2023 seçimlerinin hem iktidar hem muhalefet açısından ne kadar önemli olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu sadece yönetim seçimi değil, bir rejim seçimi olacak. İktidar da muhalefet de buna göre hamleler yaparak seçime hazırlandı.
İktidar, kurduğu Cumhur İttifakı’nı genişletti. Hüda Par, Yeniden Refah gibi partileri de yanına alarak daha da radikalleşeceğinin sinyallerini verdi. Kendi Şeriatçı tabanına geri döndü.
Bir siyasi partinin yapması gereken şey de aslında bu olmalı. Önce kemik tabanına hitap etmek, daha sonra halkayı daha da genişletmek, oy toplamak için geliştirilecek bir stratejidir. İktidar, elinde bulundurduğu devlet imkanları ile bunu yaygın olarak tabanına ulaştırdı. Gerçek ya da yalan siyaset yaparak kendi oy potansiyelini oluşturdu.
İktidarın izlediği politikayı, siyasi söylemlerini geniş bir şekilde anlatmaya gerek yok. Muhalefet cephesinde neler yaşandığını anlamak doğru politika üretmek açısından önemli. İzlenen taktikler hata olarak değerlendirebileceği gibi ihanet olarak da değerlendirilebilir. Hataları ve eksiklikleri belirterek ne olduğuna karar verebiliriz.
6’lı Masa
Seçimlerden 15 ay önce muhalefet partileri bir araya gelerek 6’lı Masa adını verdikleri ittifakı kurdular. Ana muhalefet partisi CHP önderliğinde kurulan bu ittifak, geniş bir cephede muhalefeti toparlamaya çalıştı.
Farklı tabanlardan gelen altı parti, kağıt üzerinde birliktelik kurdular, her ay toplantı düzenlediler. Ama gerekli heyecanı ve umudu yaratamadılar. Çünkü bu partilerin tabanları arasında kan uyuşmazlığı vardı.
CHP, Atatürk’ün kurduğu parti olduğunu unuttu, kendi parti programını tamamen yok saydı dersek abartmış olmayız. AKP kökeninden gelen Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin tabanından oy almak için bazı tavizler verildi. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “kanaat önderleri”yle görüşmesi, verilen en önemli tavizdi. Bu görüşmeler sonunda bir anda türban tartışmaları gündeme geldi. Türkiye siyasetinde türbanı yeniden gündeme Kılıçdaroğlu soktu. Amaç seçim kazanmak mı, yoksa gerici tabana şirin görünmek mi sorusu herkesin aklına geldi. Bu manevra, toplumda olumlu bir yankı bulmadı. Sağ taban açıklamayı samimi bulmadığını seçimlerde gösterdi. CHP’nin Atatürkçü, sol tabanı ise yapılan açıklamadan rahatsız oldu.
İttifak kurmak, karşı tarafın güçlerini bölmek siyasette yapılan ve doğru olan hamlelerdir. 6’lı Masa bir araya gelirken belki bu amaçlandı. Ama bu basit bir matematik hesabıyla olamazdı ve olmadığını seçimlerde hep beraber gördük. Bu masanın ideolojik bir tabanı yoktu, taban olmadığı için hedef de yoktu. Hedef olmadığı için siyaset yapamadı. Siyaset yapamadığı için de oy alamadı. Seçimin ikinci turuna giderken Kılıçdaroğlu’nun “artık siyaset yapacağız” söylemi bunun bir itirafıdır. Ama bu özeleştiri için çok geç kalındı. Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle “atı alan Üsküdar’ı geçti”.
6’lı Masa, sadece AKP karşıtlığı temelinde bir araya geldi. Tayyip Erdoğan bu masanın hemen dağılacağını söyledi. Masa dağılmadı ama esas sorun unutuldu: Tayyip Erdoğan’dan ve AKP’den kurtulmak.
Babacan ve Davutoğlu, Millet İttifakı’nı ekseninden kaydırdı. Laik, milliyetçi, Atatürkçü, solcu bir tabana Şeriatçı, Kürtçü, liberal bir tabanı eklemek mümkün değildi. Sadece AKP karşıtlığı değildi temel mesele. Sadece demokrasi, adalet üzerine işleyen bir seçim politikası çökmeye mahkumdu. AKP ve Tayyip Erdoğan da bunu sonuna kadar kullandı. Milliyetçi söylemi temel seçim propagandası yapan Tayyip Erdoğana’a ilk turda yanıt vermeyen Kılıçdaroğlu, ülkeye çok şey kaybettirdi ve kaybettirmeye devam ediyor.
