Türkiye Barolar Birliği önceki başkanı Metin Feyzioğlu, KKTC Lefkoşa Büyükelçisi olarak atandı. Bir dönem muhalif kesimin “parlayan yıldızı” olarak görülen Feyzioğlu, son dönemlerde bıraktığı bıyığın karşılığını alarak AKP’nin memurluğuna terfi etmiş oldu.
İktidarın diplomasi dışından diplomat atamaları yapması son dönemlerde artık son derece sıradan bir olay haline geldi. “Monşer” olarak nitelendirilen, “kökü dışarıda” olmakla suçlanan diplomatlar saf dışı bırakılırken, AKP’li ya da AKP’ye yakın ve diplomasiyle hiçbir ilgisi olmayan isimler diplomat olarak atanmaya devam ediyor. Böylelikle Türk devlet geleneğinin bürokrasideki son kalıntıları da “temizlenirken”, AKP’nin tek devlet anlayışına uygun bir dış politika modelinin inşasına devam ediliyor.
Feyzioğlu son dönemlerinde sürekli AKP’ye sinyal veren bir konumda olsa bile Tayyip Erdoğan’ın üzerine yürüdüğü yargı yılı açılış töreni tarihe geçti. Tabiri caizse Erdoğan, Feyzioğlu’nun kafasına vura vura “hizaya soktu”.
Muhalif cepheden yandaşlığa devşirilen bir isim olarak Feyzioğlu, bundan sonraki süreçte kendisini ispatlamak için çok keskin bir dil kullanacak ve AKP iktidarının dilini kullanarak Rum “meslektaşlarına” korku salmaya çalışacak. Diplomasiyi orman kanunlarının bir türevi olarak gören bir anlayışın diplomatları bunlar. “Kurtlar Vadisi” müziğiyle Bağdat’da dolaşan, “dombra” dinleyerek Atina sokaklarından instagram paylaşımları yapan, günün önemli bir kısmını “düşman bürokratlara” twitter üzerinden laf sokarak geçiren yeni diplomasi anlayışının memurları artık her yerde. Eski muhalifler de böyle bir süreçte kullanılmaya çok müsait.
Her ne kadar Feyzioğlu’nu hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC’ye atamak inceden “kazık atma” görüntüsü oluştursa da Feyzioğlu’nun geçmişin “kötü anılarını” silmek için bu görevi memnuniyetle kabul edeceği kesin.
Ancak Feyzioğlu’nun görevlendirilmesi yetmez. AKP usulü yeni diplomasinin başarılı olabilmesi için farklı isimlerin de “devletin bekası” için görevlendirilmesi bir zorunluluk.
Örneğin Mehmet Ali Çelebi gibi bir ismin tam da böylesine gerilimli bir dönemde Atina Büyükelçisi olarak atanması Yunanistan’ı ciddi biçimde korkutacak, “Teğmen” çantasında taşıdığı mavi vatan haritalarıyla Yunan’ı perişan edecektir.
Hulki Cevizoğlu gibi “ağırlığı olan” bir ismin ABD’ye atanması AKP’nin ulusalcılıkta ne kadar ısrarlı ve samimi olduğunu tüm dünyaya gösterecek, böylece cümle alem Türkiye’nin sınırlarını koruma konusunda ne kadar kararlı olduğunu görecek ve elbette titreyecektir. Cevizoğlu’nun CNN Türk kariyeri de kendisi için çok önemli bir referans olabilir.
Erdoğan’ın uçağının gediklilerinden, iktidar gazetecisi, PKK üyesi olmaktan 13 sene cezaevinde kalmış Kurtuluş Tayiz gibi bir isim Suriye ya da Irak’a büyükelçi olarak atanırsa, buralardaki terör faaliyetleri konusundaki engin bilgilerinden Türk Devleti faydalanabilir, böylelikle buralardaki gücümüzü daha fazla hissettirebiliriz.
Doğu Perinçek, Çin’in Türkiye Büyükelçisi olmaktan vazgeçerse Türk diplomasisi açısından iyi bir diplomat transferi olabilir. Hem böylece Perinçek’in Çin’e mi yoksa Erdoğan’ı mı daha çok bağlı olduğu da iyice anlaşılmış olur.
Ahmet Hakan’ından Cübbeli Ahmet’ine kadar daha sayılabilecek yüzlerce isim var ama aklıma ilk gelenler bunlar. Türkiye açısından diplomasi, artık devletler hukukun yarattığı bir uzlaşma yöntemi olmaktan çıkmış, AKP’nin tabanının gönlünü hoş tutacak ve gururunu okşayacak bir “show business” faaliyetine dönmüş durumda. Artık Bakanlıkta çaycılık yapan, Anadolu’nun okumaktan mahrum bırakılmış yetenekli gençlerinin bile yüksek perdeden “eyyyy” diye bağırabildikleri için diplomat olabileceği bir dönemden geçiyoruz. Feyzioğlu da yeni görevinin hakkını fazlasıyla yerine getirecektir. Hayırlı işler!