Türk milletini yanıltan anketçiler
14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin sonuçları ortada. Genel seçim tarafında mecliste oluşan tablo, AKP dâhil tüm partiler için muhasebe gerektirecek. Türkiye’de parti içi demokrasinin durumu ayrı konu. Ama özellikle muhalefet partilerinde tabanın yönetimden açıklama beklediği yeni bir dönem söz konusu.
Aynı şeyi anket şirketleri için söylemek de mümkün. Türkiye’deki tüm büyük anket şirketleri, 14 Mayıs’ta çuvallayarak dünya basınına bile malzeme oldu. Zira yabancı uzmanların seçim tahminleri de büyük oranda Türkiye’deki kamuoyu araştırma şirketlerinin sunduğu analizlere dayanıyor.
Seçim takviminin resmen ilan edildiği 10 Mart’tan beri ORC, MAK, Gezici, Konda, Yöneylem, Metropoll, İstanbul Ekonomi Araştırma, TEAM, Area, Artıbir, Piar gibi çok sayıda kamuoyu yoklama şirketi, seçim sonucunun tam tersi yönünde anketler yayınladı.
Tüm bu anketlerde oluşan intiba, Kemal Kılıçdaroğlu’nun açık ara önde olduğunu, ilk turda olmasa da ikinci turda 5-10 puan farkla ipi göğüsleyeceğini haber veriyordu.
Muhalif basının çokça üzerinde durduğu bu anketler, görünürlük avantajını ele geçirmişti. Zaten bu şirketlerin en önemli özelliği, çoğunlukla muhalif olarak bilinmesiydi. Dolayısıyla muhalif kitleler bir tür yankı odasına mahkûm edilmiş oldu. Havuz medyasının rağbet ettiği “güvenilmez” AKP’li şirketler yerine “kazanıyoruz” afyonu barındıran anketlere kulak verildi.
Oysa 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini en iyi tahmin eden şirket, adı sanı çok bilinmeyen, AKP’ye yakın Betimar’dı. (Gerçi onların da genel seçim tahmini pek tutmamıştır.)
Elbette Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bırakan sonuçlardan sonra gözler bu şirketlere çevrildi. Ancak siyasi partilerde bile başarısızlığın sebepleri tartışılırken anket firmalarının pişkinliği dehşet verici düzeyde.
Bu pişkinliğin önemli bir örneği, ORC firması. ORC’nin sahibi Mehmet Pösteki, seçime iki gün kala Kılıçdaroğlu’nun ilk turda %51,7 ile kazandığı anketi sosyal medyada paylaşırken “İtibarımız satılık değildir. Sonuçlar şimdiden hayırlı olsun.” demişti. Pösteki’nin seçim sonrasında kamuoyundan özür dilemeksizin yaptığı açıklama ise evlere şenlik:
“Tespit edeceğimiz tüm aksaklık ve hataları düzeltmek için ciddi bir gayret içindeyiz. 28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçiminde, bu durumu telafi edeceğimizden şüpheniz olmasın.”
Aylarca süren hatayı iki haftada telafi edecekler!
Anket şirketleri gerçekten de seçimin kaybedeni mi?
Fakat bu, sadece ORC’nin veya diğer anket şirketlerinin yanlışı değil. İlk de değil… Türkiye, siyasi anketlerin sonucu tutturmada pek isabetli olmadığı bir ülke. İskender Öksüz, Karar gazetesinde bu durumu sorgulamış. Seçimin asıl kaybedeni olan anket şirketlerinin sorunu neydi?
Öksüz, anket şirketlerinin toplumu iyi tahlil etmeden örneklem kurduğunu, yani tam bir rastgelelik elde edemediğini tespit ediyor. Toplumun tutarlı bir ölçek modelini çıkartamayınca da soru sorulan kitle, ülke ortalamasının dışında bir sonuç veriyor.
İskender Öksüz, haklı olarak genel tabloyu komploculuktan uzaklaştırmak arzusunda. Bu yüzden anket şirketlerinin tıpkı bankalar ve diğer piyasa aktörleri gibi güvenilirlik üzerinde yükseldiğinin altını çiziyor. Dediği doğru. Yıllarca bu kadar isabetsiz sonuç veren şirketler nasıl ayakta kalacak? Bunlar sadece siyasi anket yapmıyor ki… Bin tane sektör var. Hepsinin de tutarlı pazar araştırmasına ihtiyacı var.
