Üç Türk cumhuriyetinin GKRY’yi tanıması AKP’nin suçu
Türkiye’nin yoğun iç gündeminin yanında, son günlerde dış politikadaki en olumsuz gelişmelerinden biri Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanıması ve büyükelçi atayarak attıkları bu adımı kuvvetlendirmesi oldu. Bu tanıma, GKRY’nin doğrudan tüm Kıbrıs’ın egemeni olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması demek. Doğal olarak da bu adım, KKTC’nin yok sayılması anlamına geliyor.
Ama diğer taraftan bu üç Türk cumhuriyetinin, KKTC ile birlikte aynı çatı altında yer aldıkları bir kuruluş var: Türk Devletleri Teşkilatı. Kazakistan ve Özbekistan, TDT’nin üye ülkelerindenken, Türkmenistan ise KKTC gibi bu teşkilatın gözlemci ülkeleri arasında yer alıyor.
Normal koşullarda böyle bir gelişmenin asla olmaması gerekirdi ama burası AKP Türkiye’si ve her şey mümkün!
Yani bu yaşananlarla, uzun zamandır AKP’nin ortağı MHP ile birlikte yaptığı “Türk Dünyası’nı bir araya getirdik, Turan’ı kuruyoruz” propagandasının tam bir balon olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu propagandaya kapılarak AKP ve MHP’den Türkçülük, Turancılık bekleyenlere geçmiş olsun diyoruz. Gerçi Bahçeli’nin PKK-Apo açılımından sonra da akıllanmayanlara bir şey demenin anlamı yok ama olsun…
AKP, Türk Dünyası ile gerçekten ilgilenmiş olsaydı, doğru düzgün bir Türk Birliği politikası, stratejisi olsaydı bu üç Türk devletinin GKRY’yi tanımasını bırakın, KKTC’yi tanıması gerekirdi. A
ma bu iş, en baştan yanlış bir şekilde ve yanlış kişilerle kuruldu. Dolayısıyla sonuç da bu tam çuvallama hali oldu. Bu çuvallamanın öyküsünü gelin AKP’nin TDT’nin Aksakallar Konseyi’ne Türkiye temsilcisi olarak gönderdiği ve konseyin başkanı olmasını sağladığı Binali Yıldırım’ın şahsı çerçevesinde inceleyelim.
Bu hikâye, ibretiâlem olmaya yeterlidir…
Türklük karşıtı bir “Türk Dünyası Aksakalı”: Binali Yıldırım!
Türk Devletleri Teşkilatı, 2021’de Türk Konseyi’nin isim değiştirilmesiyle oluşturulmuştu. Amaç da Türk devletleri arasındaki bağı güçlendirmek olarak tespit edilmişti. Okurlarımızın da bildiği gibi bu çerçevede ortak abece kullanılması gibi bazı adımlar da atılmaya çalışılmıştı.
Fakat bu olumlu tabloyu bir katresiyle berbat edecek bir şey vardı: Türkiye’yi AKP yönetiyordu ve sürecin başında da o vardı.
Biz, AKP’nin başında olduğu herhangi bir oluşumdan iyi, özellikle de Türkiye ve dünya Türklüğü için faydalı bir sonuç beklenmemesi gerektiğini gayet açık bildiğimiz için olanlara elbette şaşırmadık. Zaten daha en baştan, Teşkilat bünyesinde kurulan Aksakallar heyetinin başında Binali Yıldırım’ı görmek bile yeterli kanaati oluşturmamızı sağlıyordu.
Bir defa, Binali Yıldırım bırakın Türkçü olmayı Türklükle ciddi sorunları olan, ideolojik Kürt-İslamcı, Nakşibendi bağlantılı bir AKP’li. Bu ismin Türk Aksakalı olarak sunulması olsa olsa bu işi en baştan ve en tepeden sabote etmek demekti.
Yıldırım, daha 2018’de Çin’i ziyaret ettiğinde, Çin’in Türkler ve Türkistan üzerinde egemenlik sembolü olan Tang Hanedanı’nın bayrakları altında ve ağır Çin faşisti mesajlarla görüntü vermeyi sorun etmemiştir. Türk Dünyası konusuna karşı bilgisizlik ve ilgisizlikte kendisiyle yarışan dostu MHP’li Celal Adan da bu fotoğraflar çekilirken yanındaydı. (Bkz: Ozan Pekgöz, Doğu Türkistan’da Türk Soykırımı, İleri Yay., 2024)
Yıldırım ve Adan, bu yaptıklarıyla Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı akladıklarının, Çin’in Türk ülkelerini hedef alan yayılmacılığını onayladıklarının ne kadar farkındalardı ya da bu, ne kadar umurlarındaydı? Bu rahatlıklarının Türklüğe karşı derin bir ilgisizlikten kaynaklandığını, Binali Yıldırım’ın 2021’de TDT hakkında söylediği şu sözlerden anlıyoruz: “Rusya ve Çin, bu topluluğun doğal üyesi niteliğindedir.”
Daha 2014’te Kırım’ı işgal etmiş ve birçok Türk yurdunu boyunduruk altında tutan Rusya ile soykırımcı Çin, TDT’nin doğal üyesi değil, olsa olsa doğal düşmanı olabilir. Çin’in Türk milletinin en eski, Rusya’nın ise onun kadar eski olmasa da yine de en köklü Türk düşmanı olması da ayrı bir konu.
Karşımızda konuşan ise anlı şanlı Türk Devletleri Teşkilatı’nın en bilgelerinin, aksakallarının başkanı olan Binali “Beğ”! Buradan ne çıkmasını bekleyebilirdik ki? Ama Binali Yıldırım’ın anti-Türkçülüğünü sadece anti-Turancılıkla, dış Türklere karşı bir umursamazlıkla, Pekincilikle, Moskovacılıkla sınırlı sanıyorsak yine aldanırız. Biraz daha güncele yaklaşalım… Bakın daha bu ay yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili olarak neler demiş:
“Bu milletin unsurları var. Bin yıldır bu topraklarda Kürtler, Türkler, Süryani, Abaza, Çerkez’i var. Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir.”
Yine o ne olduğu ve kim olduğu anlaşılamayan “bu millet”! Yalnız bu ifadeden çıkan; bunun Türk milleti olmadığının kesin olduğu. Ortada “bu millet” diye bir yığın varmış ve Türk de Kürt, Süryani vs. gibi bunu oluşturan etnik gruplardan birisiymiş! Hem de bin yıldır bu böyleymiş…
Elbette bu sözleri herhangi bir AKP’liden, Dem Parti yöneticisinden ve MHP lideri Bahçeli’den duymak son derece normaldir. Hepsi de “bin yıllık kardeşlik” diyerek olmayan bir tarihi uyduran, Türk’ü ulustan etnik unsura indirgeyen aktörler. Burada bu sözlere önem verip yeniden aktarmamızın nedeni; sözlerin sahibinin taşıdığı “TDT Aksakalı” sıfatıdır.
Türkiye’deki Türk varlığına karşı olanlardan nasıl bir Türk Dünyası, Türk Birliği politikası beklenebilir ki? Türkiye’de Türk’ü savunmayanların KKTC’nin haklarını korumasını kim umabilir? Bunların, diğer Türk devletlerinin o veya bu sebeple yanlış kararlar almasına engel olmaları nasıl ümit edilebilir?
Ortada berbat bir durum var ama bu durumun asıl sebebini yani AKP’yi görmeden yapılan yorumların da hiçbir anlamı yok. Türkiye’de de, KKTC’de de, Türk Dünyasında da Türk’ün temel sorunu AKP’dir.