CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk siyasetine ve toplumun geleceğine gelmiş geçmiş en büyük tahribatı yapacak bir bomba bıraktı. Türkiye birkaç gündür sadece bunu tartışıyor. Dış politikadaki garabetler, çökmüş ekonomi, sansür yasası vs bilumum gündem Kılıçdaroğlu’nun taktik dehasını (!) dünyaya ispatlayan türban hamlesiyle bir kenarda unutuldu, kaldı.
Kılıçdaroğlu’nun bu müthiş hamleyi gerçekten de seçimlere yönelik bir taktik olarak gerçekleştirdiğini varsayarak tartalım önce. Diyelim ki Kılıçdaroğlu hakikaten CHP’ye ve ortaklarına seçim kazandıracak, AKP’ye daha doğrusu Erdoğan’a kaybettirecek bir taktik keşif yaptığını düşünmüş olsun. Ama türban hamlesinin sonuçlarının hiç de öyle gelmeyeceği açık…
Aslında CHP’nin yıllarca hata yaptığı ya da birilerine zulmettiği filan da yok ortada. Fakat gerçekte öyle olsaydı bile seçmene “Biz yıllardır hata içindeymişiz, artık bu hatalarımızdan vazgeçiyoruz,” demek CHP’ye ne kazandırırdı? Bunu duyan, yıllarca AKP’ye oy vermiş ama şimdi belki de ilk defa partisinden bezmiş ve alternatif arayan seçmen bile muhtemelen “Demek ki Erdoğan haklıymış, bize yıllardır eziyet eden, hatalı olan CHP’ymiş. Bakın kendileri itiraf etti. Bizi, CHP zulmünden kurtaran Erdoğan ve AKP’ymiş,” diyecektir.
Kılıçdaroğlu işte bu sonucu verecek çıkışı yaptı. Hem de seçimlere bir yılın altında bir zaman kalmışken! Bunu bir seçim taktiği olarak yaptıysa, bunun böyle olduğunu vatandaşın gözüne sokmak için daha iyi bir zamanlama tespit edemezdi herhalde. Bu çıkışı samimi bulabilecek az miktarda insan dahi bu zamanlama karşısında Kılıçdaroğlu’nun samimiyetsizliğine hükmetmiş olmalı. “Madem yıllardır hatalı olduğunuzu düşünüyorsun, neden seçimlere beş ay kala bunları söylemeye başladın, mesela beş yıldır neredeydin?” diye sormazlar mı?
Yani ortadaki gerçekten bir taktik denemesiyse bu tam bir fiyasko! Adeta kaybetmek için yapılmış bir siyasî kendini imha!
Şimdi olan oldu… Eğer Kılıçdaroğlu ve CHP, seçimlere bu türban açılımı üzerinden giderse seçimi daha şimdiden kaybettiler demektir. Sonra uyarmadı demeyin! Türban zemininde kazanan kesinlikle Erdoğan olur. Gerçek isteğiniz bu değilse – ki bundan artık hakikaten şüphe ediyorum – bu hatanızı artık çok zor da olsa telafi etmenin yollarını araştırmaya enerji harcayın!
Kılıçdaroğlu belki iyimser bir hesapla CHP’de, laik seçmende bu abes taktiğe rağmen hiç fire olmayacağını hesaplıyordur. Öyle olmayacağını bilmesi lazım. Ama diğer taraftan kazanmak istediği kitle de zaten aşina olduğu bu zeminde CHP’ye karşı zaten AKP’nin ve tabii ki kendisinin haklı olduğunu düşünmeye tekrardan başlayacağı için gidip yine AKP’ye oy verir. Kılıçdaroğlu’nun özeleştiri fantezilerinin sonucu bundan başka bir şey olmaz. Kısacası kimlik, ekonomiye ve diğer her şeye ağır basar. Erdoğan’a kaybedeceği seçim zorla kazandırılır, daha doğrusu hediye edilir.