Ama İskender Hoca’nın atladığı önemli bir nokta var. Türkiye’de piyasa aktörleri bile son derece itibarsız ama bir şekilde ayakta kalıyor. Hatta itibarsızlık üzerinde yükseliyor. Devlet bankalarından tutun, depremde binaları yıkılan müteahhitlere kadar piyasanın bütün aktörleri, “Türkiye’de her şey olursunuz ama rezil olamazsınız” sözünü doğrularcasına büyüyor, ihale alıyor ama piyasadan silinmiyor.
Asla özür dilemiyorlar. Oysa bu anket şirketlerinin hemen hepsinin başındaki isimler yine medya marifetiyle öne çıkartılan, kanaat önderi pâyesi verilen, analizleriyle adeta siyasete yön veren hatta bazısı danışmanlık adı altında parti siyasetlerini dizayn eden isimler. İronik bir şekilde İskender Öksüz’ün yazısının sonunda hatasını aradığı için takdir ettiği şirket, demin bahsini ettiğim ORC.
Bekir Ağırdır ve Konda örneği
Fakat Türkiye’nin ORC’den de beter bir Konda gerçeği var. Konda, neredeyse 40 yıllık bir şirket. Daha çok 2007’deki AKP zaferini 1 puan farkla tutturmasıyla bilinir ama esas başarısı 2002’de Deutschebank’ın yaptırdığı ankette AKP’nin gelişini görmesidir. Yani Konda, hiç de başarısız bir şirket değil. Ama bu seçimlerde dünkü çocuk denilebilecek anketçilerden bile daha kötü bir sınav verdi.
Konda’nın abonelerine geçtiği 6-7 Mayıs tarihli anket sonucuna göre Kemal Kılıçdaroğlu, %49,3 ile ilk turu önde bitiriyor, üstelik Tayyip Erdoğan’a 5 puanın üzerinde fark atıyordu. Nisan ayında yaptıkları üç anketin birinde Erdoğan binde 2 farkla önde görünürken, diğer iki ankette yine Kılıçdaroğlu öndeydi.
Fakat 14 Mayıs’tan sonra Bekir Ağırdır’ın Konda’sı, herhangi bir açıklama yerine daha kötü bir şey yaptı. 22 Mayıs’taki açıklamalarında 6-7 Mayıs’taki anket sonucunu ters yüz ederek, açık açık yalan atarak paylaştılar. Konda’nın 22 Mayıs’taki açıklamasına bakılacak olursa, birinci turda Erdoğan’ın %49, Kılıçdaroğlu’nun %45 alacağını bilmişler. Kamuoyunda böyle bir anketin paylaşılmamış olması dışında sorun yok.
Ama Bekir Ağırdır, bunun da kılıfını bulmuş:
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin 6-7 Mayıs’ta gerçekleştirdiğimiz saha çalışmamızın bulgularında araştırma hata payının ötesinde sapma oluştu. Bunun sebebini tüm yöntemlerimizi gözden geçirerek anlamaya çalışıyoruz. Ancak şu aşamada kullanılan örneklemin ideal ortamda seçim sonucunu verecek nitelikte olduğunu tespit ettik. Aşağıda kıyas tablosunu görebilirsiniz.”
Konda, özrü kabahatinden beter açıklamasında şunu demek istiyor: Türkiye panoraması oluşturmak için kullandıkları 194 köy ve kasabanın salt sonuçları meğerse gerçek sonucu veriyormuş.
Keşke veriyi işleyip genel panorama oluşturmak için hiç katsayı kullanmasalarmış… Bak sen şu Allah’ın işine!
Rastgeleliğin harman olduğu 194 köy ve mahalle! Bekir Bey, altın yumurtlayan tavuk bulmuş ama haberi yok! Hiç yorulmaya gerek yok o zaman. Gelecek tüm seçimleri bu 194 köy/mahalleden okuyalım olsun bitsin.
Manipülasyonun hedefi ne?