İyi Parti ve CHP dışında kalan 6’lı Masa’nın diğer partilerin tabanları Atatürk’ü kendine rehber olarak almıyor. İdeolojik olarak bir araya gelemeyen taban, saha çalışmasında da meydanlarda da bir araya gelemedi. Bu birliktelik olmadığı için de seçim kazanılamadı.
Birinci turda bu fark edildi ama 6’lı Masa artık dağılamazdı. Sonradan eklemlenen partiler Meclis’e CHP listelerinden milletvekili soktular, parlemantoya girdiler. Bahsedilen Parlamenter Sisteme geçiş söylemi de ne zaman olacak belli değil. Bunu sağlayacak bir çoğunluğu da Meclis’te oluşturamadılar.
Sağ tabandan gelen oylar, gelmeyen oylar
6’lı Masa, Meclis çoğunluğunu sağlayacağını düşündü. Ama beklenen sonuç sandık sonuçlarına yansımadı. İyi Parti seçime kendi adıyla girdi, kendi gücünü gördü. Diğer partiler milletvekillerini CHP listelerinden soktular. CHP 36 milletvekilini bu partilere verdi.
Karşılığında ne aldı derseniz, rakamsal olarak bir oy getirisi olmadığını görüyoruz. 2018 genel seçimlerinde %22,64 oyla 146 milletvekili çıkaran CHP, 2023 genel seçimlerinde %25,33 oyla 169 milletvekili çıkardı. Yani aslında CHP milletvekili sayısı azaldı. Diğer partilere verilen milletvekillerini düştüğümüzde bu azalmayı görüyoruz.
Diğer partilerden gösterilen milletvekili adayları da tartışma yarattı. Sadullah Ergin gibi Ergenekon, Balyoz davaları döneminde Adalet Bakanı olan bir isim, Ankara’da aday gösterildi. CHP’nin en güçlü olduğu bölgede bu ismin aday gösterilmesi, amacın oy toplamak değil, sadece belli isimleri Meclis’e sokmak olduğu anlaşıldı. Gelecek, Deva, Saadet ve Demokrat Parti’nin güçlü olduğu iller – varsa tabii – yerine CHP’nin güçlü olduğu yerlerden 36 milletvekili bu partilere verildi.
Oluşan Meclis tablosunda AKP’nin oyları azalsa bile hâlâ Meclis’te birinci parti. Cumhur İttifakı’ndan Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi de milletvekili soktu. Meclis’te toplam 13 parti var. Radikal partiler de Meclis’e girdi. Farklı siyasi görüşlerin olduğu “renkli” bir Meclis’imiz olacak önümüzdeki 5 yıl. Ama bu Meclis’te Atatürkçü isimler maalesef yok. CHP’den girmesi gereken Atatürkçülerin yeri, Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı listeyle AKP’den kopup gelen, AKP’de daha önce bakanlık, milletvekilliği yapan isimlere terk edildi. Zihniyet değişmedikten sonra bu isimlerin hangi partiden olduğunun bir önemi yok. Mesela Andımız’ın kaldırılmasıyla ilgili bir önerge yeni dönemde Meclis’e gelse, CHP listesinden giren diğer partilerin milletvekilleri kaldırılmasın diye oy verirler mi? Hiç sanmıyorum. Atatürk’e, Türklüğe alerjisi olan bu partiler Cumhuriyet felsefesine de karşılar. Allı pullu “parlamenter sisteme geri dönüş” söylemiyle Cumhuriyet karşıtlığının üstünü kapatıyorlar.
6’lı Masa öncesi Millet İttifakı
CHP ve İyi Parti, 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı’yla ilk defa halkın karşısına çıktılar. Atatürkçü temelde kurulan laik ve milliyetçi cephe büyük bir başarıya imza attı. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çoğu büyükşehir belediyesini AKP’nin elinden aldılar. Millet İttifakı başarılı olduğunu, ittifakın oy alabileceğini bu seçimlerde kanıtlamıştı.
Yerel seçimlerdeki bu başarının genel seçimlere yansıması, bu ittifakla mümkündü. Sandıklarda, meydanlarda bir birliktelik kurulmuştu; bu sayede sandık güvenliği de sağlanmıştı.
