Amasra maden kazasının üzerinden tam 12 gün geçmesine rağmen olayla ilgili hiçbir sorumlunun tespit edilmemesi, önceki kazalardan sonra olduğu gibi sürecin bir şekilde öteleneceğini, tepkilerin azalacağını ve olayın bir süre sonra unutulacağını, böylece sorumluların hesap vermeyeceğini gösteriyor.
Kazanın ardından olaya incelemek için altı Cumhuriyet savcısının görevlendirildiği, sorumluların en kısa sürede ortaya çıkacağı söylenmesine rağmen henüz hiçbir gelişme yok. Basına yansıyan haberlere göre TTK Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir ile TTK İş Sağlığı, Güvenliği ve Eğitim Daire Başkanı Faik Ahmet Sarıalioğlu dün Amasra adliyesine giderek ifade verdi ancak ifade süresinin 10 dakika sürmesi soruşturmada hiçbir ciddi adım atılmadığını ortaya koyuyor.
12 gün önce 41 madencinin yaşamını yitirdiği büyük bir iş kazası yaşandı. Olayın ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez “Amasra’da son denetimin ağustos ayında yapıldığını ve aykırı bir husus tespit edilmediğini” söyledi, Tayyip Erdoğan “ölülerin çok kısa bir sürede yeraltından çıkarılmasıyla” övündü, madenci yakınlarına sus payı olarak “madencilerin kredi borçlarının silineceği” söylendi ve sonuç olarak ortada tek bir tutuklama bile yok! Demek ki hukuk da Erdoğan gibi “kazanın bir kader olduğunu” düşünüyor.
Oysa madenci yakınları, ölen madencilerin kazadan önce ocakta gaz seviyesinin yükseldiğini ve ocağın bakıma gireceğini söylediklerini aktardılar. Bu artık saklanabilecek bir durum değildir. Maden bölgesinde olayla ilgili araştırma yapmak isteyen meslek odalarının engellenmesi, basın açıklaması yapmak isteyen sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin karşısına polis barikatlarının çıkarılması, Soma kazasından bugüne Türkiye’nin nasıl dönüştüğünü gösteriyor. Bu engellemeler AKP’nin olayın gündemde tutulmasından duyduğu rahatsızlığı da ispat ediyor.
Yani millet olarak yüreğimize taş basmamız ve Erdoğan’ın dün yaptığı açıklamaya, yani “maden kazalarına karşı gereken tüm tedbirlerin alınacağına ve bunun bir kader olduğuna” inanmamız isteniyor.
İşin özü Amasra’da kazanın yaşandığı maden ocağı TTK’ya bağlı çalışıyordu ve TTK’nın Genel Müdürü geçmişte yaşanan Kozlu maden kazasından dolayı yargılanmış ve hüküm giymiş bir isim. TTK Genel Müdür yardımcısı da Ermenek kazasında yargılanmış ve hapis cezası almış bir devlet görevlisi. Yani maden kazasının sorumlusu olarak birilerinin bulunması, bizzat devletin dâhil olduğu büyük bir ihmaller zincirini ve büyük kıyaklarla yapılan atamaları ve elbette bunların arkasındaki siyasi dayanakları ortaya çıkaracak. Böylesine atamalar TTK eliyle işletilen tüm madenlerin AKP’nin arka bahçesi olarak kullanıldığını ve burada görev yapan tüm bürokratların da iktidar sayesinde o koltuklarda oturduğunu ispatlıyor.
Yani ortada öyle bir zincir var ki, domino taşı gibi bir tanesi devrildiğinde diğer hepsi devrilebilir. Bir kişinin konuşması ya da itirafları herkesin sorumluluğunu ortaya koyar ve bir çöp dağı patlamış olur. Gazın büyüğü burada birikiyor ve iktidar yargı eliyle bu gazı tahliye etmeye çalışıyor.
Başka bir ülkede istifa hatta intiharlara sebep olacak ihmallerin ortaya çıkması, Türkiye’de iktidarın bekasına yönelik bir tehdit olarak görülüyor. AKP en alt düzey bürokratını bile tüm kabile düzeninin yıkılmasına sebep olacak bir “sarı öküz” olarak görüyor ve kazayı madenci yakınlarına dağıtılacak sus paylarıyla unutturmayı hedefliyor.
Ancak 41 madencinin öldüğü bir kazada tek bir sorumlunun bile tespit edilememesi tıpkı Çorlu tren kazası yargılamalarında olduğu gibi bir utanç abidesi olarak Türkiye tarihine geçecek.