İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, aldığı karar uyarınca dün kapılarını “halk”a açtı.
Üniversiteden gelen görüntüler, tam anlamıyla “dehşet verici!”
Ders işlenen amfilere giren “ziyaretçiler”, ders işleyen öğrencilerin fotoğraflarını çektiler. Çekilen o fotoğrafları ne yaptılar ki? Sosyal medyada ya da eş, dost, akrabayla paylaşıp, “üniversitede böyle ders işliyorlarmış” mı dediler?
Üniversite burası üniversite! Sirk ya da hayvanat bahçesi değil. Oldu olacak öğrencilere fındık, fıstık falan da atsalardı!
Hayatlarında hiç üniversite görmemiş insanlar için benzersiz bir deneyim elbette. Diplomasız birinin yönettiği ülkede, aynı diplomasız tarafından atanan rektör, diplomasızın oy verenleri de, en azından turist düzeyinde, üniversite deneyiminden faydalansın dedi herhalde.
Aklıma 14 Mayıs seçimlerinden önce meydanlarda sergilenen TOGG’lara doluşan, üstüne falan çıkıp fotoğraf çektiren insanlar geldi. “Adamlar şahane araba yapmış” diye arabayı seven tipler, üniversite kapısını da okşamışlar mıdır?
Ya da Ayasofya’nın kapısını kemiren tipler, İstanbul Üniversitesi’nin tarihi kapısının tadına da bakmışlar mıdır?
Üniversitenin “Açık Kapı-Açık Bilim” felsefesi uyarınca kampüslere sokulan vatandaşların, ders işlenen amfilere girip ders işleyen hoca ve öğrencilerin fotoğraflarını çekerek, bilime ya da felsefeye nasıl katkı sunacaklarını pek anlamadım. Herhalde bilim ve felsefenin yaşanan durumla alakasızlığını kanlı canlı bir biçimde ortaya koymaya çalışıyorlar.
Üniversiteyi “halk”a açtıktan sonra yaşanan rezaletten sonra açıklama yapan üniversite yönetimi, konu ile ilgili paylaşım yapanlara “hukuk” sopasını gösterdi ama bu tehditler, sadece yaşanan rezaletin boyutunu artırmaktan başka bir şeye yaramayacak.
“İstanbul Üniversitesi yerleşkeleri tarihi mekanlara sahip”miş. Memleketteki tüm tarihi mekanlar gezildi bitti, bir tek İstanbul Üniversitesi yerleşkeleri kaldı gezilip görülecek.
Giriş ücretinin ne kadar olduğunu belirtmemişler. Herhalde ilk gün insanların ayağı alışsın diye ücretsiz aldılar. Esnaf kafası diyeceğim, esnafa ayıp olacak.
Girişte MüzeKart geçiyor mu?
Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birine turistik mekan muamelesi yapılıyor ya, ondan soruyorum.
Mesela bu “tarihi mekanlara” rektörün makam odası da dâhil mi? “Ziyaretçiler” amfilere girip dersteki öğrencilerin fotoğraflarını çektikleri gibi üniversite senatosunun toplantılarını da izleyip fotoğraf, video çekebilecekler mi?
Hayır yani, “Açık Kapı-Açık Bilim” felsefesine katkıda bulunmaları açısından söylüyorum.
Benim bildiğim, üniversite sınavlarına hazırlanan öğrenciler hem motivasyon olsun diye, hem de tercih yaparlarken faydası olur diye üniversitelere götürülür gezdirilir. Ders işleyen öğrencilerin fotoğrafını çeken bir zihniyet, zinhar üniversiteden uzak tutulmalıdır!
İşin bir de güvenlik boyutu var tabi. Giren vatandaş kimdir, nedir bilmiyorsun. Ya üniversitede öğrencilerden biri ziyaretçiler tarafından saldırıya uğrarsa, taciz edilirse, rektör efendi bunun hesabını nasıl verecek? Konu ile ilgili paylaşım yapan, haber yazan kişileri “hukuk” sopasıyla tehdit ederek mi?
Diyelim okulda öğrenciler bir şeyi protesto ediyor. Böyle durumlarda üniversite yönetimlerinin aldığı ilk karar, fakülteler arası geçişi kapatmak olur. Cebinde üniversite kimliğin vardır ama kendi fakültenden başkasına giremezsin. Hatta bazen kendi fakültene bile almazlar. Böyle bir durumda da “açık kapı” felsefesine göre mi davranılacak?
Öğrenciyi okula sokmayacaksınız ama dışarıdan ne idüğü belirsiz tipleri içeri alacaksınız. Ya bu tipler ile üniversite öğrencileri arasında bir olay çıkarsa, üniversite yönetimi bunun hesabını kime, nasıl verecek?
AKP döneminde üniversitelerin düşürüldüğü durum maalesef bu. AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemde, AKP’ye direnen kurumların başında üniversiteler geliyordu. Üniversiteler arasında da İstanbul Üniversitesi’nin önemli bir yeri vardı. Kim bilir, belki de AKP, İstanbul Üniversitesi’nden intikamını böyle alıyordur.
Erdoğan ilk İBB başkanı seçildiğinde, 1994-1997 yılları arasında İBB’nin Sağlık Hizmetleri Başkanlığı’nı kim yapmış biliyor musunuz? Günümüzün İstanbul Üniversitesi Rektörü Osman Bülent Zülfikar! Yani AKP’liler gibi en ufak bir eleştiride “hukuk” diye çığırması boşuna değil. Erdoğan’ın yakınındaki tüm tiplere AKP kurulduğunda bu özellik yüklendi sanırım.
AKP, Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe takmıştı. İstanbul Üniversitesi’nin de üniversite kimliğini ayaklar altına alıyor. Yakında üniversite kampüslerinde çimlere yayılmış AKP’li dayılar, nargile fokurdatıp öğrencileri taciz eden Suriyeliler, hafta sonu kampüsün ağaçlık alanında mangala gelen tipler, mürit avına çıkan tarikatçılar, tebliğciler falan görürsek şaşırmayalım.
Abarttığımı düşünebilirsiniz ama abartmadığımı biliyorsunuz. AKP’nin ve AKP’lilerin yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır.
