Harkiv Ukrayna’nın ikinci en büyük kenti. Sınırdan yalnızca 25 km içeride olmasına rağmen sivil hedefleri bombardıman yağmuruna tuttukları iki haftadan beri Ruslar halen şehre girebilmiş değil. Fakat Rus askerleri kentin kuzeyindeki Harkiv Bilim ve Teknoloji Enstitüsü Ulusal Bilim Merkezi’ni işgal edebilmişti.
5 gün önce Rusya Savunma Bakanlığı sözcüsü Konaşenkov televizyona çıkıp Ukrayna ordusunun biyolojik silah geliştirdiğine dair kanıtlar elde ettiklerini duyurdu.
Rus propaganda makinesine göre Ukrayna’da iktidarda olan neo-Naziler Harkiv’deki enstitünün laboratuvarlarında Amerikalılarla ortak kitle imha silahı geliştiriyordu. Fakat yaptıkları de-Nazifikasyon ve özgürleştirme harekâtı ile Zelenskiy’nin şeytanca planları alt üst olmuş, enstitü görevlileri tüm kanıtları aceleyle yok etmişti.
Rusların kanıt diye dünyaya sunduğu iki üç tane kâğıt. Bir tanesi laboratuvar çalışanlarının patojen imhası ile ilgili olarak tuttuğu tutanak. Bir diğeri kalite yönetim standartlarına göre patojen imha prosedürüne dair bir metin. Savaş, afet gibi yıkıcı durumlarda, üzerinde çalışılan patojenlerin kalite yönetim standartlarına uygun biçimde imha edilmesi gerektiği madde madde sıralanmış.
Bir başkası ise, ilk saldırı sabahı Sağlık Bakanlığı’ndan gönderilen patojen imhası emri. Zaten laboratuvar ekibi de tam olarak Sağlık Bakanlığının yayımladığı emre ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesine atıfta bulunarak tutanak tutmuş. Olay bundan ibaret.
Gelelim patojenlere… Bilgisine başvurduğum biyologların, laborantların, tıbbi mikrobiyoloji uzmanı hekimlerin anlattığına göre bu patojenlerin tümü herhangi bir tıp fakültesinin tıbbi biyoloji laboratuarında kültüre edilen, üzerinde çalışılan, sınavı yapılan, hatta size en yakın ana cadde üzerindeki özel analiz laboratuarlarında bile test amaçlı stoğu tutulan standart mikroplar.
Dahası, yayınlanan belgedeki 12 kalem patojen hiçbir şey. Çok farklı risk seviyelerinde on binlerce mantar, virüs, bakteri, liken vs. var ve bu tür enstitülerde zaten bunlar çalışılır, rutin olarak ilaçlar test edilir. Her ülkede bu tip irili ufaklı tesislerin tabi olduğu imha prosedürleri var.
Özetle, 24 Şubat sabahı başlayan Rus istilası karşısında Ukraynalı laboratuvar ekibinin yürüttüğü imha işlemi hem meslek etiği, hem de insanlık adına doğru ve normal bir hareketti. Çok gizli yürütülen bir kitle imha silahı çalışmasının kanıtlarını yok edip şaşkın şaşkın bir de tutanağını mı imzalayacaklar? Hem de nerede? Rus sınırının dibinde!
Aslında Kremlin güdümlü Rus medyasında iki yıldan beri ABD’nin Rusya ve Çin sınırlarına yakın noktalarda biyolojik silah geliştirdiği iddiaları sürekli tekrar ediliyor.
Dün de Lavrov Antalya’da aynı iddiaları ezberden sürdürdü. ABD’nin Ukrayna topraklarını biyolojik silah denemek için kullandığını iddia etti… (Bu esasen özlemini çektiği SSCB’nin de uzmanlık alanıydı.) Lavrov’a göre ABD’nin iddiayı reddetmesi olsa olsa iddianın gerçekliğinin kanıtıydı. Ardından kimyasal ve biyolojik silahların yasaklanmasıyla ilgili uluslararası sözleşmeleri hatırlattı. Rus ordusu iki haftadır uluslararası hukukun altını üstüne getirip Ukrayna’da binlerce insanın kanını akıtırken, “uluslararası hukuk diye bir şey zaten yok ki” teziyle işgali olumlayan Rus muhiplerini tanısa herhalde akıllanıp biyolojik silahları yasaklayan uluslararası sözleşmelerden bir daha bahsetmez!
Rusya’nın hiçbir kanıt olmadan –hatta kanıtsızlığı kanıtın kendisi gibi sunarak– Ukrayna’yı ısrarla kitle imha silahı geliştirmekle suçlaması ister istemez Colin Powell’ın 2003’teki BM Güvenlik Konseyi konuşmasını akıllara getiriyor. “Kitle İmha Silahı” bu çağın insanının hafızasına ABD’nin Irak’ı işgal için ürettiği sahte gerekçe olarak kazınmıştı. Şimdi ise, Lavrov’un ağzındaki sakız olarak… Farkındaysanız iki haftadır Ukrayna’yı işgal gerekçeleri disko ışıkları gibi yanıp yanıp sönüyor.
Fakat meseleyi bu kadar basit ele almamak lazım. Ukrayna’da fiilen savaşan iki güç savunan Ukrayna ve saldırgan Rusya. Ve bu ikisi arasında hem kimyasal, hem biyolojik, hem de nükleer türden çok geniş bir cephane çeşitliliğine sahip olan ve bunlara dair sabıkalar taşıyan tarafın hangisi olduğu ortada.
Ukrayna şehirlerini asker-sivil hedef ayırt etmeksizin tıpkı Halep’te yaptığı gibi bombalarla düz etmeye kalkan bir Rusya’nın kitle imha silahlarına başvurmayacağını iddia etmek biraz saflık olur. Esad’ın Suriye’de kendi halkına kimyasal silah kullanması üzerine verilen soruşturma önerisini 2017’de, BM Güvenlik Konseyi’nde veto eden Rusya bu. Aynı Rusya’nın hem Çernobil, hem Zaporojiye nükleer enerji santrallerine silahlı saldırı düzenlediğini, hatta Çernobil’in soğutma tertibatına giden elektriği kestiğini ve riskin her geçen saat arttığını da biliyoruz.
Rusya’nın kitle imha silahları iddiasını Lavrov’un Antalya’daki “Ukrayna’ya saldırmadık ve saldırma niyetimiz de yok” ifadesi ile birlikte değerlendirmek korkutucu olabilir ama gerekli. Rus diplomasisinin geleneksel tehdit dili böyle.
Rusya Ukrayna’ya saldırdıktan sonra saldırmadık diyorsa ve başka ülkelere de saldırmayacağını beyan ediyorsa buradaki açık tehdidi görmek için çok zeki olmaya gerek yok.
Kitle imha silahı konusunu da benzer şekilde değerlendirmek gerekir. Yıllardır Avrupa kentlerinde Noviçok gazıyla suikastlar düzenleyen Rusya, boyun eğdiremediği Ukrayna halkı üzerinde kimyasal silah kullanmaktan çekinmeyecektir. Hem de suçu Ukrayna’ya atarak!