CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 gün önce CHP Parti Meclisi toplantısında yaptığı değerlendirmeler, gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Özellikle Erdoğan’ın adaylığı ile ilgili yaptığı değerlendirmeler, muhalefet açısından dikkatle incelenmeye değer nitelikte.
Cumhuriyet gazetesinin aktardığına göre, Parti Meclisi toplantısında Erdoğan’ın adaylığı ve seçim kanununun uygulanıp uygulanmayacağı gündeme gelmiş. Kılıçdaroğlu da bu konuyla ilgili “Hukuken tablo ortada. Kendini mağdur gibi konumlandırması ona koz vermek anlamına gelir” demiş.
Bu değerlendirmeden tek bir sonuç çıkıyor: Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın aday olamayacağını biliyor ama Erdoğan mağduru oynamasın diye itiraz etmeyecek.
Burada muhalefetin, daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun çarpık mantığına dikkat çekmek gerekiyor. Erdoğan mağduru oynamasın diye adaylığına ses çıkarmayan Kılıçdaroğlu, diğer taraftan Erdoğan’ın mağdur ettiği İmamoğlu’nun önünü kesmek için elinden geleni yapıyor.
Madem Kılıçdaroğlu mağduriyet konusunda bu kadar hassas, Erdoğan için gösterdiği anlayışı, İmamoğlu için niye göstermiyor? Üstelik İmamoğlu’nun mağduriyeti, Erdoğan’ınki gibi sahte bir mağduriyet de değil.
Baykal, Erdoğan mağdura yatmasın diye Başbakanlık yolunu açmıştı; Kılıçdaroğlu da aynı sebepten Erdoğan’a üçüncü kez (hakkı olmamasına rağmen) Cumhurbaşkanlığının yolunu açıyor.
Kılıçdaroğlu seçim yasasının uygulanmamasına neden itiraz etmediğinin sebebini ise şöyle açıklıyor: “Anayasa çiğneniyor. Burada konuya bakacak kişi YSK. YSK de Saray’ın ne talimatı varsa onu uygulayacak. Bu konu yerine ekonomiyi konuşacağız. Halkın sorunu bu.”
Kılıçdaroğlu’nun söylediği şey doğru mu? Doğru. Elbette ki Erdoğan’ın atadığı memurlar, Erdoğan’ın adaylığını engellemeyecek. Ancak durumun bu olması, muhalefetin bu duruma itiraz etmemesinin gerekçesi olamaz.
Sıradan bir vatandaş böyle düşünebilir, ancak ana muhalefet partisi lideri düşünemez. O’nun görevi zaten bu hukuksuz uygulamalara itiraz etmek ve değiştirmeye çalışmak değil midir? Hem tek adam rejiminden ülkeyi kurtaracağını söyleyeceksin hem de tek adam rejiminin hukuksuz uygulamalarına itiraz etmeyeceksin. Nerede kaldı senin muhalifliğin?
Erdoğan’ın adaylığı konusu YSK’da düğümleniyorsa ve muhalefet lideri olarak Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın atadığı YSK’ya güvenmiyorsa, bunun çözümü itiraz etmemek değil ki. Tam tersine her fırsatta vatandaşa bu hukuksuzluğu, YSK’nın güvenilmezliğini anlatmak muhalefetin birinci işi olmalıdır. Eğer bunu yapmıyorsa, muhalefet etmekten kaçıyor demektir.
Diyelim ki Kılıçdaroğlu itiraz etmedi. Seçime gidildi ve seçimde de muhalefet kazandı. YSK seçim sonuçlarını onaylamazsa ne olacak? “Nasıl olsa itiraz etmenin bir anlamı yok” deyip kazandığınız seçimi Erdoğan’a mı vereceksiniz?
Madem YSK’ya bu kadar güvenmiyorsun, muhalefet olarak seçimi boykot edersin. Muhalefet seçimi boykot etsin diye yazmıyorum ama tek seçenek Erdoğan’ın adaylığına sessiz kalmak değil.
Bugün tartıştığımız Anayasa’yı değiştiren, Anayasa’ya o maddeyi koyan Erdoğan. Erdoğan, vakti gelince o maddeye itiraz edileceğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Erdoğan, bu itirazlar üzerinden tam da Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi bir mağduriyet çıkarmayı planlamış olabilir. Burada muhalefetin görevi Erdoğan’ın oyununa gelmek değil, Erdoğan’ın oyununu bozmaya çalışmak olmalıdır.
Tek adam rejiminin çarpık ve hukuksuz uygulamalarına itiraz etmek yerine Erdoğan’ın önünü açan Kılıçdaroğlu, “Bu konu yerine ekonomiyi konuşacağız.” demiş. Ancak bu konuda da muhalefetin konuşacak pek bir şeyi kalmadı. Erdoğan, son bir kaç aydır yaptığı seçim hamleleriyle bol keseden seçim rüşveti dağıtıp oylarını artırma çabasına girerken, muhalefet hâlâ havanda su dövmeye devam ediyor.
Türkiye, tarihinin bile belli olduğu en kritik seçim sürecine girerken, Erdoğan’ın en büyük kozunun bizzat ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu olduğu görülüyor. Oldu olacak, Erdoğan mağdur olmasın diye Kılıçdaroğlu, muhalefeti seçime sokmasın, olsun bitsin.