Babalar gibi sattılar
Erdoğan liderliğindeki AKP’nin 2002 yılında iktidara gelir gelmez hırsla başlattığı ilk icraat, büyük bir özelleştirme furyası oldu. Türk Telekom, SEKA, madenler gibi çok sayıda devlet işletmesi, gerçek değerinin çok çok altında fiyatlarla yerli (yandaş) ve yabancılara peşkeş edildi. Adı bu yağma ile simgeleşen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın tabiriyle “babalar gibi” sattılar.
Türk askerinin başına çuval geçirildi
AKP’nin Türk Ordusunu maruz bıraktığı ilk aşağılama, 2003’ün 4 Temmuz’una denk getirilen “Çuval Hadisesi”ydi. Süleymaniye’de Barzani’nin peşmergesi eşliğinde Türk karakolunu basan işgalci Amerikan birliği, bir binbaşı komutasındaki özel harekât birliğimizi, yanlarındaki Türkmen mihmandarlar ile birlikte kafalarına çuval geçirerek esir aldı ve 60 saat boyunca işkence ederek sorguladı. Başbakan Erdoğan’ın protesto notası taleplerine tepkisi, “Ne notası veriyorsun? Müzik notası mı bu?” olmuştu.
Kürt açılımı, Irak/Suriye’de kukla Kürt devletleri
2002 itibarıyla durma noktasına gelen PKK eylemleri, AKP hükümetinin taviz politikaları sonucu yeniden tırmandı ve gün geçtikçe daha çok şehit gelmeye başladı. PKK’ya adeta hayat öpücüğü verildi.
TSK’nın teröre karşı elini kolunu bağlayan Erdoğan, valilere de operasyon yaptırmayın talimatı veriyordu. Hakan Fidan’ın MİT’i ise Oslo’da PKK’lılar ile uzlaşıyordu. Erdoğan ve AKP, PKK’ya ileriki dönemin KCK kalkışması için yığınak ve hazırlık fırsatını altın tepside verdi.
Habur rezaleti, bu sürecin en simge olayıydı. Devletin savcısıyla hâkimi, Habur’dan giriş yapan teröristlerin ayağına kadar gitmiş, burada ifadeleri alınan teröristler serbest bırakıldıktan sonra şehirde otobüsle gezdirilmişti. İkinci Habur rezaleti ise, bundan 5 sene sonra bir 29 Ekim’e denk getirildi. Yine Habur’dan giren Barzani peşmergesi, Türkiye üzerinden ilerleyip Suruç üzerinden Suriye’deki Ayn el Arab’a geçirildi.
Sonunda hiçbir yabancı gücün Türkiye’ye kabul ettiremediği şeyi Tayyip Erdoğan yaptı. 20 yılda Irak’ta ve Suriye’de iki küçük kukla Kürdistan kuruldu.
Türk Ordusu kumpaslarla esir edildi
AKP’nin Fethullahçı kadroların yardımıyla gerçekleştirdiği Ergenekon tertibi ve devamındaki Balyoz, Casusluk Davası gibi sayısız kumpasla Türk Ordusu’nun şerefli subayları ve Atatürkçü aydınlar haksız yere hapislere atıldı. Ordunun belini kıran operasyonlar, Çözüm Süreci ile eşgüdümlü yürütüldü.
2016’dan itibaren ise askeri ortaokul ve liseler tamamen kapatıldı. Yeniden kurulan Harp Okulları ise, sivilleştirme adı altında tarikatların mülakatından geçen fanatik öğrencilerle dolduruldu. GATA başta olmak üzere tüm askeri hastaneler kapatıldı.
Türklüğe savaş açıldı
Millî bayramlarda halkın kutlama yapma hakkı engellendi. “Türküm. Doğruyum. Çalışkanım.” sözleriyle başlayan Öğrenci Andı, okullardan kaldırıldı. Eli kanlı teröristleri tatmin etmek için TC ibareleri de devlet dairelerinden teker teker kaldırıldı. Atatürk’ün adı, resimleri, heykelleri birçok yerden kaldırıldı. Türk milletini Atatürk’ten koparma çabaları ilkokul müfredatında bile devam etti. Tayyip Erdoğan’ın bizzat ifade ettiği üzere, “Türk milliyetçiliği ayaklar altına alındı.”
