AKP ve MHP’nin ortak hazırladığı “dezenformasyon yasası”nın maddeleri Meclis’te oylanmaya başlandı. Muhalefetin “sansür yasası” olarak nitelediği yasa, “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan” kişilerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını öngörüyor.
AKP’li Fahrettin Altun çok uzun süredir “Dünyada en çok yalan haber ve dezenformasyonun Türkiye’de yapıldığını, bunun Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayla belgelendiğini” anlatarak, buna karşı yasal bir düzenleneme yapmanın zorunluluk haline geldiğini söylüyordu.
Erdoğan’ın propaganda bakanının bahsettiği bu araştırmayı açık kaynaklardan araştırmış ve söz konusu araştırmanın AKP ve Cemaat kavgasının başladığı dönemde Fethullahçıların AKP’yi eleştirmek için yurt dışında hazırladığı bir rapor olduğunu ortaya koymuştum.
Türkiye’de yapılan yalan haberlerin kaynağının AKP olduğunu ortaya koyan Servet Yanatma imzalı bu rapor, AKP tarafından alındı ve tersyüz edilerek iktidarın yalan haberlerden mağdur olduğuna dair bir kampanyanın çıkış noktası haline getirildi. Tarihin unutmayacağı dezenformasyon örneklerinden bir tanesi!
Her ne kadar muhalefet tasarıyı “sansür yasası” olarak nitelese de sansür, iktidarın amacını tam olarak ifade etmiyor. Dışarıdan bakanlar, Türkiye’de demokrasi olduğu, kanunların işlediği ancak iktidarın sansür yasasıyla bu düzeni bozmak için bir adım attığı düşüncesine kapılabilir.
Oysa zaten AKP sansür eşiğini aşalı çok oldu. Mevcut yasalar kullanılarak yaratılan geniş bir sansür mekanizması zaten oluşmuş durumda. Gazeteciler şimdi de gözaltına alınıyor ve habercilere yeni davalar açılıyor. Ancak bu bile AKP’yi kesmiyor. Bu çemberi genişleten ve sıradan muhalif vatandaşları hedef alan kapsamlı bir seçim hazırlığı yapılıyor.
“Dezenformasyon yasası”nın seçimlerden önce Meclis’e getirilmesi bir tesadüf değil. Erdoğan’ın siyasi geleceğini garanti altına almak isteyen endişeli bir iktidarın hazırladığı büyük paketin bir parçası.
İktidar bu yasayla gerçeğin halka ulaşmasını engelleyecek büyük bir torba açmış oluyor. Bu yasanın maddeleri kullanılarak örneğin gerçek enflasyon rakamları üzerinden tahminler yapmak suç haline getiriliyor. Türkiye’nin geleceği hakkında olumsuz öngörülerde bulunmak suçun gerekçesi olabilecek. Ülkemizde bulunan gerçek mülteci rakamları üzerinden yapılan tartışma hâlâ taze. İktidarın açıkladığı rakamları muhalefet etmek bile dava konusu haline getirilecek. Bunları açıklamak suç tanımına sokulduğu gibi bunları paylaşmak da suç olacak.
Akla hayale gelebilecek her şeyin sokulabileceği büyük bir torbadan bahsediyoruz. Tasarının yasalaşmasıyla birlikte suç kapsamına sokulacak herkesin “ibret-i âlem adına” iktidar medyasından deşifre edileceği bir süreç tasarlanıyor.
Amaç elbette yalan haberin yayılmasına engel olmak değil; gerçeğin ortaya çıkmasını ve yayılmasını engellemek. Gerçekler üzerinden yapılacak bir siyaseti ortadan kaldırıp siyasetin zemini bambaşka bir yere çekmek. “Halkı endişeye sürükleyecek bir gerçeğin” bile mahkûm edileceği bir düzenden söz ediyoruz.
“Halkın endişeye sürüklenmesi” Menderes tarafından da CHP’ye karşı suçlama gerekçesi olarak kullanılmış, muhalefetin ve basının çalışmalarının izlenmesi amacıyla bir Tahkikat Komisyonu kurulmuştu. Komisyonun amacı muhalefeti ve basını soruşturmaktı.
62 sene sonra iktidar muhalefeti “ya tam susturma, ya kan kusturma” amacını komisyon düzeyinden yasa düzeyine çıkarmak istiyor. Türk demokrasisinin geldiği son nokta budur!