Ekrem İmamoğlu, partisinin İstanbul adaylarını tanıtım toplantısında konuşuyor: “Bu şehirde kimsenin inancına kimsenin siyasi düşüncesine kimsenin yaşam tarzına bakmadan ayrımcılık yapmadan adil ve özgür bir kent, bu şehir herkesin şehri. Bu şehir Kürtlerin şehri, bu şehir Alevilerin şehri, bu şehir Boşnakların şehri, bu şehir Ermenilerin şehri, bu şehir Süryanilerin şehri. Bu şehirde 16 milyon özgür Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Bu şehirde vatansever, bayrağını seven Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde cumhuriyetin izinde yürüyecek 16 milyon insan var. İstanbulluların istediği olacak.”
İmamoğlu’nun “Kürtleri, Alevileri, Boşnakları, Ermenileri ve Süryanileri” sığdırabildiği İstanbul’a Türkleri sığdıramaması bir tesadüf değil.
Cümleleri cımbızla seçmiyoruz, AKP trollüğü de yapmıyoruz. Amacımız uyarmak; hem İmamoğlu’nu, hem de ona güvenerek oy veren milyonlarca seçmeni…
Türk milletini farklı unsurlara ayıran; bu unsurları vurgularken “Türk”ten söz etmeyen bir siyaset dilinin bilinçli olarak seçildiğinin farkındayız.
AKP’nin “milliyetçiliği ayaklar altına almakla övünen” Türk düşmanı ideolojisine neden karşı çıkıyorsak, İmamoğlu’nun sözlerine de bu sebeple karşı çıkıyoruz.
Ekrem İmamoğlu “Türkiye siyasetini” iyi kavramış bir “siyasetçi”.
AKP döneminde tarikatlara devredilen imtiyazları geri aldığında bile muhataplarından tarikat olarak değil, “bir grup” olarak bahsedecek kadar kelimeleri “özenle” seçen; kelimelerle bile seçim hesabı yapan bir kişilik.
“İma etmeyen” ve doğruları olduğu gibi söyleyen devrimci bir hareket olarak, İmamoğlu’nun bu tercihi bize yakın gelmiyor. Ancak mesele bu farklılık değil.
İmamoğlu böylesi bir tercihi ulusalcıları “cepte saydığı” için yapıyor. “Türk” kelimesini kullanmamasının sebebi de bu matematik hesabı.
Ne olursa olsun kendisine oy verecek milyonlarca Atatürkçü ve muhalif seçmen var; İmamoğlu da bu durumun farkında.
Ancak önemi yeterince kavranamayan nokta şu; sadece AKP muhalifi olmakla yetinmeyen ve güçlü milliyetçi söylemler arayışında olan önemli bir kesim de var artık.
Kendisini Türkçü, Türk milliyetçisi, Atatürkçü ya da ulusalcı olarak tanımlayan ve “hizmet siyaseti” söylemiyle yetinmeyen seçmen kitlesinin oranı her geçen gün artıyor.
Ekrem Bey yeni bir seçim başarısı istiyorsa, kafasındaki matematik denklemine bu kesimleri de eklemeli.
Bildiğim gibi yaparım diyorsa, Kılıçdaroğlu’nun seçimin ilk turundan sonra düştüğü duruma düşüp, “bütün tuşlara basarak” inandırıcılığı olmayan sahte bir milliyetçiliğe savrulmak zorunda kalabilir.
Kılıçdaroğlu da “matematiğin” esiri olup, yayınladığı videolarda arka plandaki kütüphanesine Nihal Atsız’ın kitaplarını koyarak seçimi kazanmaya çalışmıştı.
Oysa Türk milliyetçiliği “telaşlanınca” hatırlanacak bir siyasi hat değildir; Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisidir.
İmamoğlu ne derecede farkındadır bilinmez ama kendisinin ulusal bir figüre dönüşmesini sağlayan seçim zaferini, CHP ve İYİ Parti ortaklığında “ulusalcı ittifakın adayı olarak” kazandı.
AKP’nin yarattığı “kimlik siyaseti”nin izinden gitmek ve etnik oyların peşine düşmek İmamoğlu’nu temel gücünden uzaklaştırır.
Mitinglerde en çok atılan sloganın “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı olduğunu hatırlatalım.