O ipi Kurtuluş Savaşı’ndan Tanıyoruz
Samsun, Milli Mücadelemizin “ilk adım”ının atıldığı yer. Sadece emperyalizme karşı bir savaşın değil, saltanata karşı cesur bir isyanın da ilk adımıdır bu.
Atatürk, Samsun’a çıktığında harekete ilk geçen İngilizler olmuştu. Mustafa Kemal Paşa’nın görevden alınması için Saray’a başvurmuş, Damat Ferit ve Vahdettin de onu görevden almakla kalmamış, üstüne bir de idam fermanı çıkartmışlardı.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın liderliğini yaparken hakkında verilmiş bir idam fermanı ile dolaşmıştı ve boynunda sembolik bir idam ipi hep vardı. Samsun’da iki saldırganın Atatürk heykeline bağladıkları ip işte o iptir, saltanatın idam ipidir. Sembolik olduğu kadar genetiktir. Vahdettin’den bugüne gelen bir Şeriatçı geleneğin genetiği budur. Saray’ın olduğu yerde isyancının boynunda hep bir ip vardır…
Samsun’daki saldırı bu ülkede 100 yıldır süren bu kavganın bir devamıdır. Tam da ilk adımın atıldığı yerde, yine iple ortaya çıkması da elbette tesadüf değildir. Türk milleti nasıl ki olayı duyduğu anda Atatürk heykeline koşup, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek kendi genetik mirasını ortaya koymuş ise saldırganlar da kendi saltanatçı, hain genetiklerini dışa vurmuşlardır.
Bilmediğimiz bir durum değil, yabancı olduğumuz olaylar değil bunlar. Her Atatürk düşmanının içinden aynı şeyin geçtiğini tahmin etmek de zor değil, fırsatını bulduklarında bunu yapmaktan çekinmeyeceklerini bilmek de.
Bu ülkede Atatürk düşmanları olduğuna göre, hatta bunlar bugün ülkede pek çok iktidar makamını işgal ettiğine göre, Atatürk düşmanlarının Atatürk heykeline saldırmasından daha doğal ne olabilir ki?
Ergenekon’dan bugüne hep aynı provokasyon suçlaması
Olay çok açık değil mi?
Saldırıya uğrayan belli, saldıran belli: Bir yanda Atatürk ve Atatürkçülük, diğer yanda ise Atatürk düşmanlığı.
Ama gazeteleri, televizyonları açtığınızda şunu görüyorsunuz ki ortada aslında bir saldırı yokmuş, olay provokasyonmuş!
Peki o halde provokasyon nedir?
Provokasyon bir hedef şaşırtma eylemidir. Kışkırtıcı bir eylem türüdür.
Bu haliyle eğer Atatürk heykeline saldırı provokasyon ise, ortada gerçek bir saldırı yoktur, bir kışkırtma vardır. Yani birileri Atatürkçülerde tepki oluşturmak, hatta onları sokağa dökmek istemiştir. Hatta şöyle de devam edebiliriz: Birileri halkı sokağa dökerek AKP iktidarını zor duruma sokmak istemiştir.
O halde soru basit: Provokasyonu kim yapar? Atatürkçüleri sokağa dökmeyi kim ister?
Evet bildiniz: Ergenekonvari Atatürkçü güçler!
Türkiye Ergenekon kumpası ile onca yılını geçirirken hep aynı teoriyi dinlemedik mi? Türk Ordusu’na kumpas bu şekilde kurulmadı mı? Hatırlayın, milyonluk Cumhuriyet mitingleri bile provokasyon olarak damgalanmadı mı?
Bu ülkede Atatürk’e saldırı yok mu?
Samsun’daki saldırıdan sonra günlük gazetelerde atılan başlıklara baktığımızda, tam da Ergenekon döneminin tekrarını yaşadığımızı görürüz.
Bugün AKP’ye muhalefet eden Şeriatçıların kararlı anti Kemalist gazetesi Karar, “Provokasyon mevsimi” başlığı ile vermiş haberi. Aynı Şeriatçı geleneğin Ahmet Hakan’ının yönettiği Hürriyet’in manşeti ise “Dört 4’lük Provokasyon”. Biri laik görünümlü diğeri Şeriatçı iki gazetenin dediği şey de aslında aynı: Bu ülkede Atatürk’e saldırı olmaz!
Neden? Yoksa ülkemizde hiç Atatürk düşmanı mı yok? Bu Atatürk düşmanlarını cesaretlendirecek bir Şeriatçı iktidar da mı yok?
Televizyonun sözde ana akım haber kanalları da aynı jeneriklerle yayınlanıyor, aynı adamlar aynı kanallarda aynı koltuklarda bu defa Samsun’daki provokasyonu çözüyorlar. İşin daha vahimi ise Atatürk’ün partisi CHP’nin başındaki isim olan Kemal Kılıçdaroğlu da aynı provokasyon teorisini destekliyor. Eh böyle olunca Halk TV de provokasyon yayını yapıyor!
İlginç bir ruh hali!
Demek ülkemizde Atatürkçülük tehdit altında değil.
Hadi ana akım denilen medyayı da Şeriatçı basını da anlayabiliyorum ama kendisine Atatürkçü diyen ve sırf bu nedenle izlenen bir televizyon kanalı nasıl olur da aynı yayını yapar?
Provokasyon korosu
Bu arada tüm bu provokasyon teorilerinin her zamanki gibi en uçuk kaçık hali Aydınlık’ta ortaya çıkıyor. “Dikkat! Kaos Planı devrede” başlıklı manşet haberinde şöyle açıklanıyor provokasyon: “Türkiye’de Batı menşeili Kaos Planı çerçevesinde halkı galeyana getirmek, iç isyan çıkartmak ve ülkeyi renkli darbelere götürmek isteyenler, son oyunlarını Samsun’da oynadı.”