Konda’nın kurucusu, meşhur TESEV’ci Tarhan Erdem. MİT’çi Hasan Cemal, Erdem’in ölümünün ardından T24’te kaleme aldığı yazıda şöyle demişti:
“Yıllar içinde klasik Halk Partisi çizgisinden uzaklaştı. CHP’nin geçmişindeki yanlışlarla hesaplaşmaya yöneldi. (…) Kemalist-milliyetçi CHP’nin gerçek sosyal demokrat çizgiye nasıl geçeceği konusunda sistemli biçimde kafa yormaya yöneldi. Ama sonra bunun mümkün olamayacağına inandı ve yeni parti fikrini savunmaya başladı.”
Yani Tarhan Erdem, yıllarca Konda’yı birlikte yönettiği bir diğer TESEV’ci Bekir Ağırdır ile birlikte sadece kamuoyu araştırma işinde değildi. CHP’yi de dönüştürmeye çalışmıştı. Diğer yetmez ama evetçi kadrolarla birlikte başarılı oldukları bir gerçek. Son dönemde dahi Bekir Ağırdır, Gençlik Kolları’na seminer verecek kadar CHP ile ilişkiyi devam ettiren bir isim. Neticede, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bir TESEV kurucusu olduğunu not etmeliyiz.
İşte CHP’yi Kemalist çizgiden saptırmayı başaran, istedikleri kıvama getirebilen ekibin 40 yıllık Konda’sı nedense tıpkı diğerleri gibi bu seçimlerde çok kötü bir sınav veriyor. Bununla da kalmıyor, hepimize aptal muamelesi yaparak yalan rapor veriyorlar.
Aslında Konda da dâhil olmak üzere tüm bu manipülasyonun önemli bir örüntüsü var. Sahipleri muhalif diye bilinen anket şirketlerinin çoğu, muhalefetin ortak aday arayışına dair uzunca bir süredir kamuoyuna rutin beslemede bulunudu.
Muhalif kitlelere manipülasyonun yedirilmesi için genel kabulün dışına çıkmadan ince ince işleme yoluna gidildi. Malum gerçeği hepsi kabul ederek sonuç verdi. Akşener’in “Ben Başbakan olacağım” demesinden sonra manipülasyon ağının işi daha da basitti.
Mansur Yavaş bir tık önde olmak üzere, İmamoğlu ve Yavaş önemli ölçüde Tayyip Erdoğan’a fark atıyordu ama Kılıçdaroğlu da iyi kötü kazanıyordu hani. Bu algı muhalif kamuoyuna iyiden iyiye yedirildiği anda anketçilerin işaret edip tüm medya korosunun üstüne atladığı “Kürtleri kazanalım” stratejisi pompalanmaya başlandı.
14 Mayıs’ın sonucu ortada… Kürt siyasetini %13’lere çıkaran akıllı oy davranışı, barajın düşmesiyle birlikte CHP’ye geri döndü. Kalan “Kürt oyları” da Kılıçdaroğlu’na çare olmadığı için iki tur arası CHP söylemindeki baş döndürücü milliyetçi yükselişe ve Zafer Partisi ile mutabakat zaptına tanık olduk. Demek ki kendini %8’e sıkıştırmak yerine adam gibi siyaset yapmak ve en başından dosdoğru Türk’e hitap etmek gerekiyordu!
Anket şirketlerinin muhalefete kurduğu “en zayıf adaya razı etme” tuzağında ikinci perde yine Konda’dan geldi. Bekir Ağırdır’ın Konda’sı, 25 Mayıs’ta son bir araştırma sonucu yayınladı. Kararsızlar dağıtıldığında ikinci turu Tayyip Erdoğan’ın %52,7 ile kazanacağı öngörülüyor.
Aylarca Kılıçdaroğlu’nu önde gösterdikten sonra kamuoyunda hayal kırıklığı yaratmak bir başarı ise bu hayal kırıklığı üstüne bir de mağlubiyet haberi vermek, ikinci turda sandık güvenliğine daha da ağırlık veren muhalefete karşı bir başka başarının anahtarı olmalı.
İskender Öksüz Hoca’nın hüsnüniyetle işaret ettiği piyasa gerekleri Türkiye’de tutmuyor. Kimsenin rezil olmadığı Türkiye’de güven sorunu yaşayan bir anket şirketiniz varsa hem muhalefete hem iktidara iş yaparsınız. Hangisine ne tür iş teslim ettiğiniz günün sonunda netleşir. Bu da sizi seçimin kaybedeni değil kazananı yapar.
Kasa her zaman kazanır!