has olan fırıldaklık, bugün tüm siyasetin egemen kültürü, doğal olan, olağan olan haline geldi. Dün kendisine “zürriyetsiz” denen kişi, bugün birlikte “devletin bekasını” kurtarıyor. Apo bir gün “terörist” bir gün “sayın”, Demirtaş bir gün yandaş öbür gün muhalif olabilir. Dünün “Ergenekon terör örgütü üyesi”, bugünün “AKP’nin onur üyesi”dir.
Satılmayan değer, pazarlanmayan maske kalmadı. Adamlar İslamcılıkla yola çıkıp Tayyip dini uydurdular. Kimse hiçbir rezilliğe şaşırmıyor artık. Milyonlarca insan deist, ateist ilan etti kendini sırf bunlardan tiksindiği için.
Sıradan insan ise dini inancı, ideolojisi, siyasi çizgisi, mezhebi, yöresi ne olursa olsun hep zulüm gördü. Namusuyla, onuruyla yaşamak işkenceye çevrildi.
Kopyasız sınav, hilesiz seçim, rüşvetsiz ihale, haramsız iş bırakmadılar. Milyonlarca genci işsizliğe, yüz binlercesini göç etmeye, on binlercesini intihara sürüklediler.
Dünyada kendi halkını sömürmek için milyonlarca kaçak göçmen ithal eden tek iktidar.
İşçi, kadın, genç katliamında bir numara dünya lideri.
Yüz binlerce siyasi suçlu türetip içeri tıkmada rekortmen.
On binlerce genci, teyzeyi, amcayı, dedeyi “CB’ye hakaret ettiniz” diye toplatacak kadar kahraman (!) bir saraycıbaşı. Halkın içine yüzlerce koruma olmadan giremeyecek kadar cesur (!) bir lider. Ölen maden işçisinin ailelerini tokatlayacak kadar “adam gibi adam”.
Allah için kabul edelim. Ayrımcılığı bitirdiler. Kadını erkeği, genci yaşlısı, sivili askeri, işçisi işvereni, ilericisi muhafazakarı, Kemalist’i İslamcısı, solcusu sağcısı, dinsizi dindarı, doğulusu batılısı, Sünnisi Alevisi ayırmadılar. Alnı ak, namusuyla, emeğiyle yaşamak istiyor, “yandaş” denen o onursuz yaşam formuna dönmeyi reddediyorsa, eşit zulüm gördü on milyonlar. Herkesin üstüne eşit çöktü AKP laneti.
Adamlar yandaş vakıflarında çocuklara tecavüz ettiler be! Toplu halde. Ortaya da çıktı. Ama “bir kereden bir şey olmaz” diye üstünü kapatıp, bir kişiye suçu atıp olayı geçiştirdiler. Bir de utanmadan sırıtarak poz verdiler Meclis’te. Bir de utanmadan “LGBT” palavraları sıkıyorlar.
Fuhuş bunlarda, uyuşturucu bunlarda, ırz düşmanlığı bunlarda, din tüccarlığı bunlarda, hırsızlık bunlarda, yolsuzluk bunlarda, vatan satıcılığı bunlarda…
Bu musibetin 20 yıldır hayatına yılan gibi girmediği, sömürmediği, hakkını çalmadığı, hayallerini, umutlarını karartmadığı aile kalmadı gibi.
20 yıllık bir kâbus, üç kuşağı yok etti. Yarın gitseler, gelecek üç kuşak da bunların hırsızlık için uydurdukları “çılgın proje”lerinin borcunu ödeyecek Almanya’daki, İngiltere’deki tefecilere, Katar’daki paravan şirketlere.
Allah bir bela gibi verdi AKP’yi bizim başımıza. Hak ettik demek ki. Bunları def etmezsek daha da belamızı bulacağız. 20 lanetli yılın kısa öyküsü ve önümüzdeki kader yılı için çıkacak ders bundan ibaret.