Bir AKP klasiği: En son milletvekilleri duyar
Saray diktası, Türk milletine karşı açtığı cephede yeni bir saldırının hazırlığı içinde. “9. Yargı Paketi” ve bunun can alıcı ayrıntısı olarak “etki ajanlığı” suç tanımıyla duyurusu yapılan yasa tasarısı, çok büyük tartışmaları da beraberinde getiriyor. Ama madem adaletten ve hukuktan konuşuyoruz, esastan önce bir usule bakalım.
Aslında henüz ortada bir yasa tasarısı yok. Enikonu yok yani. Ne mecliste bir komisyonun çalışması var ne de -iktidar dahil- herhangi bir milletvekilinin konu hakkında bir malumatı, ne de bir önerge… Elbette AKP’li milletvekilleri, AKP’li olmanın bir gereği olarak “Reis”in işaret ettiği her tasarıya içeriğini bile merak etmeden el kaldırıp indirecektir. Bu onların değil Türk demokrasisinin yarası.
Fakat aynı zamanda bal gibi de böyle bir tasarı var. Yandaş basının amirali Yeni Şafak’tan öğreniyoruz. Yeni Şafak, mesela nisan ayı boyunca Adalet Bakanlığı bünyesinde hazırlanan 9. Yargı Paketi tasarısına dair Bakan Yılmaz Tunç’tan demeçler aktardı. Fakat “etki ajanı” konusu, bu açıklamalarda hiç geçmiyor.
Aslında ilk işaretin 4 Mayıs’ta MİT’in TRT Haber aracılığıyla yayınladığı bir kamu spotu videosunda verildiği söylenebilir. MİT’in bilgilendirme mesajında vatandaşlar casusluk faaliyetlerine karşı uyarılırken arada kulak tırmalayan şöyle bir ilginç ifade geçiyor:
“İstihbarat servisleri, istifade ettikleri casuslardan, açık kaynak bilgilerinden analiz çalışması ya da rapor hazırlamasını isteyebilmektedir.”
İstemezler mi? Kuşkusuz isterler. Ansiklopedik bilgi olarak doğru. Ama kamu yayınıyla duyuru yapıyorsanız iş değişir.
Vallahi hasım istihbarat örgütleri herhalde bol su içmeyi de tavsiye eder. Ne yapalım şimdi? Yabancı istihbarata çalışmadığımızı kanıtlamak için amonyak mı içelim?
Bu tepkisellik biraz abartı geldiyse şöyle buyurun: Yeni yargı paketinde casusluk suçunu düzenleyen TCK 339’a “etki ajanı” suç tanımlamasının da yerleştirileceği bilgisi, bahsini ettiğim MİT videosu ile aynı gün piyasaya sürüldü.
Artık Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 9. Yargı Paketi ile ilgili bu ayrıntıyı en başından bilip de mi kamuoyuna duyurmuyordu yoksa duyuracağı güne kadar kendi de mi bilmiyordu, burası teferruat. İstifa irade ve şahsiyetinden mahrum bütün bakanlar gibi o da bir emir kulu sonuçta.
Saray’ın etkisiz silahları
Tam on yıl boyunca Cumhurbaşkanına hakaret suçunun nasıl bir “kitle terbiye aracı” olarak kullanıldığı ortada. 200 bini aşkın soruşturma gerçekleşti. Sanık sayısı 2022 itibarıyla 20 bine yaklaşıyordu ve bunların yaklaşık onda biri çocuktu. Ancak geçen zaman içinde Saray rejiminin bu silahı bir bakıma kendine dönmeye başladı. Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması, pratikte devletin işi gücü bırakıp sizinle uğraşması demek olduğunan gerek kişiler, gerek toplum için tahrip edici. Zira bu soruşturmaların ana vurucu gücü hapisten ziyade tutukluluk tedbiri. Ama gelinen noktada bu iş artık bir neredeyse muhalif kesimler için “gâzilik beratı”na dönüştü.
