“Avrupa Dostoyevski’yi yasakladı!”
Bu başlığı gören her okur daha o anda dikkat kesilir.
Doğruysa büyük haberdir.
Peki ya yalansa?
Evet, yalan haber!
Ama nedenini ve nasılını ayrıca açıklamamız lazım.
Dostoyevski yasaklandı ise ve bunu Avrupa yasakladı ise, bu kararı alan merci kim ve bu karar nerede diye sormamız gerek.
Soruyoruz.
Cevap: Avrupa’nın herhangi bir kurumu tarafından böyle bir karar alınmadı.
Yani haberin öznesi yalan!
Peki ya nesnesi?
Evet o da yalan: Dostoyevski ile ilgili alınmış bir karar da yok!
Peki bu haberde doğru olan ne var?
Aslında olay Dostoyevski’nin de adının geçtiği Avrupa’da vuku bulan bir olay. Yani haberde özne ve nesne yalan ama en azından özne ve nesne diye bize yutturulanların olayla bir ilgisi var. En azından görünüşte.
İtalya’nın bir üniversitesinde, bir profesör, Dostoyevski üzerine dersler veriyor ve üniversite yönetimi de Rusya’nın işgali döneminde polemikler çıkmaması için bu dersin verilmesini istemiyor.
Üniversitenin Rus karşıtı bir tavrı da olabilir. Bilemiyorum. Gerçekten de derste bir tartışma yaşanmasını da istememiş olabilirler. Bunu da bilemiyorum. Niyet okumak için uğraşmıyorum da çünkü meselem bu değil.
Benim için haber olan olay sadece bu.
Şimdi bu olaydan bir gazeteci nasıl da “Avrupa Dostoyevski’yi yasakladı” sonucu çıkartır?
Şunu bilelim: Bir yalan haber sadece yalan haber olsun, tıklama alsın, reklam gelsin diye yapılmaz. Buna manipülasyon denir. Yani hedef saptırma operasyonu.
Rus askeri Ukrayna’yı işgal ederken kamuoyunun dikkatini işgalden çekmek, işgalciyi sanki edebiyatçı bir entelektüel, Batıyı ise yasakçı bir cani gibi göstermek için üretilmiş, dört dörtlük bir istihbarat haberidir karşımızdaki.
Eğer haberdeki bu kötü niyeti okuyamıyorsak, gerçekten de Dostoyevski’yi hiç okumamışız derim. Çünkü Dostoyevski insanların ne kadar kötü olabileceğini de, iyi kalmakta ne kadar ısrar edebileceğini de anlatır.
Ve bu haberde kötülük vardır.
Kötü niyetler vardır.
Kötülüğün, iyi yürekli insanlara kurduğu bir tuzak vardır.
Haberi Türkiye’de A haber, Akit, Aydınlık gibi mecraların köpürterek sunmasından, ardındaki gerçek niyeti görebiliriz.
Tabi bir de Veryansın TV gibi daha ileri gidenleri de var: Onların haberine göre de sadece Dostoyevski değil Tolstoy da yasaklanmış!
Elbet bu da yalan.
Evet yine özne de nesne de yalan.
Mesele şu: Netflix, Tolstoy’un Anna Karenina eserinin çekimi projesini iptal etmiş. Çünkü bu projede Rus şirketler varmış.
Yani ortada basit bir ticari aktin iptali işlemi var. Olayın Avrupa ile de Tolstoy’la da, tabi ki Anna Karenina ile de bir ilgisi yok!
Avrupa bankaları ve şirketleri, Rusya’nın pek çok ürünü için boykot kararı aldı. Mesela artık Rus havyarının ithali yasak ürünler kapsamına alınmış olabilir.
Şöyle bir haber yapılsa ne olur: Avrupa, havyarı yasakladı!
Bu da yalan haber olur ama en fazla havyar tüketebilecek zenginleri ilgilendirecek, bizim gibi garibanları ise en fazla eğlendirebilecek bir haberdir.
Ama gelgelelim Dostoyevski haberi başkadır.
Burada hedef, yaralı ruhları olan insanlardır. Dostoyevski onlara seslenir, onların sesi olur. O nedenle dünyanın her ülkesinde, her dinden, her milletten, her cinsiyetten, her yaştan insan Dostoyevski okur ve onunla yaralarını sarar.
Onda insan vardır ve insancıllık vardır.
Şimdi işgalci Ruslar, Dostoyevski’yi bir silah gibi kullanmak istiyorlar.
Bu hem Dostoyevski’ye bir hakaret hem de Dostoyevski okurlarına.
İşgalciler, suçlarını örtmek için “Batı ırkçılığı” bahsi açmak istiyorlar. Batı elbette ırkçıdır, bu konuda tecrübemiz çok.
Ama bu, şu savaş anında, bize cephemizi şaşırtmak için gündeme getiriliyorsa, işte o zaman bu bahsi hiç açmamak gerekir.
Evet, Batı ırkçılığı dersinin seminerleri şu an için iptal edilebilir.
Bizim dersimiz bugün Rus işgalciliği.
Dersi dağıtmayalım.
İnsancıllığımızı kötü niyetli yalancıların istismar etmesine de izin vermeyelim.
Evet yaramız çok ama biz yaramızı sarmasını da biliriz saklamasını da.
Dostoyevski’den bunu da öğrendik.