Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “sosyal konut projesi” için dün 550 binden fazla kişinin başvuru yaptığı söyleniyor. Rakamın doğruluğuna güvenemesek bile görünen şey projenin halkta karşılık bulduğu. AKP kendi siyasi geleceğini kurtarabilecek gerçek bir “çılgın proje” bulmuş olabilir.
İlk etapta 350 bin haneyi doğrudan ilgilendiren (250 bin konut + 100 bin arsa) büyük vaat, AKP’nin ihtiyaç duyduğu toplumsal desteği sağlama potansiyeline sahip. Ülke ekonomisinin geleceği böylesine kötü görünürken çok uygun şartlarda bir konut sahibi olma düşüncesinin yarattığı cazibe inkar edilemez. Ev sahibi olmak ve SGK’lı olmak, Türk ailesi için geleceği garantiye alacak büyük bir güvence anlamına geliyor.
Projeyi açıklayanların henüz cevaplamadığı “finansmanın nerden bulunacağı” gibi yerinde sorular sormanın bile anlamsızlaştığı bir “heyecan dalgası” yaratılmış oldu. Resmi açıklamaya göre proje ilk etapta 356 milyar TL’lik, devamında yapılacağı söylenilen ek konutlar ve iş yerleri ile toplamda 900 milyar TL’lik bir proje.
Kıyaslayabilmek açısından 2022 bütçesinden en çok payı %15.7 ile Milli Eğitim Bakanlığı alıyor ve bu da 189 milyar TL’ye denk geliyor. Konut projesinin tamamlanması gereken bütçe bunun neredeyse iki katı. Hak sahiplerinden çok düşük bir peşinat alınacağı, taksitlerin de aynı şekilde düşük olacağı düşünüldüğünde bütçeden yapılacak büyük bir sermaye transferi zorunluluk haline geliyor. Gereken miktarı elbette devlet finanse edecek.
Bunun anlamı projenin yaratacağı devasa maliyetlerin orta ve üst sınıflara yüklenmesi olacak. İktidar nispeten daha zenginden alıp daha yoksul kesime ev yapmış olacak. Bunun karşılığında da siyasi destek sağlayacak.
Tıpkı kur korumalı mevduat olayında bankada birikim sahibi olan kesimlerin sağladığı kazancın toplum tarafından finanse edilmesi gibi.
Sosyal devlet yardımı gibi takdim edilen bu uygulama AKP’nin elinde yoksullaşmanın devam etmesine sebep olan bozuk iktisadi yapının devamı anlamına geliyor. Toplumun küçük bir kesimi kazançlı çıkıyor ancak ülke kaybetmiş oluyor.
Durum bu kadar açıkken hiç kimseden bir itirazın gel(e)memesi, iktidar açısından projenin akıllıca bir hamle olduğunu gösteriyor. Sonuçta düşük gelirli insanların ev sahibi olması itiraz edilecek bir şey değil.
Ancak her şeye rağmen bir kesim için “fırsat” olacak bu projenin, toplumun geneli için daha büyük sıkıntılar doğuracağını söylemek de gerekiyor. AKP’nin diğer bir amacı bu büyük projeyle büyüme rakamlarını daha da yüksek tutmak. Ancak bu hırs Türkiye ekonomisini daha büyük bir uçuruma sürüklüyor. İktidar kimilerini zenginleştirerek, kimilerini de borcun altına sokarak kendisine bağımlı kılmaya çalışıyor.
Kaldı ki başvuru için gerekli kriterlerin önceden sızdırılması ihtimali bile konuşuluyor. Proje 15 gün öncesinden açıklanmıştı. Bu süre “teşkilat içinden” bazıları için fırsat olmuş olabilir. Milli Piyango’nun, sınavların ve mülakatların sonuçları ortadayken TOKİ’nin düzenleyeceği bir çekilişe de kimsenin güveni yok.
Bunların dışında dar gelirlilere yönelik projelere karşı pek de hevesli olmayan müteahhitlerin böyle bir sorumluluğa ortak olmaları da şüpheli. Kemal Kılıçdaroğlu’nun müteahhitler için “gelir güvencesi” çağrısı yapması yerinde. Seçim öncesi sembolik temel atmalardan sonra üstleniciler işlerini askıya alabilir.
Ancak tüm bunların farkında olan birçok muhalif insan bile şansını deneyecek. İmkanı olanın da denemesi hakkıdır. AKP sonuçta bir umut kapısı açtı ve bu kapıdan çıkan ışığın yerine ulaşması çok kolay.