Saray, etkisini yitirmeye başlayan bu aygıtın yanına bir süre önce “Dezenformasyon Yasası”nı koymuştu. Söz konusu yasanın 29. maddesi uyarınca: “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimseler” için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Mahkemelerin gerçek bilginin tayini ile ilgili bu muğlaklığı gidermesi için Büyük Birader Erdoğan’ın “Gerçek Bakanlığı” niyetine kurduğu İletişim Başkanlığı’nın güncel bültenleri var.
Edinip yaydığınız bilgi gerçek de olabilir yalan da. İletişim Başkanlığı’nın bülteninde geçtiği gibiyse sorun yok. Depremde sevdikleriniz molozların altında git gide cılızlaşan sesleriyle donarak ölürken belki asker de gelmemiştir, devlet de yanınızda yoktur. Ama ısrar ederseniz bir deprem de Dezenformasyon Yasası ile yaşatırlar.
Fakat ne olursa olsun CB’ye hakaret suçu, halkı sindirmede hafif kaldı. En az 200 bin kişinin Erdoğan’a hakaret etmesinde garipsenecek bir şey yok. Halkımız zaten biraz küfürbazdır. TCK 220/7 ile örgütten içeri girenlerin bir sınırı var. Örgüt üyeliği dahil tüm suçlarda vatandaş yine bir şekilde başını dik tutup gezebilir. Dezenformasyon Yasası ise birçok vahim gerçeğin duyurulmasını engellediyse de AKP’nin yerel seçim hezimetine çare olamadı. Tahrip çapı oldukça düşük.
Dolayısıyla muhalefeti de yanına alıp Batı’ya yumuşama, normalleşme mesajları verirken, halkı hizaya sokacak; gazetecisi, sanatçısı, bilimadamıyla kanaat oluşturabilecek herkese haddini bildirecek, şöyle okkalı bir sopa gerekiyor.
Totaliter rejimin yeni silahı: Etki Ajanı yaftası
Basında paylaşıldığı kadarıyla TCK’nın “devletin güvenliği veya iç ve dış siyasi yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” suçlarını düzenleyen maddeye şöyle bir bent eklenecek:
Madde 339/A:
(1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
- a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,
- b) Türkiye’de suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
Bahsedildiği gibi “etki ajanı” sıfatı, bu taslakla ilişkilendirilip bu haliyle oylanacaksa biz bu filmi daha önce izlemiştik. Yine AKP’nin TCK’ya dahil ettiği, “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme” tanımlamasının nasıl bir yorum zenginliğiyle kullanılıp binlerce insanı suç örgütü çuvalına attığını 2016’dan beri görüyoruz. Benzer bir kafa ve suç uyudurma mantığı. Üstelik yine yandaş Yeni Şafak’ın duyurmasıyla öğreniyoruz ki etki ajanlığı kavramı, sosyal medyayı da içine alarak genişletilecek.
Bu yeni tasarı ile kolayca alnınıza sürülecek bir “ajan” yaftası, tam da Saray’ın ihtiyaç duyduğu Stalinist hamle! Tabi boşuna Stalinist demiyorum. Kamuoyu ile paylaşılan bu Sovyetik hukuksuzluk metninin olağan şüphelisi belli. Erdoğan’ın hukuk mabeyncibaşısı, eski TKP’li Mehmet Uçum. İdolü Stalin gibi Erdoğan da kendince sağlam bir Atatürk, demokrasi ve orta sınıf düşmanı. Sadece alnı secdeye değiyor.
Peki bu kafanın ürettiği ajanlık maddesinden kim etkilenir? Teorik olarak herkes.
Örneğin bir yabancı kamuoyu araştırma devinin işlerini taşere ediyorsanız; eğitim, sağlık, tüketim tercihleri, siyasi eğilim gibi çeşitli konularda Türkiye çapında yaptığınız saha araştırmalarının o yabancı şirketin devletine pekala stratejik yarar sağlayabilir. Bu da üniversite öğrencisi anketörleriniz dahil olmak üzere tüm şirketinizi ajan zannı altında bırakmaya yeter.
