Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamalar, AKP’nin seçim stratejisini ortaya koyuyor.
Erdoğan, seçim süresince gündemlerinin “deprem” olacağını söyleyerek iç siyasete girmeyeceği mesajını verse de konuşmasının önemli bir kısmı “ana muhalefet, yavru muhalefet” söylemleriyle dolu.
“Kentsel dönüşüm konusunda adeta yalvardıklarını ancak muhalefetin mitingler yaparak buna engel olduğunu” söyleyen Erdoğan, afet sonrasında oluşan büyük yıkımın faturasını muhalefete çıkarmaya çalışıyor.
Görünen o ki iktidar seçim stratejisini “kentsel dönüşüm” üzerine kurmuş durumda.
Türkiye’nin her yerinde eskiyen binaların yenilenmesi üzerine büyük sözler verilerek, deprem bölgesindeki imar oluşumu “başarı öyküsü” olarak sunularak halktan oy istenecek.
Erdoğan’ın konuşmasında İstanbul’un belli bölgelerinde AKP’li belediyelerin yaptığı dönüşümleri örnek göstererek, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne “Karabağları neden dönüştürmediniz?” diye sorması iktidarın yeni propaganda malzemesi olacak.
“Gündemimiz deprem” derken kastedilen şey, deprem sonrasında ortaya çıkan yetersizlikler ve ihmaller değil!
İki yüz kadar müteahhidin ve 1 belediye başkanının tutuklanmasıyla yıkımın sorumluları bulundu tabii ki(!)
Bütün gelişmiş ülkelerde bu tür olaylardan sonra devletin “yaptıkları” değil, “yapmadıkları” konuşulur ki, kamuoyu hatalardan ders çıkarsın, aynı yanlışlar tekrarlanmasın.
Yunanistan’daki tren kazasını düşünelim. “Yunan”, tren kazasından sonra “hızla müdahale edildiği, hükümetin para dağıtacağı” propagandası yapmak yerine hesap veriyor. Kimisi istifa ediyor, kimisi özür diliyor.
Yaşanan acıların boyutları çok farklı olsa da “devlet aklının” nasıl çalıştığını göstermek açısından kıyaslamak önemli.
Türkiye’de ise iktidar muhalefeti suçlamayı, “hükümetin en hızlı biçimde müdahale ettiğini, yeni yapılan konutların çok daha güzel olacağını ve dağıtılan paraları” anlatmayı tercih ediyor.
AKP hesap vermeyi geçtik; neredeyse teşekkür bekliyor! İşte AKP Türkiye’si!
Dağıtılan çorbanın, damacana suyun, çadırın ve kıyafetlerin sayısının bile açıklanmasının sebebi “hükümetin başarılı olduğu” algısını yaratmak.
“Depremle” ilgiliymiş gibi görünse de aslında son derece “siyasi” olan bir propagandayla karşılaşıyoruz.
Yaklaşan seçimlerden önce iktidarın tek bir şansı var: Erdoğan’ın depremin yaralarını ne kadar hızlı sardığına ve ancak “başkanlık sisteminin” kentsel dönüşümü gerçekleştirerek, yeni yıkımlara engel olabileceğine dair bir şehir efsanesinin yaygınlaşması gerekiyor.
Deprem bölgesinde inşasına başlanan konutlar tüm Türkiye’de emsal olarak gösterilecek ve ülkenin her yerinde yeni konutların yapılacağına dair bir “anahtar siyaseti” yapılacak.
Ve elbette bunlar yapılırken de söz dönüp dolaşıp “muhalefetin konut yapamayacağına, yapılan konutlara da engel olmaya çalışacağına” gelecek.
Depremin ilk gününden beri toplanan yardımlar üzerinden bile siyaset yapan bir iktidarın, “siyasi tartışmalara girmedik” söylemi inandırıcı olmasa da alıcısı mutlaka olacaktır.