Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu’ndaki bakanlık başmüfettişi Mehmet Ali Özkaya, okul müdürü olarak görev yapan Metin Bila’yı görevden almak için sicilini bozduklarını anlatan bir e-postayı, muhatabı yerine 20 kişilik müfettiş grubuna gönderince kurulan kumpas ortaya çıktı.
Özkaya gönderdiği e-postada, “Metin Bey’in idareciliğinin sonlandırılması için elimizden geleni yaptık. Zaten, kendisi Aleviymiş bunu da gizleme gereği duymamış. Camiamıza uygun olmadığı aşikâr” diyerek, gereğinin yapılmasını söylüyor.
Kumpasın ortaya çıkmasıyla birlikte Mehmet Ali Özkaya e-posta hesaplarının “FETÖ ve PKK tarafından ele geçirildiğini” söylerken; olayın mağduru okul müdürü Metin Bila, Özkaya hakkında şikayetçi olarak suç duyurusunda bulundu.
Tesadüfen ortaya çıkan bu olay, Milli Eğitim’in üst kurumlarındaki Alevi düşmanı kadrolaşmanın basit bir göstergesi. AKP iktidarı devlet kademelerini tarikatlara paylaştırıyor ancak bu tarikatların hepsinin ortak özelliği Alevi düşmanı olmaları.
Bir “kaza” sonucu ortaya çıkan bu olay, henüz gün yüzüne çıkmamış bu tarz binlerce olay olduğunun da göstergesi. Bunların çok önemli bir kısmı basına yansımadığı için kamuoyu tarafından bilinmiyor. Ortaya çıkanlar da aceleyle örtbas ediliyor.
Bundan sonra ne olur peki?
Göstermelik bir soruşturma açılır, olay tartışılmaya devam ederse Özkaya hakkında “açığa alındı” haberlerini okuruz. “Açığa alınmanın” memuriyetten atılma olduğu düşünüldüğü için bir süre sonra unutulur. Ardından da Özkaya başka bir yerde, terfi etmiş bir biçimde yeniden karşımıza çıkar.
Tunceli Nazımiye kaymakamının Cem Evi önünde silahlı korumalarla poz vermesi, Amasya’da Alevilere hakaret eden imam olayı yakın tarihte yaşanan olaylar.
Bu tür olayların merkezinde devlet memurlarının olduğu düşünüldüğünde bunun bir tesadüf olmadığı, iktidarın tavrından cesaret alan bir “rahatlığın” olduğu ortada. Alevi düşmanlığı ve Cumhuriyet düşmanlığı doğru orantılı olarak ilerliyor.