KKTC ve Denktaş’a ihanet
AKP’nin ilk dış politika cinayetlerinden biri, AB’yi memnun etmek ve Annan Planını uygulatmak için Kıbrıs kahramanı Denktaş’a karşı haince kampanya yürütmek oldu. Annan Planı yürürlüğe sokulamadı ama Denktaş’ın devrilip teslimiyetçi Talat hükümetinin başa gelmesi sağlandı.
34 askerimizi şehit eden Putin’in kapısında dikildiler
Ruslar, 2020 yılı başlarında İdlib’de 34 Türk askerini hava saldırısıyla şehit etti. Hemen ardından dünya lideri denilen Erdoğan, Kremlin’de Putin’in kapısında dakikalarca bekletildi. Rus devlet televizyonunda bu görüntüler kronometre eşliğinde yayınlandı.
AKP’nin beslediği IŞİD, Türk askerini diri diri yaktı
2016’da iki Türk askerinin IŞİD militanlarınca yakıldığı görüntüler internette yayıldı. Görüntüler, Aydınlıkçılar başta olmak üzere alçak yandaş medya kalemleri tarafından utanmazca yalanlandı. Askerlerimize iftiralar atıldı. Devlet ise, bu iki askerin şehit düştüğünü bir yıl sonra sessizce ailelerine bildirdi.
Kadına şiddet ve cinayetler tavan yaptı
Erdoğan ve AKP’nin kadın düşmanı söylem ve politikaları ve hukuk sisteminde açılan gedikler, kadına şiddeti patlattı. Caniler cezasızlıkla teşvik edildi. AKP’nin 20 yılı, kadınlarımızın ve genç kızlarımızın üzerine karabasan gibi çöktü.
2021’de Erdoğan’ın, TBMM iradesi ile kanunlaşmış İstanbul Sözleşmesi’ni Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile geçersiz kılması hem bir hukuk katliamı, hem de gerici çevrelerin desteğini almak için verilmiş bir tavizdi.
Eğitim sistemi iflas ettirildi
İlkokuldan üniversiteye tüm eğitim kurumları işlevsiz, hatta zararlı hale getirildi. 4+4+4 sistemi ile öğrencilerin çağdaş eğitimden kopması amaçlandı. Sınav sistemleri hemen her yıl sil baştan kurgulanırken sorular Fethullahçılar başta olmak üzere cemaatlerin kadrolaşma çabaları için çalındı. Müfredatların içi boşaltıldı. İmam-Hatip liseleri ve öğretmen kadroları devlet eliyle hormonlanırken halkın talep ettiği normal okullar azaltıldı. Öğretmen alımları da sistematik bir şekilde asgaride tutuldu. 20 bine yakın köy okulu, taşımalı eğitim teşvik edilerek kapatıldı. Her yere açılan çok sayıda üniversite ile amaçlanan ise yükseköğrenimin tamamen kalitesizleşmesi oldu.
Hakaret, küfür, aşağılama ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek
Tayyip Erdoğan’ın “Öfke bir hitabet sanatıdır” zırvasıyla teşvik ettiği nefret ve ayrıştırma dili, Türkiye’nin toplumsal atmosferini zehirledi. Cüret bulanlar, Cumhurbaşkanı’ndan talimat almış olmanın ve iktidara yaslanmanın rahatlığıyla gazetecilere, sanatçılara, muhaliflere, sokakta röportaj veren herkese saldırıda bulunma hakkını kendinde görmeye başladı. Türkiye’yi adeta tımarhaneye çevirdiler.
Artan intiharlar
Tayyip Erdoğan rejiminin bir başka gurur (!) tablosu, intiharlar. Git gide artan intihar sonucu ölümlerin toplamı 20 yılda 70 bini buldu. Atanamayan öğretmenler, onuru çiğnenen polisler, sefalete dayanamayan insanlar, AKP dönemi çıkışsızlıkla tanıştı. AKP’lilerin bu tablo karşısında yaptığı ise ya görmezden gelmek ya da dalga geçmek.
Liyakatsizliğin iktidarı
AKP, liyakatsizlerin iktidarı. Diplomasını halen kanıtlayamamış bir Cumhurbaşkanı’nın doktorlara, mühendislere, okumuş bilinç sahibi kitlelere “giderlerse gitsinler” demesi bir boş vermişlik değil. Tayyip Erdoğan ve AKP eliti, insani gelişmişlik endeksinde gerileyen bir Türkiye’de çok daha rahat at at koşturacağını biliyor. TÜRGEV gibi vakıflar aracılığıyla hazırlanan devasa listeler işte bunun için. Bir fikri ve davası olmayan AKP rejiminin bekası, niteliksiz torpilli AKP çocuklarının hızla devlet kadrolaşmasına bağlı.