Diğer taraftan bu taktik “Zihni Sinir projesi”, Kılıçdaroğlu’nun Siyasal İslamcı müttefiklerini de ofsayta düşürüyor. “Biz zalimdik, vazgeçiyoruz,” diyen bir CHP’nin yanında duran Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun artık Erdoğan’a diyecek bir şeyi kalmaz. Onlara, “Siz zalim CHP’nin yanındasınız,” diyen Erdoğan’ı haklı çıkaran (!) yine Kılıçdaroğlu’nun ta kendisi olur… Yani burada da fayda değil zarar var.
Şimdi bu başarı fışkıran taktik oyunlarından gelin daha ciddi bir zemine, Türkiye’nin sosyolojisine, geleceğine çıkalım. Taktik açıdan sadece Kılıçdaroğlu’nun kendisinin, partisinin ve ortaklarının siyasî ikbali için bir çöküş yaratacak bu hamle, diğer tarafta ülkenin geleceği içinse gerçek bir felaket!
Eğer Kılıçdaroğlu, gerçekten de iddia ettiği gibi “seçim kaybetmek pahasına” bir çıkış yapacaksa bunu laikliği savunmak için yapmalıydı. Ki aslında bunu gerçekten ve doğru bir şekilde yapsaydı kaybetmezdi de. Kılıçdaroğlu ve o “meşhur danışmanları” farkında değil ama dünya her geçen gün laikliğin kıymetini daha iyi anlıyor. O yönde gidiyor, mücadele ediyor ama bu efendiler ve hanımefendiler burunlarının ucundaki İran’da olanları bile görmekten değilse de anlamaktan tamamen acizler. Hatta bunun da ötesinde CHP’nin yanına gelmiş Siyasal İslamcı ortaklarının dahi az ya da çok laikliğin, başkalarına yaşam hakkı tanıma fikriyatının kıymetini anladıkları için orada olduklarını da anlamıyorlar! Kılıçdaroğlu bir risk alacaksa laiklik adına almalıydı. Ama maalesef…
Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı türban açılımıyla Türkiye’nin geleceğine büyük bir zarar verdi. Uzun vadede gelişecek ve başarı kazanabilecek laik ve sol bir hareketin önüne şimdiden bizzat kendi hamlesiyle geçti. Bunu 20 küsur yılda AKP ve Erdoğan yapamamıştı. Tebrikler doğrusu!
Kılıçdaroğlu’nun sık sık tekrarlamayı sevdiği bir “Cumhuriyet’i taçlandırma” sözü var malum. Şimdi Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’i dediği gibi demokrasiyle değil türbanla taçlandırmış oldu. Bu yaptığı emin olmalı ki yüz yıl sonra dahi unutulmayacak. İnsan illa tarihe geçmek isterse böyle de geçebilir. Ama ileride rahmetle değil lanetle anılırsa üzülmesin. Bu kendi tercihi… Türkiye’nin TUDEH’i olmak demek ki onun misyonuymuş…
Kılıçdaroğlu ve benzerlerinin kafasında muhayyel bir dünya var. Burada her şeye yer var: Kabile, aşiret, etnik grup, mezhep, cemaat, tarikat vs… Bir tek şeye yer yok; o da ulus! Tüm kimliklerin anarşik bir federasyonu ya da bir adem-i merkeziyet aşuresi planlayan bu kafalar, Cumhuriyet’ten ve onun üzerinde yer aldığı birim olan ulustan daha eski aşamalara dönmeyi, toplumu bu anlamda bir yapı bozumuna uğratmayı seçiyorlar. Yani modernizmi, laikliği (Türkiye için Kemalizm’i) aşan çok ilerici bir şey yaptıklarını sanırlarken Prens Sabahattinciliğe dönmüş oluyorlar. Türkiye’yi bu noktaya geri döndürme şerefine nail olmak da CHP Genel Başkanı’nın nasibiymiş demek ki…
Bu paye ona yeter de artar bile…