Aydınlık grubu provokasyon konusunda uzmandır. 1977’nin Kanlı 1 Mayıs’ından bugüne her türlü provokasyonda gözler bu kesime çevrilir. Boşuna değildir. Ergenekon kumpasının da bu gruba yapılan baskında ele geçirilen belgeler üzerine kurulduğunu unutmadık elbette. Perinçek’le el sıkışan her komutanın tutuklandığını da.
Aydınlık, provokasyoncuları Batı olarak saptamış. Yani demek istedikleri şey şu: Atatürkçüleri Batı kullanmak istiyor! Eh zaten bu ülkede Atatürkçülük de Batıcılık değil miydi?
Dikkat edin: Atatürkçü görünümlü Aydınlık ile AKP’yi yan yana getiren zihniyet aynıdır: Her ikisi için de Atatürkçülük Batıcılıktır. Eh böyle olunca de Atatürk karşıtı AKP’nin “Yerli ve Milli” iktidarını canla başla neden savunduklarını anlamak kolay olur.
Hürriyet’ten CNN’e, Aydınlık’tan Karar’a, farklı görünümlü koronun aslında ortak ve tek sesli olduğu çok açık değil mi?
Halk, Samsun’da toplandığında tek bir ses yükseliyor: Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!
Ve Atatürk karşıtı cepheden de tek ses yükseliyor: Provokasyon.
Yani bize dedikleri şu: Mustafa Kemal’in Askeri olmak provokatör olmaktır.
Ali Kemal’den günümüze
100 yıl önce de aynısını demiyorlar mıydı?
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak İngilizleri provoke etmemiş miydi?
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak Batılıların işgalini kışkırtmamış mıydı?
Dönemin ünlü gazetecisi Ali Kemal, Atatürk’e ve Kuvayı Milliye’ye provokatör demiyor muydu?
İşte aynı basın korosu hala aynısını söylüyor. Ali Kemal’lerin sadece isimleri farklı…
Ali Kemal deyince biz bugün onun sadece nasıl linç edildiğini hatırlarız ama Kuvayı Milliye’ye provokatör diyen Ali Kemal aynı zamanda 31 Mart gerici ayaklanmasının kışkırtıcısıdır. Provokasyon ne için ve nasıl yapılır iyi bilen bir adamdır.
Zaten her eylemi ve herkesi provokatörlükle suçlayan isimlere bir bakın: Bunlar genellikle provokatörlük geçmişi olan kişilerdir. Kendileri provokatör oldukları için de her halk eylemini ve halkı provokatörlükle suçlayarak sindirmek isterler.
Saldırıya saldırı diyemeyen, bunun yerine provokasyon diyen herkes aynı oyuna düşmektedir. Buna CHP lideri de dâhildir, Halk TV de, diğerleri de.
Ama asıl sorun bir provokasyona nasıl karşı çıkılacağı noktasında belirmektedir.
Mustafa Kemal’in Askeriyim sloganına sansür
Mesela Cumhuriyet gazetesi “Kırmızı çizgimiz Atatürk” manşeti ile çıktı ve olayın bir saldırı olduğunu da doğru bir şekilde verdi okurlarına. Aynı manşet haberin içinde bir başka başlık daha var: “Mustafa Kemal’ler tükenmez.”
Doğru mu; elbette doğru. Çünkü bu ülkede halk “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dediği için! Nitekim iç sayfada Milli Merkez Hareketi’nin açıklaması “Mustafa Kemal’in askerleri tükenmez” başlığı ile sunulmuş.
Mesele bu kadar basit zaten, biz Mustafa Kemal’in askeri olmaya devam edersek Mustafa Kemal’ler tükenmez!
Ama nedense Cumhuriyet gazetesi bile bu sloganı gerilere atıyor, iç sayfalarda saklıyor!
Ulusalcı Sözcü gazetesi de benzeri bir yöntem izlemiş. Onlar da “hain saldırı” diyor ve tepkileri sıralıyorlar. “Atam izindeyiz” diye haykıran halk haberleştirilmiş. Pek çok CHP’linin tepki açıklamalarına yer verilmiş. Ama tek kişinin ağzından bile “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözü çıkmamış! Aynı CHP’nin kendi eylemlerinde de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan halkı susturduğunu bilmiyor muyuz?
Aynı sloganı taraftar atığında maç yayınlarının sesini kesen TRT’den ne farkınız var sizin?
Ölmeye hazırız!
Demek ki ülke gerçekten ikiye bölünmüş durumda: Bir yanda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen Türk milleti, diğer yanda ise bu slogana katılmayanlar.
Demek ki, bu savaşa asker olmayacak, uzaktan bizi izleyecekler var. Bunu görmemiz açısından Samsun’daki saldırı bir uyarı olmuş olmalı.
Bizim safımız net: Biz Mustafa Kemal’in ordusunun askerleriyiz.
Düşmanımızı da biliriz, dostumuzu da.
Bizi uzaktan izleyen korkakları da.
Atamızın sesi dışında hiç kimsenin sesini duymuyoruz: O nedenle provokasyon suçlamaları da, sokağa çıkmayın çağrıları da, gündem saptırılıyor saçmalamaları da bizi etkilemiyor.
Biz sadece Başkomutan’ın sözünü dinleriz:
Size ölmeyi emrediyorum dediği an ölmeye hazırız!