Türk halkının sesi kesildi
Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen TCK 299, 2014’ten beri 200 bin defa silah olarak vatandaşa doğrultuldu. 45 bin dava açıldı. Sokağı ve sosyal medyayı bu yolla zapt etmeye çalışan Tayyip Erdoğan, medyanın da ezici kısmını doğrudan ve dolaylı olarak kendine bağlayarak zorla susturduğu Türkiye’ye kendini dinletiyor. Çok sayıda gazeteci ise çeşitli suçlardan haksız yere yargılanıp hapis yatarken doğal olarak medyada yer bulamıyor. 2002’de basın özgürlüğü sıralamasında dünyadaki yerimiz ortalardayken bugün son sıraları Ruanda, Belarus, Somali gibi ülkelerle paylaşıyoruz.
Adaletin sarayları var, kendisi yok
AKP, şehirlere devasa adliye binaları kondurarak adalet dağıtacağı yalanını savurdu. Ama devletin her yerinde olduğu gibi Yargı erki de AKP tipi kadrolaşmadan nasibini aldı. Yargı bürokrasisi, kliklerin, suç örgütlerinin, partizanların, tarikatların tek kale maç oynadığı halı sahaya döndü. Hâkim atanmak için temel hukuk normu, AKP teşkilatından geçmiş olmak.
Dünyanın mültecisi bizde
Erdoğan, AB ile anlaşarak milyonlarca Suriyeliyi Türkiye’ye doldururken ABD ile de Afganlar konusunda anlaştı. En büyük emperyalizm karşıtı nutukları atan Erdoğan, sınırları delik deşik edilmiş Türkiye’nin bağrına milyonlarca el bombasını bu devasa emperyalist plan doğrultusunda yerleştirdi. AKP’li kodamanlar mültecileri sigortasız ve düşük maaşla çalıştırıp semirirken Türk halkı işsizliğe mahkûm oldu. Demografik tehdit ve iç savaş tehdidi de cabası. Ayrıca AKP rejimi, Türk vatandaşlığını parayla alınıp satılan basit bir mal ve hizmete dönüştürdü.
Lozan’dan beri ilk defa toprak kaybettik
Mavi Vatan hikâyeleriyle milletin gözünü boyayan AKP, son 10 yıl içerisinde Ege’de bize ait 20’den fazla ada ve adacığı Yunan’a terk etti. Üstelik Yunanistan burnumuzun dibindeki adalarımızı ele geçirmekle kalmadı, hukuka aykırı olarak silahlandırdı da. Süleyman Şah türbesi ise, adeta PKK’ya verilen utanç verici bir başka taviz olarak toprak kaybı hanemize yazıldı.
17-25’te açığa çıkan vurgun düzeni
17 Aralık 2013’te dünyanın ağzını açıkta bırakan muazzam bir hırsızlık, rüşvet ve vurgun düzeni açığa çıktı. Ortalığa dökülen pisliğin boyutları ve uluslararası niteliği İran’dan ABD’ye uzanıyor ve AKP’yi başlı başına bir millî güvenlik sorunu haline getiriyor. Türkiye ayakkabı kutularını, para sayma makinelerini, İranlı bir zibinin AKP’li bakanları nasıl avucunun içine aldığını gördü.
Kanlı Başkanlık Yolu
Haziran 2015’te tek başına iktidarı kaybeden Tayyip Erdoğan, düğmeye bastı ve kanlı süreç başladı. Öncesinde “400’ü verin de bu iş huzur içinde çözülsün” tehdidini savuran Erdoğan, patlayan bombalar ve yitirilen yüzlerce masum vatandaşımız ve şehitlerimiz sonrası 400’ü değilse de partisi için tek başına iktidarı Kasım ayında yine alacaktı. 2015 yılı Haziran ve Kasım ayları arasında yaşananlar, AKP musibetinin iktidarı bırakmamak için gerekirse tüm ülkeyi kana bulamaktan çekinmeyeceğini ilk kez açık seçik gösterdi.
