Ayşenur Arslan, Halk TV‘de yayınlanan Medya Mahallesi programında Ankara’daki terör saldırısı ile ilgili söylediği sözlerden dolayı “terör örgütü propagandası yapma” ile “suçu ve suçluyu övme” suçlarından savcılığa ifade verdi ve serbest bırakıldı.
Arslan, savcılığa verdiği ifadede cümleleri maksadını aşmış olsa da sözlerinin yanlış anlaşıldığını, birtakım suç odaklarının terör örgütü kılığına bürünerek mesaj vermiş olma ihtimallerini sorguladığını söylemiş.
Ayşenur Arslan teröristin kendini patlattığını değil bombanın uzaktan patladığını düşünüyor. Yani belki de teröristimiz masumdu ve PKK’nın kurbanı oldu. Bir de “hiçbir şey yapamadan ölme” meselesi var. Ayşenur Arslan’a göre böyle terör eylemi olmazmış. Bari terör eylemi nedir, nasıl yapılır tafsilatlı şekilde anlatsaydı da izleyen teröristler faydalansaydı.
“Sözlerim yanlış anlaşıldı”, “bağlamından koparıldı” gibi bahanelere sığınmasın kimse. Herkesin kulağı var ve ne denildiğini anlayacak yetiye de sahibiz. Ha diyorsanız ben kendimi ifade edemedim, o zaman bizim aklımızla alay etmeyecek, diyeceğinizi yanlış anlaşılmaya mahal vermeden söyleyeceksiniz. Ya da diyecekseniz ki “ben kendimi iyi ifade edemiyorum”, o zaman başka bir iş yapacaksınız.
Bu, Ayşenur Arslan’ın kırdığı ilk pot da değil. Kendisi belli aralıklarla düzenli olarak bir kriz çıkartıp hem çalıştığı kanalı zor durumda bırakır, soruşturmalar açtırır, cezalar kestirir; hem de kendi kendisini zora sokar. Şubat ayında yine aynı programda bu kez de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) için “suikastlarla bilinen illegal yapı” tabirini kullanmış, Kıbrıs Türk’ünün Kuvayı Milliyesi olan TMT’ye terör örgütü demeye getirmişti.
Halk TV yönetimi de bu durumun farkına vardığından Ayşenur Arslan’ın programını yayından kaldırmış. Elbette bir gazetecinin programının yayından kaldırılmasını, gazetecilerin işsiz kalmasını istemeyiz ve bunu savunmayız. Ancak gazetecinin de gazeteci sorumluluğunda işini yapması gerekmez mi?
Ayşenur Arslan, düzenli aralıklarla ve PKK ile ilgili suçlamalarla sadece kendisini ve çalıştığı kanalı zor durumda bırakmıyor. Ayşenur Arslan solcu kimliği ile bilinen bir gazetecidir ve muhalif bir kişidir. Böyle yanlış anlaşılmaya müsait laflar ettiğinde tüm sol kesimi ve tüm muhalifleri de zora sokuyor.
Bir değil, iki değil. Sonra da AKP çıkıp yalan yanlış videolarla muhalefeti PKK ile bir tuttuğunda derdini kimseye anlatamıyorsun. Çünkü seni destekleyen tanınmış gazeteci, PKK’yı aklayan açıklamalar yapıyor.
Dün başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere tüm solcu ve muhalif bilinen gazeteciler Ayşenur Arslan için destek mesajları atıp açıklamalar yapıyorlardı. Önceki gün bu ülkede iki gazetecinin cezaevinde saçları kazındı. Normalde 12 Eylül uygulamasıdır diye karşı çıkıp tepki vermesi gereken isimlerin, basın kuruluşlarının Batuhan Çolak ve Süha Çardaklı için tek harf yazdığını, tek bir açıklamasını gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü saçları kazınan gazeteciler milliyetçi.
Mesele Ayşenur Arslan’ın ideolojik duruşunda. Ayşenur Arslan’ın da dahil olduğu “sol” cenah, solculuk adı altında PKK destekçiliği yapıyor. Türkiye’de PKK, Kıbrıs’ta Rum, Karabağ’da Ermenilere destek oluyor. O yüzden Kıbrıs’ta EOKA değil TMT terör örgütü.
Dün savcılık çıkışında gazetecilere konuşan Ayşenur Arslan, “Yorucu bir süreç. Tam da sağlığımın bozuk olduğu bir döneme denk geldi bu. O nedenle bir parça konuşma orucu içinde olacağım. Bu ne kadar sürecek, hatta bitecek mi henüz bilmiyorum.” demiş.
Belki de en doğrusu budur, Ayşenur Arslan’ın artık emekliye ayrılma zamanı gelmiştir. Bu hem kendisi için, hem sol kesim için hem de genel olarak tüm muhalefet için en hayırlısı olacaktır.