Bugün Ulu Önder Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılışının 85. yıldönümü. Aziz ruhu ve hatırası önünde her Türk gibi ben de saygıyla eğiliyorum.
Atamız, daha askerî lise öğrencisiyken başladığı mücadelesini, 57 yaşındaki erken vefatına kadar, hayatı boyunca sürdürmüştü. Abdülhamit istibdadına karşı Harbiye’deki devrimci örgütlenmesiyle başlayan mücadele yıllarının ilk önemli olayı, 1909’da 31 Mart gericiliğini bastıran Hareket Ordusu’nun kurmay başkanlığında bulunmasıydı.
Kavgası, 1911’de Trablusgarp’ta Mussolini faşizmini haber veren İtalyan işgaline karşı savaşarak devam etti. 1912’de Balkan Harbi’nde Rumeli’deki anavatanımızın savunmasına katıldı. 1915’te Çanakkale’de yedi düvele karşı savaştı ve Anafartalar Kahramanı oldu, Türk’ün gönlünde taht kurdu.
19 Mayıs 1919’da Milli Mücadele’yi başlattı. 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurarak hem Meclis’in hem de milletin gerçek reisi oldu. 1922’nin 30 Ağustos’unda o artık işgalciyi ve onu, maşasıyla üzerimize salan emperyalizmi yenmiş“ebedi Başkumandan” ve “Halaskar Gazi” idi.
29 Ekim 1923’te “ilelebet payidar kalacak” Türk Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı oldu. Bu tarihten itibaren 10 Kasım 1938’deki vefatına kadar Türk Devrimi’ni adım adım tamamladı. Onun sayesinde yıkılmış, bitmiş, ölmüş sanılan Türk milleti, hem kurtuluşa erişti hem de milli, çağdaş devletini; Cumhuriyeti kurdu. Atatürk, bu Cumhuriyet yolunda yine hem dış düşmanlara hem de iç gericiliğe karşı savaş verdi. Sonunda kazanan Atatürk ve Cumhuriyet oldu.
Artık hem millet, hem de bütün dünya onu “Atatürk” olarak tanıyordu: Türklerin Atası! Ve O, bu ismi sonuna kadar hak etmişti.
Sonra karşıdevrim geldi…
Gericilik, tarikatlar, feodal sömürücüler, tarikatlar pusuya yattıkları inlerinden çıkıp Ata’nın Cumhuriyeti’ne, Türklüğe, laikliğe karşı savaş açtılar.
Sonra bu gerici-bölücü koalisyon, Kürt-İslamcı şebeke ülkeyi ele geçirmek için hamlesini yaptı. Artık “memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde” bulunanlardı.
Aradan 20 yıldan fazla geçti… Bir gün geldi ve kazandıklarını, Cumhuriyet’i yıktıklarını, Atatürk’ü unutturduklarını zannedenler anladılar ki asıl kaybeden kendileriydi.
Başlayan; onlar hiç istemeseler de Atatürk Yüzyılı olmuştu…
İlelebet payidar kalan Atatürk’tür, Cumhuriyet’tir.
Atam!
Bu 10 Kasım’da seni sadece anmıyoruz, aynı zamanda sana mücadelenin sözünü veriyoruz. Bu yolda biliyoruz ki muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut.
Senden miras kalan en değerli varlığımızda…
Atatürk ilelebet, Cumhuriyet ilelebet!