Devletin ve toplumun kanseri tarikatlar
Erdoğan, Cumhuriyetin tasfiye ettiği cemaatlerin önünü öyle bir açtı ki neredeyse kendi de bunlardan birine kurban gidiyordu. Bugün Türk devleti, sivil, güvenlik, yargı bürokrasisi ve diplomasisiyle her anlamda tarikat ve cemaatlere paylaştırılmış durumda. Devlet, artık sadece ilk fırsatta birbirini bir kaşık suda boğacak bu cemaatlerin birbiriyle uyumu kadar güçlü.
Ama bu cemaatler sadece devleti değil toplumu ve aileyi de ele geçirmiş durumda. AKP, bilinçli bir şekilde fakirleştirdiği Türk toplumunu her gün daha fazla cemaatlerin kucağına itiyor. Çocukları da sapık şeyhlerin pis ellerine!
Soykırımcı Çin’e en çok Uygur teslim eden Müslüman ülke olduk
İslamcılığa Amerika’nın yanında Irak’ta Müslüman kanına girerek başlayan AKP, 20 yılın sonunda kariyerini Çinci İslamcı olarak devam ettiriyor. AKP iktidarında Türkiye, katil ÇKP rejimine en çok Uygur’u teslim eden ülke olarak soykırım tarihine adını yazdırdı. Geçtiğimiz yıl itibarıyla Çin’e teslim edilen Müslüman Uygur Türklerinin sayısı 397’ydi. Ülkenin sınırlarını gayrı Türklere sonuna kadar açan Erdoğan’ın Çin’den gelecek SWAP anlaşmalarına kurban ettikleri arasında çocuklar da var.
Güvenilmez ve itibarsız dış politika
AKP’nin verdiği en büyük zararlardan biri de Türkiye’yi çağdaş demokrasilerden uzaklaştırmak ve yalnızlaştırıp hedef haline getirmek. İmparatorluk nostaljisini dış politikaya malzeme eden Tayyip Erdoğan, 10 yılı aşkın süredir Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılamadı. Ama seçimlerden Esad’la el sıkışmayı iple çeker halde. “15 Temmuz’un finansörü” BAE ile, “terör devleti” İsrail ile, “Rabia’nın katili” Sisi ile barışa barışa dünyada algılanan tek bir imajımız var: güvenilmezlik ve itibarsızlık. AKP dış politikası o kadar berbat ki, Türk vatandaşlarının surgu sualsiz yurtdışı uçuş yapabileceği ülke sayısı –Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı saymazsak– artık iki elin parmağı kadar. Dayandığı İhvan kalelerinin bir bir dökülmesi de cabası.
Türkiye işçiler için cehennem oldu
AKP rejiminin Türkiye’yi soktuğu en büyük cenderelerden biri de ölçüsüz bir emek düşmanlığı. 20 yılda resmi rakamlara göre sadece iş cinayetine kurban giden işçi sayısı 30 bin. Tüm sosyal haklar törpülendi, sendikalar işlevsizleştirildi, AKP’li kodamanlar için emek piyasaları dikensiz gül bahçesine çevrildi. Türkiye, en basit işçi hakkı olan grevin bile yapılamadığı bir ülke oldu. Tayyip Erdoğan ise bunu gündemde kaçırmak yerine gururla anlatıyor.
Ekonomide küme düştük
Türk ekonomisinin dünya sıralamasındaki yeri 17. sıraydı. AKP’nin hortumculuktan ibaret politikaları sonucu artık ilk 20’de bile değiliz. Türk parasının değeri, satın alma gücü ve kişi başına milli gelir serbest düşüşte. AKP ise karalı bir şekilde sermaye kontrolü ve kambiyo rejimine dönerek batırdığı ekonomiyi kapalı hale getirmeye çalışıyor. Vatandaşın parasıyla bile ilaç bulamadığı bir ekonomi hazırlanıyor.
Tek felaket var o da AKP
Her konuda hızlı müdahale ve sonuç vadedilen Başkanlık sisteminde ne Pandemi ne yangınlar ne de depremler yönetilebildi. Diktatörün iki dudağını bekleyen hiçbir süreç düzgün yönetilemedi. Pandemide bir maske bile dağıtamadılar. Başkanlık sistemi mantıksız sokağa çıkma yasakları ve gerçek ölüm sayılarını gizlemeye yaradı. Ciğerlerimiz yanarken yangın söndürme uçaklarının yerinde saydığı ortaya çıktı. Depremde ise işgal altındaki Ukrayna’nın bir yılda yaşadığı kaybı bir haftada verdik. Devlet hiçbir yere tam anlamıyla yetişemedi.