“Öğretmen oldum ben”
Aybüke, öğretmen olarak atandığını duyunca sevincini sosyal medyadan böyle paylaşmıştı.
Bizler ise onun adını, bu paylaşımdan sadece bir yıl sonra duyabilmiştik. Maalesef o da onlarca öğretmenimiz gibi hain terör örgütü PKK tarafından katledilmişti.
Şimdi birileri çıkıp, Apo’yu meclise davet ediyor. Bebek katili, öğretmen katili Apo’dan“Sayın Apo” yaratmaya çalışıyor. Türk milletine ise “unutmak” düşüyor.
Aybüke’yi unutun diyorlar.
Batman’ın Kozluk ilçesine sevinçle giden Aybüke’yi.
…
Okuluna vardığında büyük bir boşlukla karşılaşmıştı Aybüke. Müzik öğretmeniydi ama müzik sınıfı yoktu. Önce bodrum katta sınıf hazırladı. Müzik aletleri tutan narin elleriyle içerideki hurdaları taşıdı. Sıvası olmayan duvarlarını sıvadı belki de. Tertemiz hazırladığı sınıfına müzik aletleri gerekiyordu. Zor şartlarda olmasına rağmen onları da temin etti. Sırada en heyecanlısı, yıllarca özlemini duyduğu öğrencilerine kavuşmak kalıyordu.
Çok sevmişti öğrencilerini.
Çok sevmişlerdi öğrencileri Aybüke’yi.
Maalesef Aybüke’nin sevinci sadece bir okul dönemi sürmüştü.
Yıllarca o, öğrencilerine hasretti.
Şimdi ise öğrencileri ona!
Bize unutun diyorlar!
…
Peki Necmettin öğretmeni de mi unutalım!
Daha 22 yaşındaydı PKK tarafından canice katledildiğinde. Henüz 8 aylık öğretmendi. Yaz tatilini yapmak için kendi aracıyla yola çıktı. Teröristler aracını yakıp, Necmettin öğretmeni kaçırdılar. Cenazesine 27 gün sonra ulaşılabilmişti.
Tesadüf değildi elbette. PKK, öğretmenleri istemiyordu bölgede.
Öğretmen demek Cumhuriyet demekti!
Cumhuriyet ise; kimsesizlerin kimsesi!
İşte öldürülen her öğretmen, halkı kimsesizleştirmek için atılan büyük bir adımdı. O yüzden daha 1987 yılında başladılar öğretmenlerimizi katletmeye.
…
İsa Karaaslan!
PKK tarafından ilk katledilen öğretmenimiz.
Asker elbisesi giyen bir grup terörist, İsa öğretmeni dağlık bir bölgede katlediyor. Geride 3 yaşındaki kızını bırakarak.
İsa öğretmen, ilkti ama son olmadı.
Yasemin-Bayram Tekin öğretmenlerimiz de 1993 yılında katledildiler. Bitlis’te görevlerine devam ediyorlardı. Evleri basılıp katledildiler. Yanlarındaki 3 yaşındaki kızları Betül ve daha doğmamış 8 aylık bebekleriyle!
Betül’ü mü unutalım, yoksa Yasemin öğretmenle birlikte öldürülen karnındaki sekiz aylık bebeği mi?
…
Neşe Alten’i de mi unutacağız!
Daha 25 günlük öğretmenken katledilen gencecik öğretmenimizi.
Babası da öğretmendi Neşe öğretmenin. Kim bilir ne zorluklarla okutmuştu güzeller güzeli kızını. Belli ki hiç kıyamıyordu ki, yalnız bırakamamış kızıyla birlikte görev yeri Bismil’e kadar gitmişti.
Hasan öğretmenin kıyamadığı kızına PKK’lı teröristler hiç gözlerini kırpmadan kıyabildiler.
Küçük bir çocuktum Neşe öğretmen katledildiğinde. Akşam haberlerinde fotoğrafını görmüştüm. Belki de tüyler ürperten PKK gerçekliğiyle ilk o gün karşılaşmıştım. İlk o gün şehidimize gözyaşı dökmüştüm. İlk o gün kinlenmiştim terör örgütüne karşı.
Nereden bilecektim tabii daha çok gözlerimin yaşaracağını. PKK’ya her gün daha fazla kinleneceğimi.
Şimdi, her gün şehit haberleriyle büyüyenler mi unutacak hain terör örgütünü!
…
Peki ya Ayşe ve Numan Konakçı çiftini nasıl unutalım?
Onlar da Denizli’nin Tavas ilçesinden gelmişlerdi Diyarbakır’ın Babahaki Köyü’ne.
26 Ekim 1993 akşamı evleri PKK’lı hainler tarafından basılarak katledildiler.
Arkalarında 3 aylık kızlarını bırakarak.
Ve daha isimlerini yazamadığımız onlarca öğretmenimiz.
Şimdi bize unutun diyorlar.
Bırakın unutabilmeyi, insanın bu satırları yazarken bile boğazı düğüm düğüm oluyor.
Öğretmenlerimiz, Türkiye’nin en batısından doğusuna görev aşkı ile gelmişlerdi. Arkada kalanlara bakmamışlardı hiç.
Onlar Atatürk’ün Maarif Kongresi’nde seslendiği öğretmenlerdi.
Ne diyordu Başöğretmenimiz:
“Silahıyla olduğu gibi beyniyle de savaşmak durumunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğinden hiçbir kuşkum olmamıştır.
Göreviniz pek önemlidir, ulusun yaşamasıyla yakından ilgilidir.”
Onlar, görevlerini vatan aşkıyla yaptılar.
Bize düşen de onları sonsuza kadar unutturmamak!