Hatta bu ittifak iki siyasi lider çıkardı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş Türkiye siyasetinin iki önemli figürü oldu. Yaptıkları ve söylemleri geniş tabana yayıldı. Her tabandan oy çalabilecek bir çizgi oluşturdular.
6’lı Masa, bu iki isim üzerinden Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitmek yerine, Kılıçdaroğlu’nu tercih etti. En büyük hata da bu oldu. Kendi tabanını iyi tanıyan Meral Akşener ilk başta masadan ayrılarak karşı çıksa da, gelen tepkiler üzerine geri adım attı. Sadece İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanı Yardımcılığı adayı yapılması tavizini kopardı.
Meral Akşener, tabanını biliyordu. 6’lı Masa’nın diğer bileşenlerinin de kendi tabanlarının Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğini bilmemeleri pek mümkün değil. Kılıçdaroğlu’ndan kopardıkları tavizler karşılığında onun adaylığını kabul ettiler.
Kendini seçimlerde kanıtlamış Millet İttifakı, yerini 6’lı Masa’ya bıraktı. Bu da seçim yenilgisini getirdi. 6’lı Masa’nın sosyolojik, ideolojik bir tabanı yoktu. Masa öncesi kurulan Millet İttifakı’nın temeli vardı, Gezi direnişine dayanıyordu.
Gezi: Geniş tabanlı ittifak
Gezi direnişinde milyonlar sokağa dökülmüştü. Türk siyasetinin temel kırılma noktası Gezi direnişiydi. Muhalefeti bir araya halk getirmişti. Diktaya karşı bir başkaldırıydı. Başkanlık sistemine geçilmeden önce tehlikeyi gören halk, hem iktidara hem muhalefete en önemli dersleri Gezi’de verdi.
İktidar bu dersleri aldı, daha da radikalleşti. Ama muhalefet belli gerçekleri görmezden geldi. Gezi, toplumun bir araya gelmesi, uluslaşma eylemiydi. Ulusalcılık temelinde oluştu ve ilerledi. Daha önce yapılan Cumhuriyet mitingleri, Ergenekon Kumpası karşısında yapılan eylemler, Gezi’nin ayak sesleriydi. 2010’ların başında bahsedilen dip dalga, Gezi direnişiyle yolunu bulmuştu.
Gezi sonrası yapılan ilk seçim olan 2015 seçimlerinde AKP, ilk defa çoğunluğu sağlayamadı. Sokağın sandığa yansımasıydı bu seçimler. İktidar bunun için de önlemler aldı, 15 Temmuz’la bu birlikteliği yok etmeye çalıştı. Ama bir taban kurulmuştu artık. Bu tabanın yok olmayacağı Adalet Yürüyüşü’nde bir kere daha ortaya çıktı. İktidar ve muhalefetin karşı devrimci sürecini halk sokaklarda, meydanlarda durdurmayı bildi. İktidarın gücüne rağmen halk laikliği tercih ediyor. Henüz sandığa, seçim sonuçlarına yansımasa da sosyolojik olarak toplum dönüşüyor. Bunun nedeni Atatürk’ün, Cumhuriyet’in yarattığı millet olma bilinci. İktidar da muhalefet de bunu engellemek için uğraşsalar da başaramıyorlar.
Mustafa Kemal’in Askerleriyiz
Cumhuriyet Mitingleriyle meydanlarda atılmaya başlanan “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı muhalefeti bir araya getirecek slogan olmalıdır.
Bu sloganı kalpten söyleyebilen, eyleme geçirebilen bütün güçler bir araya gelirse, AKP iktidarından ve Tayyip Erdoğan’dan kurtulabiliriz.
Gezi direnişi bunu kanıtladı, 2019 yerel seçimleri bunu kanıtladı. Seçim mitinglerinde bu sloganı halk atıyor ama kürsüde bu slogan dillendirilmiyor. Bunun sadece bir slogan değil, halkı birleştirecek bir güç olduğunu anlayan bir muhalefet oluşturulmalı.
2023 seçimlerinde bu güç oluşturulmadı hatta dağıtılmaya çalışıldı. Seçimin birinci tur sonuçları da bunun göstergesi oldu. Atatürkçülükten taviz vermeyen bütün Cumhuriyetçi güçlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Atatürkçü, milliyetçi politikalarla sokağa inip, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz sloganıyla meydanları doldurmak milletimizin kurtuluşu olacak.