Sıradan bir akademik makaleyi ulusal/uluslararası dergide yayınlamak isteyen akademisyenler de otomatik olarak ajan çuvalına atılabilir.
Bir yabancı yatırım fonu veya doğrudan yatırım yapmak isteyen bir grup adına piyasa araştırması mı yapmak istiyorsunuz? Yine başınız belada!
Gazeteciler: Ajanım, ajansın, ajan…
Ama tabi ki asıl hedef gazeteciler ve uluslararası teması bulunan her tür kuruluş. MİT’in açık kaynak vurgusu burada anlam kazanıyor. Tıp derneğinden madenci sendikasına, hak ve hürriyet platformundan tüketici derneğine, bu yasayla tüm sivil toplum topun ağzında, herkes potansiyel ajan.
Mehmet Uçum’ların, İbrahim Kalın’ların kafası tam Stalinlik bir absürdlük barındırıyor. Çünkü casuslukta belirleyici olan açık kaynaklar değil kapalı kaynaklardır. Açık kaynak, adı üstünde ortada olan bilgi kaynağıdır. Oysa MİT videosunda açık kaynak araştırması yapanlar peşinen casus yerine konmuş. Kalın kafalılığın bu kadarı!
Ekonomi haberi yapacaksanız, TÜİK’in, Dünya Bankası’nın, IMF’nin açık kaynak verilerinden yararlanacaksınız. En basitinden bir meclis aritmetiğine bakıp önerge ve oturum takip edecekseniz TBMM’nin internet sitesi mecburen bir açık kaynak. Ve yaptığınız haberi dünya çapında kuruluşlara, ajanslara gönderecekseniz tam da bu yasada belirtilen ajan tarifine giriyorsunuz demektir. Bu iş spor muhabirliğine kadar gider.
Taslaktaki can alıcı kısımda, Türkiye’deki yabancılar hakkında araştırma yapmak da var. Mesela Türkiye’de tam olarak kaç tane kaçak, düzenli, düzensiz, vatandaşlık almış göçmen, mülteci, vs var, merak ediyorsunuz değil mi? Etmeyin! Refah kapısı da düşünce Amerikan donanmasının Gazze kıyısına yaptığı tek çıkış kapısı olan iskeleden Türkiye’ye kaç yüz bin Gazzeli geçiş yapacak? Ajan olmak istemeyen yazmasın!
Yani artık her faşizmin, her distopyanın, her aşağılanmanın ortak kurgusunun doğduğu yerdeyiz. Fahrenheit 451’de itfaiyecilerin görevi yangın söndürmek değil yangın çıkarmaktı. Bu yasa geçerse gazeteciliğin görevi merak etmemek, araştırmamak ve paylaşmamak olacak.
İşin komiği, AKP’nin iktidara gelişine ve yükselişine başlı başına bir etki ajanları ağı eşlik etmiştir. “Etki ajanı” tasarısını daha resmiyette netleşmeden canhıraş savunan Aydınlıkçılar, benzer yasaların Batılı ülkelerde de olduğu yalanını utanmadan yazmaya başladı. Tam aksine, bu tam olarak Rus tipi bir yasadır ve bir benzeri şu an Gürcistan’daki Rus yanlısı hükümet tarafından kabul ettirilmek istediği için Gürcistan ayakta.
Kaldı ki, söz konusu etki ajanlığı, beşinci kol faaliyeti olduğunda Rusya, Batı’ya her tür suçlamayı yöneltse de Kremlin, dünyada etki ajanlığı faaliyetinde bir numaradır.
Ama asıl mesele Türk milletinin karakterinde, Cumhuriyet sosyolojisi dediğimiz, Atatürk’ün attığı mayada düğümleniyor. Erdoğan, 22 yıldır yaptığı her şeyi, bu mayayı bozmak, bu inadı kırmak uğruna yapıyor. Göreceksiniz, Türkiye’yi 1930’ların Rusya’sına götürmeye çalıştığı bu denemesi de boşa çıkacaktır.